1299-1922 yılları arasında kesintisiz olarak 623 sene devam eden Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya tarihindeki en önemli devletlerden olduğu inkâr edi

1299-1922 yılları arasında kesintisiz olarak 623 sene devam eden Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya tarihindeki en önemli devletlerden olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu kadar uzun süre tek bir hanedan tarafından idare edilmiştir. Devletin kurucusu Sultan Osman Gazi’den sonra tahta geçen 35 padişahın tamamı onun neslindendir. Aralarında Fatih, Yavuz ve Kanunî gibi idarecilik ve harp sanatında deha sahibi padişahlar, dünya tarihine tartışmasız şekilde damgalarını vurmuşlardır.
İmparatorluğun son yarım asrında tahta geçen dört kardeşten Sultan İkinci Abdülhamid Han, 3 ay tahtta kalan ağabeyi Sultan Beşinci Murad Han’ın yerine geçerek 32 yıl, 7 ay ve 27 gün süreyle padişahlık yapmıştır. Yönetimin gerçekten kendi elinde olduğu Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemleri arasındaki 30 yıl, 5 ay ve 10 günlük zaman diliminde, devleti son derece ustaca idare etmiştir.




Yönetimin kendi elinde olmadığı Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerindeki toprak kayıplarının dışında, kendisine amcası Sultan Abdülaziz Han’dan devreden, yine üç kıta üzerindeki imparatorluk topraklarını 30 sene aynen muhafaza etmişti. İngiliz ve Fransız işgalindeki bir kısım Afrika topraklarımızdan bahis açmak isteyenler olursa, bu işgaller uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde hiçbir dayanağı olmayan oldubittilerle gerçekleştirilmiş idi. Bu topraklar haritalarımızdan hiçbir zaman silinmemiş, İkinci Meşrutiyet’e kadar daima ülke sınırları içerisinde gösterilmiştir. Devletin güçlenmesi durumunda bu işgalcilerin oralardan çıkarılması her zaman mümkündü. Birinci Dünya Harbi’ne girmeyip Avrupa devletlerinin birbirini kırmasını serinkanlılıkla seyretmek, bu fırsatı belki de bize verecekti. Ancak bazı hayalperest asker ve siyasetçiler sebebiyle bu fırsatı değerlendiremediğimiz gibi Almanya’nın kuyruğuna takılıp gereksiz yere harbe girerek elimizdeki toprakları da kaybetmiş olduk.

SULTAN HAMİD SİYASETİ
Sultan İkinci Abdülhamid Han takip ettiği ince siyasetle, Balkan devletlerinin birleşmesini önlemiş, kendisinden sonra çıkacak Balkan Savaşı’nı, dolayısıyla da Birinci Dünya Savaşı’nı 30 sene geciktirmiştir. Balkanlar üzerinde Rusya ile Avusturya-Macaristan’ın anlaşmasına imkân vermemiş, ikinci devlet Almanya’yı kazanarak, birinci devlet İngiltere tarafından yutulmayı önleyebilmişti. Memleketi savaştan uzak tutarak, bütün gücüyle eğitim ve bayındırlık faaliyetlerine yüklenmişti. Zamanında sadece Yunan Savaşı çıkmış, o da 32 gün sürmüş ve zaferle sonuçlanmıştı.
İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği yıl Avrupa’da 333 bin 588, Asya’da 3 milyon 582 bin 112, Afrika’da 5 milyon 213 bin 180 kilometrekare olmak üzere üç kıtada toplam 9 milyon 128 bin 880 kilometrekare toprağımız vardı. Osmanlı İmparatorluğunun o devirdeki yüz ölçümü için verilen daha düşük rakamlar, Afrika’da işgal altındaki topraklarımızı yok saymaktan ve Kuzey Afrika ve Arabistan Yarımadası’nın sadece kıyı şeridini alıp meskûn olmayan iç bölgelerini hesaba katmamaktan ileri gelmektedir. Toplam 40 dönüm yani kilometrekarenin 25’te biri kadar bir alana sahip iki adacık olan Kardak Kayalıkları için Yunanistan ile sık sık savaş durumuna girdiğimizi düşünürseniz, daha yüz sene evvelki haritamızı muhayyilemizde hatasız ve tam olarak çizmemiz uygun olur kanaatindeyim.
23 TEMMUZ 1908: SONUN BAŞLANGICI
İkinci Meşrutiyet 23 Temmuz 1908’de, Sultan İkinci Abdülhamid Han’a baskıyla ilan ettirildi. Hemen akabinde, 5 Ekim 1908’de Bulgaristan Prensliği bağımsızlığını ilan etti. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da Bosna-Hersek’i topraklarına kattığını bildirdi. Böylece devletin tepesindeki irade boşluğu anında cezalandırılarak Avrupa’da 148 bin kilometrekare toprak kaybedilmiş oluyordu. 13 Nisan 1909’da Sultan Abdülhamid Han’ın hiçbir ilgisinin bulunmadığı, aksine İttihat ve Terakki Partisi’nce hazırlandığı kesinlik kazanan 31 Mart Vakası patlak verdi. İstanbul kana bulandı. İttihatçılar 2 hafta sonra Padişah’ı tahttan indirerek yerine iki yaş küçük kardeşi Sultan Mehmed Reşad Han’ı geçirdiler.
Sultan Reşad, ihtiyar ve sessizdi. Ağabeylerinin akıbetine uğrar da tahttan indirilir korkusuyla hiçbir zaman hakkıyla hükûmet edemedi. Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın kansız, savaşsız ve huzur içinde geçen idaresinden sonra, İttihat ve Terakki Partisi elinde memleket, siyasi idamlar ve suikastlar ülkesi oldu. Peş peşe girilen harplerle imparatorluk hızlı bir çöküş sürecine girdi.
İTALYAN VE BALKAN HARPLERİ
İkinci Meşrutiyet’in zararı, daha başlangıcındaki toprak kayıpları, meşru halife ve hükümdarın tahtından indirilmesiyle sınırlı kalmadı. Daha pek çok felaket ve ziyanlara sebep oldu. 1911-12 yıllarında İtalya ile yapılan savaş sonunda Trablusgarp Vilayeti (1 milyon 59 bin kilometre kare) ile Bingazi Sancağı (700 bin kilometrekare) yani Libya kaybedildi. Bu arada Rodos ve Oniki Ada Sancağı da İtalyanlarca işgal edildi ve bir daha geri alınamadı. İttihatçıların sadrazamı İbrahim Hakkı Paşa bütün bu facialar üzerine kabine toplantısında, “Eski zamanlarda benim vaziyetime düşen vezirlerin kafasını padişahlar binek taşında kestirirlerdi!” diyecek ve istifasını verecektir.
İttihatçılar ihanet derecesine varan bir gafletle, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bizzat körüklediği kiliseler ihtilâfını, 1910’da çıkardıkları bir kanunla ortadan kaldırdılar. Böylece Balkan milletleri Osmanlı’ya karşı kolayca birleşti. 1912’de patlayan Balkan Savaşı’nda koca imparatorluk Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan karşısında bozguna uğradı. Dört Balkan devletçiği, Selanik, Manastır, Kosova, Yanya, Akdeniz Adaları Eyaletleri, Dedeağaç ve Gümülcine sancakları ile, Girit ve Sisam Adalarını Osmanlı Devleti’nden koparıp aldılar. Avrupa topraklarımızdan, 167 bin kilometrekare daha kaybedildi. Dört asır, beş asır hüküm sürdüğümüz bu toprakların kaybı sebebiyle zarar gören sadece biz olmadık. Son derece hassas olan bu coğrafyadan başlayarak dünyanın dengesi bozuldu. Çok geçmeden Birinci Cihan Harbi patladı.
İTTİHATÇILAR DEVLETİ YİNE HARBE SOKUYOR
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın “Memleketi benden sonra on sene idare etsinler, yüz sene idare etmişler sayacağım.” dediği İttihatçılar, devlet yönetiminde gösterdikleri beceriksizlik ve başarısızlık konusunda sınır tanımadılar. Çok büyük bir hata yaparak devleti, dünyanın süper güçlerine karşı Almanya safında bu savaşa da soktular.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Cihan Harbi’ne girmesi üzerine 1914 sonunda İngiltere, Kıbrıs (9 bin kilometre kare) ile Mısır (994 bin kilometre kare) ve Sudan’ı (2 milyon 294 bin kilometre kare) ilhak etti. Arabistan’ın tabiiyet yoluyla olan kısmının büyük bölümü de İngiltere himayesine geçti. Böylece 1915 yılına devlet, esaslı şekilde budanmış olarak girdi. Artık Afrika’da toprağımız kalmamıştır. Avrupa’da sadece 25 bin ve Asya’da 3 milyon 480 bin kilometrekareye düşmüşüzdür ki bugünkü Türkiye, Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Yemen ve Suudi Arabistan devletlerinin bulunduğu topraklardan ibarettir.
ON SENEDE ONDA BİRE DÜŞTÜK
Birinci Cihan Harbi bitip 1918’e gelindiğinde, imparatorluğun kalan toprakları da yağma edilmiş, elde sadece şimdiki Türkiye ile Musul (970 bin kilometrekare) kalmıştır. Ayrıca savaş sırasında milyonlarca insanımız hayatını kaybetmiştir. Elden çıkan geniş topraklarda yaşayan milyonlarcası da yerinden yurdundan olmuş, başka topraklarda sığınmacı durumuna düşmüştür.
Bu felaketlere hep İttihat ve Terakki’nin, gafil, cahil, fırkacı, inatçı ve bölücü idaresi sebep oldu. Altı asırlık koskoca imparatorluk, İkinci Meşrutiyet’ten sonraki on sene içinde, İttihatçılar’ın elinde bozuk para gibi harcandı. Bu bakımdan Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek yıkılış tarihinin, İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği 23 Temmuz 1908 olduğunu söylersek sanırım yanılmış olmayız. Çünkü Batı, tarihimizdeki bu önemli kırılma noktasında emeline nihayet ulaşmış, devletimizi parçalayıp paylaşmalarının önündeki en büyük engel olan Sultan İkinci Abdülhamid Han’ı etkisiz hâle getirmişti. 110 yıl önce vuku bulan bu uğursuz olayı böylece anmak istedim. Cenabı Hak devletimize ve milletimize zeval vermesin.