Birazdan her yer karanlıklara bürünecekti. Herkes sevdiğine koşacaktı. Mutluluk yine çiftleri kucaklamak için kapının eşiğinde be

Birazdan her yer karanlıklara bürünecekti. Herkes sevdiğine koşacaktı. Mutluluk yine çiftleri kucaklamak için kapının eşiğinde bekliyordu. Benim de kapımın zili çalınacaktı birazdan. Yıllardır umudumu hiç kesmediğim gül kokulu yârim gelecek gibi heyecanla kapıya koşacağım. Belki de bu defa aşmıştır dağ bayırı, imkânsızlık kelepçelerini kırmış can evim olmaya gelmiştir. Ben yılların benden aldığını özlemimle devam ettirdim. Besledim, büyüttüm Kalbime ağır gelen tüm acıları, yüzünde oluşan gamzelerin mezarlığına gömmek için bekledim. Bir yıldız perisi yalnızlığı gibi şimdi sol yanım. Her gece en şık kıyafetleriyle gözlerimin podyumuna çıkar boy gösterisi yapar. Bir karış uzağımdayken süt beyazı teni ona uzanmak yıldızlar kadar uzak olur her daim…


Ve işte en sonunda kapımın zil tokmağının sesi kulağımda. Heyecan içinde kapıya koşuyorum. Kapıyı bir hamlede açıyor karışıma çıkan görüntüye şaşırarak bakakalıyorum. Beklediğim yârim değildi karşımda duran. Aksine hiç beklemediğim bir misafirdi. Gözlerinin içine bakıyorum mum alevi gibi titreyen bakışlarla. Sert mizaçlı yüzünde derin çizgi yaraları var. Gitme vaktin geldi delikanlı diye kulak zarımı patlatırcasına bir sesle bağırdı. Ama ben daha hazır değilim ki daha erken benim için dedim. Erken falan değil gideceksin diye bir kez daha bağırarak tüm vücudumu kemiklerimi kırarcasına sıktı. Ben hala gözlerinin içine bakıyorum. Gözlerin de anlamsız bir renk cümbüşü vardı. Kimsin sen? Amacın beni nereye götürmektir bilmiyorum. Ama ben seninle gelmiyorum diye kekelediğimi duydum… Bu dev gibi insan desem olmayan varlık benden ne istiyordu ki. Neden benim kemiklerimi iç içe geçirircesine sıkıyordu? Birden serbest bıraktı beni delikanlı ben ölüm diye cevap verdi…. Ölümün gözlerinin içine baktım derin bin bir renk cümbüşün ortak noktası gibiydi. Az sonra ruhumu bedenimden ayıracaktı. Bedenim tüm yaşama yetisini kaybedecekti. Ve ruhum ebediyetin tadına varacaktı. Oysaki henüz yaşım yirmi beşini bile tamamlamamıştı. Hazırlan dedi bana. Neye? Ne hazırlamam gerekiyordu? Gibi sorularla oyalamaya çalışmaya gayret ederken birden bir ayak parmaklarımda inanılmaz derecede bir soğukluk hissetmemle tüm duyularım hislerini kaybetti. Yirmi beşine yeni adım atmış taşı sıksa suyunu çıkarır dağ gibi delikanlıyken birden bir havası sönmüş balon gibi yere yığıldım…