Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kahramanmaraş'ta, sivil toplum kuruluşları ile kahvaltıda bir araya geldi.

Yüksekova'da bir uzman çavuş ve iki erin haince bir saldırıda şehit olduğunu söyleyen Davutoğlu, şehitlere Allah'tan rahmet diledi, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine taziyelerini iletti.

Davutoğlu, "Bütün milletimize bir kez daha haykırıyoruz ki o şehadet şerbetini içen kahramanlarımızın emanetini ebediyete kadar koruyacağız" diye konuştu.

Bazı şehirlerin kendi isimlerini kendilerinin bulduğunu, kendi destanlarını kendilerinin yazdığını söyleyen Davutoğlu, Kahramanmaraş isminin de tarihiyle, istiklal aşkıyla kendi halkı tarafından tarihe yazıldığını kaydetti.

Tarihin ve istiklalin sembol şehri Kahramanmaraş'ın, kahramanlığı bileğinin ve yüreğinin gücüyle aldığını anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Topraklarımız müstevlilerin ve işgalcilerin emelleri altında inim inim inlerken, bir şehir halkı tek başına ayağa kalktı. 12 Şubat 1920. Daha Ankara'da milli meclis toplanmamış, büyük bir İstiklal Mücadelesinin başlaması için bir işaret fişeği bekleniyor. Bu işaret fişeği kahraman bir şehirden, halktan geliyor. O gün yazıldı destan, Rıdvan Hoca'nın, Senem Ayşe'nin, Sütçü İmam'ın, Aşıkoğlu Hüseyin'in, Arslan Bey'in destanı. Her biri kahramanca çıktılar ve bir şehrin kaderinin, bir milletin kaderini nasıl belirlediğini bizzat gösterdiler. Her birini rahmetle, şükranla anıyoruz.

Ümitlerin söndüğü, ufkun karardığı günlerde, Rıdvan Hoca kürsüye çıktı ve 'Bir milletin, bir şehrin hürriyeti yoksa, orada Cuma Namazı da kılmak caiz değildir' dedi ve ibadetin aslını da özünü de ortaya koydu. Bizim için ibadet özgürlüktür. İbadet, özgürlüğün olduğu yerde gerçek hakkını verebilir ve bu anlamda da Kahramanmaraş halkı, o büyük alimden ilk işaret fişeğini alır almaz sokağa çıktı."

-"Çocuklarımın vatan bilinci Kahramanraş üzerinden"

Malezya'da görev yaptığı 1990 yılında, kızlarının 3 ve 5 yaşlarında olduğunu belirten Davutoğlu, çocuklarının o dönemde Kahramanmaraş'ın kurtuluşunu anlatan "Sahibini Arayan Madalya" filmini gece gündüz izlediklerini anlattı.

Çocuklarının filmini her bir karesini ezberleyerek "Kahramanraş aşığı" olduklarını söyleyen Davutoğlu, çocuklarının ilk Türkiye ve vatan bilincini, gurbetteKahramanraş üzerinden aldıklarını kaydetti.

Kahramanca bir destanı Türkiye'ye emanet eden Kahramanraşlılara teşekkür eden Başbakan Davutoğlu, "Onun için en iyi Kahramanmaraşlılar anlar, bir şehirle bir milletin kaderinin nasıl bütünleştiğini. Bugün Suriye'de yaşananları en iyi Kahramanmaraşlılar anlar. Halep'in, Humus'un, Hama'nın nasıl direndiğini. Bir şehrin direnmesinin ne demek olduğunu Kahramanmaraşlılar anlar" dedi.

Davutoğlu, kendi kaderine sahip olmayanların kendi şehirlerine, kendi şehirlerine sahip olmayanların da istiklal ve vatanlarına sahip olamayacaklarını ifade ederek, "Herkes bunu bilsin ki, şehir şehir, mahalle mahalle bu vatanı sonuna kadar korumaya ahdetmişizand etmişiz. Onun için yine Kahramanmaraşlılar anlar, Kobani olayları bahane edilerek, şehirleri yakanların, gasp edenlerin, şehir ruhunu öldürmeye çalışanların nasıl büyük bir ihanet içinde olduğunu yine Kahramanmaraşlılar anlar" diye konuştu.

"7 güzel adam bize güzel bir miras bıraktı"

Destanı ve kahramanlığı, şehir dokusu içinde yazan Kahramanmaraş'ın bağrından, Türk edebiyatının en güzel şairlerinin de çıktığını söyleyen Davutoğlu, Necip Fazıl'ın Kahramanmaraş kökenli olduğunu, Sezai Karakoç'ın bu şehirden feyz aldığını anlattı.

Davutoğlu, Nuri Pakdil, Rasim Özden, Erdem BayazıtCahit Zarifoğlu'nu anarak, edebiyatta Kahramanmaraş ekolünü oluşturan "7 güzel adama" minnetlerini sundu. "7 güzel adam bize güzel bir miras bıraktılar, bu güzel mirası biz de gelecek nesillere en iyi şekilde aktarmaya kararlıyız" diyen Davutoğlu, Türkçe'yi de en güzel kullanan "7 güzel adamın" Kahramanraş'tan çıktığını, fikirleriyle, şiirleriyle yolu aydınlattıklarını ifade etti.

Nuri Pakdil'in, "Ve Bağdat ve Kufe ve Trablusgarp ve Ürdün daha dün biraz Erzurum biraz Maraş biraz İstanbul. Kutlu bir el bağlamıştı kentleri birbirine evreni kaplayan bir iple" dizelerini okuyan Davutoğlu, "Bizim bugünkü siyasi anlayışımızı dizelerine döktüler ve bir anlamda kendi ruh dünyalarındaki güçlü sesi bir milletin kaderiyle bütünleştiren bir çizgide, ortak hissiyatımıza tercüman oldular" dedi.

Davutoğlu, nasıl 12 Şubat 1920'de, karamsarlığa, ümitsizliğe düşülen günlerde Kahramanmaraş'ın, "bu topraklardaki istiklal ve onur davası ayaktadır" demişse, 2002'de de Türkiye'nin ümitlerinin söndüğü, dış borç batağında sürüklenen, ekonomik krizlerle insanların gelecek perspektiflerini bitirdiği bir anda AK Parti'nin, "bu topraklardaki can suyu, derin irfan susmadıkça bu dava bitmez" dediğini aktardı.

"Mahcup ve muhtaç Türkiye'den, müşfik ve kudretli Türkiye'ye"

Türkiye'nin son 12 yılda nereden nereye geldiğini herkesin bildiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"IMF kapılarında çok küçük miktarlar için uzun müzakerelerin yapıldığı bir Türkiye'den geçen sene Mayıs ayında IMF dosyasını tümüyle kapatan bir Türkiye inşa edildi. İstanbul'un hemen yakınında, Adapazarı'nda olan bir depremde, ülkenin Başbakanın, deprem mahalline bir kaç gün gidemediği bir Türkiye'den, Van'da bundan 1 yıl önce deprem olduğunda 1 yıl geçmeden 17 bin 894 konutu yapıp, Van'ı yeniden inşa eden kudrette bir Türkiye geldi.

12 yıl önce, dış borç için çaba sarf eden ve 'nereden birkaç milyon dolar kaynak bulabilirim' diyen Türkiye'den bugün dünyanın en fazla yardım yapan ve dış yardımlarda en yüksek oranı tutturarak birinci olan bir Türkiye geldi. Kendisine derman olamayan bir Türkiye'den, Nuri Pakdil üstadın, ifadelerini ve atıflarını biraz dahageliştirirek, Bağdat'a, Trablusgarb'a, Somali'ye, Myanmar'aHaiti'ye, Filipinler'e, herhangi bir felakette hemen ulaşabilen bir Türkiye geldi.

Müşfik ve kudretli bir Türkiye geldi. Mahcup ve muhtaç Türkiye'den, müşfik ve kudretli Türkiye gelmemizin temel sırrı milletimizin devletiyle buluşmasıdır. Derin milletin, kendi devlet felsefesini inşa etmesinin adıdır AK Parti hareketi. Onun için her bir şehrimizin bizim ruhumuza hitap ettiği bir yönü var."

Kaynak:AA
Editör: TE Bilisim