Anayasalar değişmez metinler değildir. Dünya ve bilhassa ülke koşulları gerekli kılıyorsa, tadil edilebilir. Ancak Anayasa’ larla sık sık oynam

Anayasalar değişmez metinler değildir. Dünya ve bilhassa ülke koşulları gerekli kılıyorsa, tadil edilebilir. Ancak Anayasa’ larla sık sık oynamak, yeni Anayasa yapalım diye tutturmak doğru değildir. 12 Eylül 1980 öncesi, Türkiye'de anarşi ve terör kol geziyordu. Gazeteciler, profesörler, işadamları, generaller, yabancı konsoloslar, sağcı solcu diye gençler, ez cümle günde 15-20 insanımız öldürülüyordu.
İşte bu şartlar içinde 12 Eylül darbesi yapıldı. Darbeleri tasvip etmek doğru değildir. Ancak ordunun yönetime el koymasından başka çare kalmamıştı. 12 Eylül yönetimi iş başında kalmayı düşünmedi. Yeni bir anayasa yaparak, seçimleri gerçekleştirdi ve yönetimi TBMM ' ye devretti.
12 Eylül 1980 darbesini zil takıp oynayarak destekleyenler, şimdi anayasaya darbe anayasasıdır deyip, Cumhurbaşkanı Sayın Evren'i yerden yere vuruyorlar. Oysa 1982 anayasası Prf. Dr. Orhan Aldıkaçtı, Prf.Dr. Şener Akyol'un başında bulunduğu, Anayasa profesörü bilim adamlarınca hazırlanmış. 1982 Anayasası o tarihte Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden ülkeyi kasıp kavuran terör, anarşi, irticai faaliyetler dikkate alınarak, tekrar ediyorum, bilim adamlarınca hazırlanmış ve halkoyu ile kabul edilmiştir. Şimdi lütfen 1982 Anayasası'nı elinize alın, madde madde okuyun, göreceksiniz, tüm maddeler gerekli, laik demokratik Cumhuriyeti, insan hak ve hürriyetlerini güvence altına alan pek çoğu bugün de geçerli hükümlerden ibarettir. Kaldı ki, 1982 Anayasası’ nın 177 maddesinin %62 si, yani 113 maddesi muhtelif zamanlarda değiştirilmiştir. Zaten ortaya yeni bir Anayasa çıkmıştır. Anayasanın ilk değişikliği, benim de İstanbul milletvekili olarak görev yaptığım 19. dönemde gerçekleşmiştir. Biz Anayasanın 15 maddesini değiştirdik ve yeni hak ve özgürlükler getirdik. O dönemde Anayasa değişiklik çalışmalarına aktif bir biçimde katılan bir milletvekili olarak, bazı partilerin değişmesini ısrarla istediği bazı maddelerine karşı durmuştuk. Anayasayı kimler değiştirmek istiyordu? Bunlar özellikle Anayasanın 14 ve 24. maddelerinin kaldırılmasını isteyen odaklardı. Birinci olarak ülkemizi bölerek, önce sözde özerk daha sonra da ayrı bir yapı kurmak isteyenler. Bunlar Türkiye'de yaşayan vatandaşlarımızı birbirlerine düşürerek, tahrik ve tehditlerle Türkiye'nin üniter yapısını ve bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak isteyenler. İkinci grup ise, laik, demokratik, çağdaş, özgürlükçü Cumhuriyeti ortadan kaldırarak, Türkiye'de din ve şeriat esaslarına dayanarak bir devlet kurmak isteyenlerdir. Bu bakımdan Anayasamızın 14 ve 24. maddesi fevkalade önemlidir. Şüphesiz 1982 Anayasasının ilk dört maddesi de Türkiye'nin varlığı bakımından hayati öneme haizdir, tartışma konusu bile yapılamaz.
Ben burada önemine binaen, Anayasamızın 14 ve 24. maddelerini yazacağım.
Anayasa madde 14 : Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması.
“Anayasa’ da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak vesair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar. Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik eden Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Anayasa Madde 24 : (Din ve vicdan hürriyeti)
Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya zorlanamaz. Dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
Ben TBMM de İstanbul Milletvekili olarak görev yaparken, bilhassa Anayasa’nın bu yukarıdaki maddelerinin aynen muhafazası konusunda büyük hassasiyet gösterdik ve bizler gibi basiret sahibi Doğru Yol ve CHP’li, Laik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılaplarına candan bağlı Milletvekillerimizin katılımlarıyla bu maddelere dokundurmadık. Şimdi yeni Anayasa tartışmaları altında ortaya atılan bir konu da Başkanlık Sistemi’dir. Bizim demokratik rejim anlayışımız, kıta Avrupa’sının çağdaş demokrasilerine uygun olup, parlamenter sistemdir. Yani, TBMM’den çıkan hükümet ve Başbakan önem ve öncelik taşımaktadır. İktidar gücünün kontrolden çıkarak Türkiye’nin başına tek adam yönetimi gelmesi tehlikesi mevcuttur. Bu durum Türkiye’nin başına yeni gaileler açabilir ve özellikle Türkiye toprakları üzerinde kötü niyetlerin olduğu bir ortamda federatif yapı ortaya çıkarabilir. Bu durum Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü için bir risktir. Bana göre, Cumhurbaşkanı’nın TBMM tarafından değil de halk tarafından seçilmesi yöntemi sakıncalı olmuştur. Buna rağmen, şunun altını çizmek gerekir ki, Cumhurbaşkanı’nın seçimine ilişkin Anayasa değişikliği sadece Cumhurbaşkanı’nın seçim biçimi ile ilgili olup, kendisinin mevcut yetki ve görevlerinde, yani diğer bir ifade ile sembolik görevinde bir değişiklik meydana getirmemiştir. Tekrar ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Başbakan’a önem ve öncelik, yetki vermektedir. Eğer mutlaka Anayasa’da değişiklik yapılacaksa mevcut 177 madde azaltılabilir, bazı hükümler kanunlara bırakılabilir. Secim barajı da örneğin ; % 7 ‘ye indirilebilir. İnsan hak ve hürriyetleri özellikle düşünce ve fikirleri serbestçe ifade edebilme ve yazabilme hürriyeti güvence altına alınabilir. Milletvekili dokunulmazlığı tüm demokratik rejimlerde mevcut olup, Milletvekillerinin görevlerini çekinmeden, hiçbir şeyden korkmadan, cesurca yerine getirmelerini sağlamaktadır. Milletvekili dokunulmazlığına katiyetle sınırlama getirilmemelidir. Ancak, hırsızlık, rüşvet, cinayet gibi suçları işleyen milletvekillerinin dokunulmazlığı yine parlamento tarafından kaldırılmalı ve milletvekili olmaya layık olmayan kişiler, derhal Adalete teslim edilmelidirler. Bazı ülkelerde, milletvekilliği görevi sona erdiği halde, milletvekillerine ülke meseleleri hakkında yaptıkları çalışmalar, görüş ve öneriler konusunda dokunulmazlık hakkı verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, çağdaş ve hukuk nizamına tabii yapısına ülkenin bölünmez bütünlüğü, Atatürk İlke ve İnkılaplarının korunmasına ilişkin maddeleri Anayasa’ da aynen kalmalıdır. TBMM Başkanı’nın Başkanlığında, Anayasa’yı yeniden yapmak için TBMM’de kurulan komisyona, siyasi partiler üyelerini bildirmişlerdir. Ben daha önceki dönemde olduğu gibi, bu çalışma ve tartışmalardan bir sonuç alınacağından umutlu değilim. Bu çalışmalar TBMM’de yasak savmak, havanda su dövmek, dostlar alışverişte görsün kabilinden yürüyecektir. Anayasalar değişmez mi? Şüphesiz değişir ancak mevcuttan daha iyisini yapmak şartı ile….
Burada çok önemli bir hususun altını çizmek istiyorum. Şöyle veya böyle Anayasa tadil maddeleri Meclisten geçip, halkoyuna (referanduma) giderse hiç şüpheniz olmasın çoğunlukla kabul edilir. Bu konuda muhalefet partilerinin dikkatli olmaları gerekir.