“Yaşam Merdivenini dayadığın duvar önemli,

Çıktığın basamak sayısı değil.”

Bizler aslında labirentlerde dönüp duran, “belirsizlikler ile kaygının” ters orantılı olarak düşünce sistemimize yerleştirilmiş, 

“Saklanamadığımız bir oyunda saklambaç oynayan baldırı çıplak geleceklere sahip çoğunluğuz.” 

Kendini donanımlı sayan,

“Küresel cehalet orkestrasını yönetenlerin bizlere ezberlettiği 

“Kendi düşüncemiz sandığımız algılarımızı;” 

Kedinin kuyruğunu yakalamaya çalışanların heyecanı gibi;

“Düşünmeden edindiğimiz düşüncelerimize teslim olmuş silahsız çoğunluğuz.” 

Teslimiyet anımızda;

İşte o anda “Bizler” algıya yenilmişizdir.

Hepimiz aynı senarist tarafından rollere bürünmüş ve onları can siparene savunarak, 

Kimsesiz olarak bu hayata tutunuruz.

Oysa “düşünmeden düşüncemizi” dayadığımız,

Yaşam duvarı bizim değil, başkasının bizler için tasarladığı hayali duvardır.

Duvara dayadığımız, merdiven basamaklarında da ne kadar yükseğe çıkarsak,

O kadar düşünmeden fikir sahibi oluruz.

Ve “Cehalet obezite katsayımız “o kadar fazla olur.

Katsayı yükseldikçe;

“Bizde bir esintinin bile tenezzül etmeyeceği bir karakter kalır.”

Oysa senin bu duvara da, merdivene de ihtiyacın yok. 

İhtiyacın olan tek şey;

Kendi gerçeğin ve değere yargılarından oluşturduğun “hayal ve gerçeklerden oluşmuş tahterevalliyi” dengede tutmak.

Bunun için gereken şey;

“Bir ucuna “merhameti ve adaleti” diğer ucunu da sana sunulan bu kadar güzelliklere karşı “saygıyı ve minneti” oturtmaktır.”

Dengede tutuğun zaman her zaman için huzur ve mutlulukla dolu olan aşk senin çekim gücün olur.

Yaşam tahterevallisi;

Önce kendi kendine mahkeme kurmanı sağlar. 

Kendin hem yargıç 

Hem savcı 

Kendini yargılar, arınırsın.

Kendinde “insan olmamanın ve toplumda ki yerini” 

“Yeterli şüphe” edindiğin zaman, sorgulamaya başlarsın

Benim kıymetim ne?

Bu sunulan kıymetlerdeki yerim nedir

Haksızlıklarda ki lal oluşum nedendir? diye 

Bu iki soru senin;

“Bombardımana tutulmuş algılarından oluşan karakterine set çekilmiş duvarlara ilk mitralyözlerin çarpmasıdır. 

Artık durmaz. 

Bu top atışları. 

Ta ki algılarla ekilmiş karakter tarlanda “merhamet ve adalet” tohumları ekilene kadar.

Haksızlık karşısında önce yüreğin çözülür, 

Sonra da dilin 

Çünkü;

“Yaşam ve ölüm ikiz kardeştir.”

Ölüm sandığınız yaşamak. 

Yaşamak sandığımız ölüm olabilir.

Buz kesmiş yüreğimizi cesaret denen ateşte eritmekle başlayacak “yaşamak” denen “Adalet.”

Çünkü;

“Yaşam ve ölüm ikiz kardeştir.