Başarılı yazar Osman Özer ile yazın hayatına ve “Babaların Efendisi” adlı yeni kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle… Önc

Başarılı yazar Osman Özer ile yazın hayatına ve “Babaların Efendisi” adlı yeni kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Osman Özer kimdir?




1984 yılında İstanbul Şişli’de doğdum. Yeşilköy’de büyüdüm. İlk ve ortaokulu Kültür Koleji’nde; Liseyi Etiler Lisesi’nde okudum. İstanbul Kültür Üniversitesi Yönetmenlik-Senaryo bölümünden mezun oldum. Kısa filmler çektim. 8 yıla yakın profesyonel tenis oynadım.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?



Yazmaya küçük yaşlarda (13-14 yaşlarındayken) başladım. Hatta “Fırtına” isimli tamamlanmamış ilk kitabım, 50 sayfayı aşmayan bir yapıttı. Öncülük etmiş isimler elbette mevcut. Stephen King, Jack Landon, Charles Dickens, Attila İlhan, Yaşar Kemal, Kemal Tahir…

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Yazarken bazen hiçbir şeyden esinlenmezken; bazen bir filmin sahnesinden, güzel bir manzaradan, bir resim tablosundan, tanık olduğum bir olaydan, okuduğum bir kitaptan ya da şiirden, kısacası birçok şeyden esinlenme ve bunu kâğıda dökebilme özelliğim vardır. Bazen de dediğim gibi, sadece kendim yaratırım. Stephen King, Jack London, Attila İlhan, Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan, Orhan Veli, Kemal Tahir, Elias Canetti, Fyodor Dostoyevski, Gabriel Garcia Marquez, Carlos Fuentes, Thomas Mann, Thomas Bernhard, Günter Grass, Jorge Amado, Mario Puzo ve daha birçok isimden etkilendiğimi belirtmek isterim.

Ekim ayında okurlarla buluşan “Babaların Efendisi” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?



Elbette… Babaların Efendisi, İtalyan bir mafya babasının Amerika’ya göç etmesiyle yaşadığı olayları anlatan bir hayat hikâyesidir. Bu kitabı yazmamdaki amaç ise; hem İtalyan mafyasını tanıtabilmek hem de mafya dünyasına ışık tutup, o dünyayı anlatabilmek.

“Babaların Efendisi” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Vermeye çalıştığım mesaj, yıllardan beri söylenen mafyaların iyi-kötü tartışmalarına biraz yardımcı olabilmektir. Masum bir insan gelip mafyadan yardım isteyince ve isteği olunca; “Allah sizden razı olsun.” deyip, o mafyaya dua eder. Yani, bir hayır işi yapmıyor mu? Evet, belki yasal olmayan yollarla yapıyor; ama kendi adaletini kendi yöntemiyle sağlıyor. Bunun sonucunda da o karanlık dünyanın kaçınılmaz sonucunu, mafyalığın ne kadar hayır işi yapılsa da iyi bir şey olmadığını göstermeye çalışıyorum; çünkü çoğu, tarihte de ya hastalıklarla ya da ölümlerle sonuçlanmıştır. Çok önemli araştırmalarım oldu. Mafya tarihine merakım olduğumdan İtalyan ve Amerikan mafya ailelerini, bilmediğim isimleri de araştırıp böyle bir dünya yarattım.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Kitabın ismi kitabın içinden geliyor, diyebilirim. ‘Mafya’ deyince aklınıza kötü ve korkutan bir profil gelebilir; ancak burada çok efendi, kibar bir adamdan bahsediyoruz. Bir iş adamı, örnek alınacak bir insan. Herkesi etkileyen, tüm mafya üyelerinin saygı duyduğu Efendi. O yüzden en yukarıda bulunduğundan ve herkesin yöneticisi olduğundan “Babaların Efendisi” isminin uygun olacağını düşündüm.

Sizce kitap beklenen başarıya ulaşacak mı?



Ulaşabilir; çünkü insanlarımız, genellikle “Mafya tarzında şeyler sevmiyorum.” deyip onları kopamadan izler ve okurlar. Daima bir merak söz konusudur. İlgiyi çekecektir.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Mafyaya merakı olanların, bu tarihi akışı iyi bilenlerin, mafya dünyasında dönen olayları öğrenmek isteyenlerin seveceği bir kitap. Elbette gerçek tarihi araştırma kitabı değil; ancak tarihte buna benzer birçok olay yaşandı. Ben de gerçeklerden ve araştırmalardan yola çıktım. Sadece bir mafya kitabı değil, dram türü olarak da vurgulayabiliriz. Burada hayat hikâyesi, bir hayat ağacı gibi anlatılmaktadır.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Tabii var. Gizemli bir gerilim kitabı; ancak ismini vermeyeyim, herkese sürpriz olarak saklıyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?



Gazeteniz okurlarına şöyle seslenmek isterim:
Okumayı asla bırakmayın. Televizyonun insanları hapsettiği bir yaşam düzeninde okumaktan, eğitimden başka bir çıkış yolu olmadığını belirtmek isterim. Bilgi, unutulan bir şeydir. Bilginin üzerine ekleme yapmazsak, yeniden okumazsak, araştırmazsak kendimize ne katabiliriz ki? Siz siz olun, okuyun. Neyi seviyor, öğrenmek istiyorsanız okuyun. Araştırın ve hatta yeteneğiniz de varsa bu bilgi birikiminizi paylaşmak üzere uygulamaya geçin. Herkese okuma dolu günler dileyerek sevgi ve saygılarımı sunuyorum.