Nisan başlarındaydık. Hava ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya çoktan başlamıştı. Uzun yıllar önce kaybettiğim eşimede bu ayda âş

Nisan başlarındaydık. Hava ısınmaya, ağaçlar çiçek açmaya çoktan başlamıştı. Uzun yıllar önce kaybettiğim eşimede bu ayda âşık olmuştum. 28 yaşında değil, 82 yaşındayım. Taze bir bahar sabahına yeniden uyanmanın şükrünü duyuyordum içimde. Alt kattaki salonumdan gelen uğultu kulaklarımı tırmalıyordu ama ben yine de güneşli Nisan sabahına uyanmanın keyfi, her zaman yanımda olan aslanlar gibi dört oğlumun ve yaşama sevincimi arttıran torunlarımın yüzlerinin hayaliyle gülümseyerek yatağımdan kalktım. Sanki aşağıda sadece dört oğlum, onların hiç sevmediğim eşleri ve on bir torunumdan daha çok kişi varmış gibi geliyordu. Bir an önce hazırlanıp ziyaretime gelen misafirlerimin yanına inmeyi istiyordum.
Yaşlılıktan mıdır neden bilmem ama gelinlerimin benden haz etmez. Bir araya geldiklerinde ne kadar kaprisli ve çocuk gibi davranan bir kadın olduğumu konuşurlar ben de onları kapı aralıklarından duyarım. 
Aşağıdaki kalabalığın uğultusu giderek artıyor. Neden bu kadar ses var evde bilemiyorum. Penceremden gelen dışarıda ötüşen kuşların şen sesleri bana tekrar yaşam enerjisi veriyor. Evet, evet bir an önce hazırlanıp gelenlerin yanlarına inmem gerekiyor.
Altın varaklı tuvalet masama oturdum, aynada yüzüme baktım 82 yılın armağan ettiği çizgilerim gün geçtikçe çoğalıyor ve derinleşiyordu. Her sabah saçlarımı taramadan kendimi aynada seyretmeden asla odamdan çıkmazdım. Bordo saplı fırça biçimindeki tarakla uzun, uçları kırılmış, platin rengi saçlarımı taradım. Taradıktan sonra da fırçanın arasına epeyce takılmış saçlarımı temizledim. Tırnaklarım her zamanki gibi manikür yaptırmışcasına tertemiz ve bakımlıydı fakat ellerimin üzerindeki yaşlılık lekekerini ve yeşil renkteki kalın damarlarımı saklayamıyordum. Rimelimi, allığımı ve kırmızı rujumu sürdükten sonra ne giyeceğimi düşünmeye başladım.
Gardırobumun kapaklarını açtım ve gözüme yeşil, minik çiçekli elbisem çarptı. Bahar ayında olmamız bu elbiseyi giymemde ısrar ediyordu sanki. Yanlış hatırlamıyorsam otuz otuz beş sene önce dikmiştim bu güzel elbisemi. Giyindim ve tekrar aynanın karşısına geçip kendimi baştan aşağı incelemeye başladım. 82 yaşındayım ama hala kendimle barışık ve bir o kadarda güzel bir kadınım. Odamdan çıkmak için yavaş yavaş kapıya doğru yöneldim. Aklıma hemen her pazar günü torunlarıma verdiğim harçlıkları geldi. Tuvalet masamın üzerindeki antika kutumdan bir miktar para aldıktan sonra odadan çıkmam İçin hiçbir sebep kalmamıştı. Kapıyı açtım. Her zaman gıcırdayan kapı bu sefer hiç ses çıkarmadan açıldı. Yavaşça kapımı kapattım. Aşağı doğru kafamı uzattığımda aşağıda oğullarım, gelinlerim ve torunlarımdan başka bir çok kişi daha vardı. Tanımaya çalıştım ve bir an önce aşağı inip bu gelenlerin kim olduğunu öğrenmeliyim diye zihnimden geçirdim. Kimse yukarı, bana bakmıyordu. Oysa bir gelin kadar güzel hissediyordum kendimi, bana bakmaları için ne yapmam gerekiyordu acaba? Merdivenlerden inerken topuklu ayakkabılarımın çıkardığı ses bile kimsenin umurunda değildi. Tırabzanları tutarak iniyordum ve ellerimi fark ettim birden o kadar pürüzsüz ve nazik görünüyorlardı ki ben bile ne kadar güzel olduklarına şaşırıyordum sanki az önceki yeşil damarlar, lekeler bu ellerde değildi. Aşağı indim. Hiç kimse benimle ilgilenmedi adeta fark edilmiyordum. Sadece çok fazla kişinin olduğunu ve hakkımdaki konuşmalarını duyabiliyordum. Salona doğru yavaş yavaş ilerlerken seslerin daha çok ağlamaklı olduğunu fark ettim. Salona geldim. Koyu kahve ceviz bir kutu vardı salonun ortasında. Biri ölmüştü evet bu bir tabuttu. Ama neden benim evimde, kim bu, neden aklıma milyonlarca soru geliyordu. Tanıdığım herkes soruyordum ne oluyor, kim öldü; ama kimse bana cevap vermiyordu. Sorularımın cevabını bulmak için tabutun içine bakmaya karar verdim. Soğukkanlılıkla tabuta yaklaştım, yavaşça kafamı uzattım. Yeşil bir elbise görüyordum sanki bu mevsimi yansıtan yeşil küçük çiçekleri olan bir elbise. Eller birbirine kavuşturulmuş temiz ve bakımlı, saçlar platin renginde dudakta kırmızı bir ruj. Evet kendimi görüyordum. 82 yaşındaki beni. Evime gelenler bana gelmiş yine ama beni son kez görmeye...