Bu gün Hıristiyan dininde yanlışa sapanlar ve dini kendine göre yorumlayanlardan bahsedeceğiz.

Hazreti Muhammed aleyhisselam şöyle buyurmuştur:

“Sizden öncekilerin izlerini, kuşkusuz karış karış, arşın arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girmiş olsalar, siz de gireceksiniz. Dedik ki; Yahudi ve Hıristiyanlar mı?

-Ya kim olabilir? dedi.” (Buhari, İ’tisam bi’s-Sünne,14) Hıristiyanlıkta şirk en büyük günahtır. “Birinci buyruk şirki yasaklar. Allah’tan başka tanrılara inanılmamasını, Tek olandan başka ilahlara saygı gösterilmemesini ister” İsa şöyle demiştir:

“Tanrın olan Rabb’e tap, yalnız ona kulluk et.” (İncil/Luka 4: 8)

Havariler zamanında İsa, gerçek anlamda insan sayılırdı. Zaten elimizdeki İncil’lerin hiçbirinde onun tanrılığından bahsedilmez. Bunun yolunu açan Pavlus’tur. Milattan sonra 10. yılda doğduğu kabul edilen Pavlus, İsa aleyhisselam ile çağdaş olmasına rağmen, Tarsus’ta yaşadığı için onu görememişti. Azılı bir Hıristiyan düşmanı iken İsa’nın ölümünden kısa bir süre sonra Hıristiyan olduğunu açıkladı. Havarilerin hayatta olmasına ve bütün engellemelere rağmen o, Şam yolunda ansızın gökten parlayan bir nurun çevresini sardığına, İsa’nın ona seslendiğine, sonra İsa’ya inandığına ve vaftiz edildiğine insanları inandırabildi. İsa’nın Elçisi olduğunu da kabul ettirerek kendi sözlerini İncil’e sokmayı başardı.

Bugünkü İncil’in önemli bir bölümü Pavlus’un mektuplarından oluşur. Pavlus, Allah’ın dışında tanrıların varlığını kabul etti ve bunlar arasında İsa’yı, kendilerinin tek Rabbi saydı. Onun, bugünkü İncil’de yer alan ifadeleri şöyledir:

“Yerde ya da gökte ilah diye adlandırılanlar varsa da nitekim birçok ilahlar ve rabler vardır, bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır ve biz O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih’tir. Her şey O’nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O’nun aracılığıyla yaşıyoruz.”

Pavlus Rab kelimesini ustaca kullanmıştır. Rab sahip demektir. Araplar esirin sahibine rab derler. Biz de efendi deriz. Yusuf aleyhisselam, köle olarak Mısır’ın bir devlet yetkilisine satılmış, o yetkilinin karısı Züleyhâ ona âşık olmuş ve beraber olmak istemişti. İlgili âyet şöyledir:

“Bulunduğu evin kadını, ısrarla ondan yararlanmak istedi. Bütün kapıları kapadı ve “Haydi, seninim!” dedi. Yusuf:

“Allah’a sığınırım. O benim Sahibimdir. (Bana iyi bir makam verdi. Yanlış yapanlar umduklarına kavuşamazlar” dedi.” (Yusuf ‪12/23) Rab kelimesi daha çok Allah için kullanılır. Allah’tan başkasına köle olmayı reddedenler, bir başkasına rab demeyi kabul etmezler.

Köle ile sahibi arasındaki ilişki zoraki ilişkidir. Köle, ilk fırsatta hürriyetine kavuşmak ister. Kul ile Allah arasındaki ilişki gönüllü ilişkidir. Yanlışlar peşinde koşanlar, böyle iki anlama gelen kelimeler seçerler ki kendilerini kolay savunsunlar. Bir Hıristiyan, İsa’yı Rab kabul ederse aradaki ilişkiyi gönüllü ilişki haline getireceğinden onu ilah makamına oturtması kolay olur. Pavlus’un bu tavrı İsa’yı tanrılaştırma sürecinin ilk basamağını oluşturmuştur. Pavlus kendini, İsa Mesih’in kulu ve elçisi sayarak şöyle dedi:

“İsa Mesih’in kulu, Tanrı’nın müjdesini yaymak için seçilip elçi olmaya çağrılan ben Pavlus’tan selam! Tanrı, öz Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’le ilgili olan bu müjdeyi Nebîleri aracılığıyla Kutsal Yazılarda önceden vaat etti. Bedence Davut’un soyundan doğan Rabbimiz İsa Mesih’in, kendi kutsal ruhu sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi. Her ulustan insanların iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih’in aracılığıyla ve O’nun adı uğruna Tanrı’nın lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk.” “Söylediğiniz ve yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın.” Pavlus, daha ileri giderek şu sözüyle Mesih İsa’yı Allah’a eşit gibi gösterdi:

“Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı.” Pavlus’un yolundan giden Hıristiyanlar, 325’te Ekümenik İznik Konsili’nde İsa’nın yaratılmış olmadığına, Baba’dan doğduğuna ve onunla aynı özden olduğuna karar verdiler. 451’de toplanan dördüncü Ökümenik Kadıköy Konsili’nde ise onun gerçek tanrı olduğu şöyle ilan edildi:

“Rabbimiz Mesih İsa’nın mükemmel Tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip, gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğunu, akıllı bir ruhtan ve bedenden oluştuğunu, Tanrılık açısından Baba ile, insanlık açısından da bizimle aynı özde olduğunu, günah dışında hepimize her şeyde benzer olduğunu, Tanrılık açısından yüzyıllar öncesinden Baba’dan doğduğunu, insanlık açısından bizim esenliğimiz için bakire Meryem’den doğduğunu oybirliği ile kabul ettiğimizi resmen beyan ederiz.” Ne yazık ki; bugünkü Hıristiyanlar, şirki iyice özümsedikleri için Pavlus öncesi Hıristiyanlığı kabule yanaşmazlar.(A.Bayındır; Doğru Bidiğimi Yanlışlar.2018 İstanbul)

Sonuç olarak: Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Meryem oğlu Mesih Allah’tır” diyenler, kâfir olurlar. Oysa Mesih şöyle demişti:

“Ey İsrail oğulları! Hem benim hem de sizin Sahibiniz olan Allah’a kul olun. Kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona Cenneti yasak (haram) eder. Onun gideceği yer Cehennemdir. Yanlış yapanın yardımcısı olmaz.” (Maide 5/72)