RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ


 

 

 

 

 

Zeki bey öncelikle sizi tanımak isteriz. Biraz bize kendinizden bahseder misiniz?

  • 1968 de doğdum. 30 senedir yapıyorum bu işi, Orçun’da aramıza 18 yaşına bastığında katıldı, o da 1975 doğumlu. Müziğe amatör başladık, ondan sonra baktık ki keyifli gidiyor, müzik mesleğimiz haline geldi. İkimizin de kendi işi vardı ben turizmle uğraşıyordum, Orçun tekstil ile onları bıraktık, müziğe döndük tamamen.Müziğe duyduğunuz sevgi kaç yaşında başladı?



  • Müziğe karşı sevgim çocukluktan beri vardı içimde. Bir gün çok uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım. O gitar çalıyordu, bende biraz tıngırdatıyordum ama o iyiydi, onunla beraber karşılıklı çalmaya başladık. Zaten müziği hep severdik, müzik hep vardı.


O günden sonra profesyonel olarak başladınız.

  • Profesyonel olarak biraz daha geç başladık. 1996 senesinde hayatımızda sadece müzik oldu. Ondan öncesinde hem müzik vardı, hem kendi işimiz vardı. Hayatında başka işler varken tam konsantre olamıyorsunuz.İki kardeş aynı mesleğe aşık olmanızın ortak noktası ne oldu?



  • Ben kendi arkadaşlarımla evde müzik yaparken, Orçun hep yanımızdaydı. 12 yaşında baktım o da gitar çalmaya başladı. Sonra bir baktık aynı şeyleri sevmeye başlamışız, aynı şeyleri dinlemeye başlamışız, aynı şeyleri çalmaya başlamışız. Orçun’da 18 yaşını doldurunca artık bizimle beraber sahnede, müzik yapmaya başladı.  

  • Sektöre ilk girdiğinizde hangi duygularla yola çıktınız? Yola nasıl başlayacağınızı planlayarak mı gittiniz? Yoksa hayat sizin için kendi yolunu mu çizdi?



  • Yok, öyle bodoslama girdik. Bir kere çok keyifli bir iş, bir şey yapıyorsun ve anında tepkisini alıyorsun. Bir şeyi koyuyorsun vitrine, onun satılmasını beklemiyorsun, orada zaten vitrindesin, işini yapıyorsun ve karşında bir sürü alıcı var. Onlar beğendikleri zaman senin çok hoşuna gidiyor ve seni çok keyifli hale getiriyor. Oradan da dedim ki! ‘’ne güzel bir şey’’ o noktadan beslenmeye başladım. Hayatı da rahat bir hayat, yani; ben öğlenleri kalkıyorum. Bana göre çok düzenli bir hayatım var. Çocukken derdim ki ‘’ istediğim kadar uyusam ne kadar güzel olur’’ artık istediğim kadar uyuyabiliyorum. Müzik hayatında iyi olmak zorundasın, iyi değilseniz, sıradansanız, farklı bir şey yapmıyorsanız, bu hayat çok zor. Biz farklı olarak çok bir şey yapmıyoruz belki ama sahnede çok canlıyız. Sadece müzik değil, insanlarla bir arada olmak, onlarla aynı ortamı paylaşmak, insanların verdiği tepkiyi anında alıp onlara geri döndürebilmek çok önemli. Bir daha dünyaya gelsem aynısından bir tane daha isterdim ama bunun için çok çaba harcadık, çok bedel ödedik, çok zorlandık fakat bir yere geldikten sonra hem bunun meyvesini topluyorsun hem de keyifli bir iş yapıyorsun. Tabi bunun zor yanları var, geceleri insanlar sohbet ederken, sen sahnede oluyorsun. Bu kadar güzelliğin yanında ufak tefek şeylerde olmalı.Hayallerimi yaşıyorum diyebilir misiniz?



  • Tabi, yani hiçbir şeyin hayalini kurmuyorum artık. İçinde yarası kalan bir hayaliniz var mı?



  • Bir hayalim vardı onu da bir değişiklik olmazsa haziran ayında gerçekleştireceğim. Ben blues yapmayı çok seviyorum, blues Amerikan müziği, Amerika’da hakiki bir blues barda, blues dinlemek istemiştim. Ailecek Amerika’ya gidiyoruz 15, 20 gün orada kalacağız. O hayalimi de umarım gerçekleştireceğim.Yol Project nasıl doğdu?



  • Orçun sonradan katıldı, bir arkadaşım vardı önce ikimizdik sonra Orçun ile üçlü olduk. Üç gen’di bizim ismimiz çok eskiden. Sonra grup yol koyalım dedik, Türkçe bir isim olsun. Hatta rahmetli savaş ay; üç gen zor bir isim, daha kolay bir isim olsun dedi, sonra grup yol koyduk, bir süre sonra grup yol diye bir protest grubu çıktı, onunla çok karıştırılınca en son yol Project olarak değiştirdik. Çünkü bizim yüzümüz hep batıya dönük; hem fikir olarak, hem müzik olarak, hem bakış açısı olarak. İçinde biraz İngilizce geçsin istedik, bize batıyı hatırlatan şey onların dili. Sahnede İngilizce müziğe de yer veriyoruz. Bir de yavuz Tuğrul, film yönetmeni o da demişti ‘’sizin isminiz yol olsun, çünkü yolun sonu yok, sonu olmayan demek’’ diye. Hepsi bütünleşince en son yol Project olarak kaldı.Meslek hayatınızdaki yoğunluk özel hayatınızı nasıl etkiliyor? Mesleğinizin sizi zorladığı alanlar var mı?



  • Tabi oluyor, bazen haftada beş gece çalışıyoruz. Aslında özel hayatımı çok etkilemiyor, mesleğime göre bir hayat kurdum kendime. Of günlerimde akşamları yapmak istediğim şeyleri yapıyorum. O iki gece fazla bir şey yapmak istemiyorum. Mesela bu akşam arkadaşlarla halı saha maçı yapacağız. Bu tür şeyleri yapıyorum. İlk başladığınız nokta ile bugün durduğunuz yer bambaşka. Bu azmin, başarının arkasında duran en büyük unsur nedir? Bu başarı hikayesini bizimle paylaşır mısınız?



  • Çok başarılımıyız bilmiyorum. Sahnede sevildiğimizi hissediyorum. Başladığımız yer çok amatördü şimdi bayağı bir şey öğrendik, daha öğreneceğimiz çok şey var ama en azından sahnede nasıl durulur, ne yapmak gerekir onları biliyorsun. Sahnedeki zeki ile özel yaşamdaki zeki arasında nasıl bir fark var?



  • Hiçbir fark yok. Burada seninle nasıl konuşuyorsam sahnede de öyleyim. Sadece eşofmanım yok, sahne kıyafetlerim var, sadece sahneye çıkarken saçını falan değiştiriyorsun ama onun dışında sahnedeki duruşumla, dışarıdaki duruşum arasında hiçbir fark yok. Zaten en çok ona gayret ettim; değişmemek. Başkalarının ‘’sahnedeki zeki bambaşka, yani görsen sahnede çok şeker, dışarıda bambaşka’’ demelerini istemedim. Yani sen burada benimle konuşurken nasılsan, annenle de öyle olmalısın, arkadaşınla da öyle olmalısın. Duruşunda ve karakterinde değişiklik olmamalı. Belki de ondan insanlar severek dinliyorlar bizi, dediğin başarıyı belki de burada yakalıyoruz. Sonuna kadar şarkısı kafanızda ne zaman oluştu?



  • Benim değil Orçun’un şarkısı, bir dönem Orçun sıklıkla beste yapıyordu. Bence Orçun’un çıkmayan çok da güzel şarkıları var. Fakat biz bunu otoritelerle yapıyoruz. Biz hikayenin sahne tarafındayız ama bizi nerede dinliyor insanlar; bodrum, çeşme, Antalya, İzmir, Ankara bunun dışındaki yerlerde bizi kimse tanımıyor ve nasıl müzik yaptığımızı bilmiyor. Buna yönelik onca şarkının içinden, sonuna kadar şarkısını seçtik. Otoriteler dediğimde, piyasayı bilen, koklayan insanlarla konuştuk. Bu şarkı için ‘’olabilir’’ dediler. Hepsi güzeldi ama bu şarkıda karar kıldık, sözleri kalıcı, içinde bir slogan var ‘’ sonuna kadar’’, kendini sıklıkla tekrar eden bir şey değil. Şaka gibi, 15 günde bitirdik şarkıyı. Şimdi yeni projeler var, yaz sonunda hayata sokacağız. Sahne tecrübesi çok olan biri için, sahnedeyken sizi en çok hangi olay etkiledi? Unutamadığınız bir anınız var mı?



  • Öyle çok etkilendiğim bir olay yok. Densiz biri çıkıp saçma bir espride yapabiliyor, program bitince boynuna sarılanlarda oluyor. Sahnedeyken anlam veremediğim şeyler oluyor, masadan istek şarkılar yollayanlar oluyor. Unutamadığım şeyler; genelde bizim için çok değerli olan sanatçıların, sahnede bizimle beraber şarkı söylemesi, bunlar çok değerli şeyler. Bir Sezen Aksu, Cem Karaca, Cem Yılmaz, Beyazıt Öztürk, Ozan Güven, Barış Falay, Sarp Akkaya, kıvanç tatlıtuğ gibi isimleri sahneye davet edip onlarla o şarkıyı paylaşmak güzel. Mesela geçenlerde Fİ dizisinin galasında sahne aldık, herkes oradaydı. Çoğuyla arkadaş olduğumuz için, kırmıyorlar bizi. Bir tiyatrocuyla, oyuncuyla, bir yazarla o sahneyi paylaşmak çok güzel. Serenay Sarıkaya’nın çok güzel bir sesi var, sahneye çıkıp söylüyor, bayılıyoruz sesine ama oyuncu benim çıkıp dizide harika bir rol yapmam gibi bir şey. Mesleği olmasa bile bu konuda yetenekli. Mesela ben Fuat ağabey ile çıktım, Özkan ağabey ile çıktım, onlar müzisyen zaten bu işi yapıyorlar. Göz göze geldiğimiz anda hangi şarkıya başlayacağımızı hemen anlıyoruz ama işi müzik olmayan diğer insanlarla yaparken keyifli oluyor elbette. Geçenlerde Arda Turan ve Burak Yılmaz ile şarkı söyledik. Onlar futbolcu ama çıktık beraber şarkı söyledik. Onlar unutulmaz.Sizce İstanbul’da müzik sektörü yeterli ilgiyi görüyor mu? Müzik sektörünün geleceği ile ilgili ne söylemek istersiniz?



  • Bizim yaptığımız daha çok eğlence sektörüne giriyor.




Müziğin içindesiniz.

  • Yani, eğlence sektörünü müzik ile besliyoruz. Ben oraya kafamı çok veremem ama bir şey var, şu gerçeği unutmayalım; en çok sevdiğin şarkı nedir desem, mutlaka bana eskilerden bir şey söylersin. Onlar hayatın boyunca sıklıkla değişmez. Sektör yapılan müzikleri çok çabuk tüketiyor. Pop kültüründe şu var; alıyorsun, tüketiyorsun ve yerine yeni bir şey koymak zorundasın. Sektör bütün dünyada böyle, Madonna’nın hep yeni şarkılarını dinliyoruz neden la ısla bonita’yı dinlemiyoruz evet, çok güzel şarkı hepimiz biliyoruz ama mutlaka yeni bir tane çıkartıyor, la ısla bonita geride kalıyor. Yeni çıkarttıkları şarkılar 20 sene sonra insanın aklında kalır mı? Kalmaz mı? Bilmiyorum. Ama la ısla bonita kalacak. Barış Manço’nun şarkısı sarı çizmeli Mehmet ağa bundan 30 yıl sonra da söylenecek. Biz şarkının sözlerini eskiden dinleyerek çıkartırdık, şimdi 3 saniyede sözlerine ulaşıyorsun, 2 saniyede şarkıyı dinliyorsun. Böyle bir teknoloji var. Türkçeler bir şekilde çıkıyor ama dünya müziğinde bu çok daha zor. O zaman ki, dergiler yazarsa şanslısın, yazmazsa o zaman sen dinleyip çıkartıyorsun. Yeni çıkan şarkıların bir kaçı akılda kalacak; çünkü çok çabuk tüketiliyor. Bizde yer etmesine izin vermiyor sistem. Sonuna kadar şarkısını dinliyorsun dinliyorsun sonra en uca diye bir şarkı çıkıyor (attım) hemen ona kayıyoruz. Eskiden öyle değildi 150 tane şarkının içinde dönüp dönüp aynılarını dinlerdik. Bu benim kendi düşüncem. Sonuna kadar şarkınızı severek dinliyoruz. İleriki zaman için sevenlerinizi bir sürpriz bekliyor mu? Albüm yapmayı düşünüyor musunuz?



  • Elbette bir şeyler düşünüyoruz ama yaparsak da yine farklı bir şey yapmayı planlıyoruz. Albüm olabilir, single olabilir kafamızda güzel projeler var; hem izlenebilir, hem dinlenebilir bir şey yapmak istiyoruz. Sizce hayattaki en büyük başarı nedir? Başarı hangi duyguları beraberinde getirir?



  • Profesyonel hayatta başarılar hep değişir. Ben başarılıyımdır, benden daha başarılısı vardır. Mesela Kenan doğulu benden başarılı ama ondan da başarılısı var. Kenan’ı (atıyorum) 100 milyon kişi dinliyorsa Avrupa da bir milyar dinlenen bir sanatçı oluyor. Şurada yan barda gitar çalan müzisyenden başlayıp, Madonna’ya kadar gider. Gazetecilikte de öyle; ilk başladığın zaman mikrofon uzatan adamdan, bir patrona kadar yükselebilirsin. Esas başarı benim için; insan olmak, hoşgörü sahibi olabilmek, kimseni kalbini kırmamak, yalan söylememek. İçinde nasılsan, dışarıda da öyle olabilmek, senin için ‘’ hayran olduğum bir adam’’ demeleri. Mesela benim için, geçmişten örnek vereyim ‘’ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’’, ben onun yanında da bu zeki olabilmeliyim. Başarımızın en büyük nedeni samimi olmamız. Evet, müziği fena yapmıyoruz, Orçun çok iyi gitar çalıyor. Ben bayılıyorum Orçun’un gitar çalmasına, her akşam dinliyorum ama başarılıdan ziyade iyiyiz, iyi şarkı söylüyoruz.  

     

     


  • Sahne fobisi denen korkuyu hiç yaşadınız mı?



  • Tabi. Elinize mikrofonu ilk aldığınız an hangi duyguları hissettiniz?



  • Çok uzun zaman oldu, (gülerek) az önce ne içtik biz? Mesela karşımızda kırk bin kişi vardır onlara müzik yaparken bir heyecan oluyor; çünkü orası başka bir boyut ama kendi yaptığımız işte fazla olmuyor. Fİ’nin gecesinde karşımızda aşağı yukarı 700, 800 kişi var bunların 500 kişisini sokakta yürüyen herkes tanıyor, şimdi böyle bir yerdesin heyecan duymamak mümkün değil, ama benim işim bu, zamanla alışıyorsun.Eğer müzisyen olmasaydınız, hangi mesleği tercih ederdiniz?



  • Yine sanatın içinde olurdum. Şimdi meslek seçerken, yaşadığımız coğrafyada tutkudan ziyade, hayatını idame ettirme sorumluluğu var. Evet, tutkuyla yapılan işler var, ama bizim ülkemizde bu biraz zor. Bunu yapan arkadaşlarımızda var ‘’ ağabey ben aç gezerim, ama işimi yaparım’’ diyor, saygı duyuyorum. Bizde aç gezdik, bizde işimizi yaptık ve bu işten vazgeçmeyi hiç düşünmedik, günün birinde işlerimiz güzelleşti, farklı bir şeyler yaparak yol aldık. Vazgeçmemek ince bir çizgi, biraz daha dayanırım diyen var, sonuçta sevdiğim işi yapıyorum, işimi keyifle yapıyorum diyen var. Evet, bunlar önemli şeyler ama Türkiye’de yaşıyoruz, biz şanslı olanlardanız İstanbul’da yaşıyoruz, fakat sorduğun zaman yarın bir gün bir referandum daha yapılsa ‘’sevdiğiniz işi mi yapıyorsunuz?’’ diye, kaç tane evet, kaç tane hayır cevabı alırsınız? Çoğunluk hayır çıkar. Ben çok şanslılardan bir tanesiyim, sevdiğim meslekten para kazanıyorum. İşin sırrı biraz pes etmemek, biraz da umut var mı? Yok mu? bunu bilmek. Ben bu şeyi yapıyorum ama gerçekte yapabiliyor muyum acaba? Arkadaşlarının dedikleri o kadar önemli değil, seni tanımayan insanların demesi çok daha önemli. Çok iyi bir tezgahtar olabilir, çok iyi kahve yapıyor olabilir, bunu ben söylüyorsam onu tanımayarak, o başarılıdır işte. Aslında bu çok bıçak sırtı bir mesele; tutkuyla yaptığın iş, yapmak zorunda olduğun işŞarkı söylemek sizin için bir tutku. Peki, sizinle aynı tutkuyu paylaşan genç arkadaşlarımız için buradan ne söylemek istersiniz?



  • Şarkı söylemek lazım, çünkü müzik her yerde var. Şimdi buradan çıkalım; dışarıda insanlar oradaki sesleri kaydedip üzerine şarkı yazıyorlar. Dikkat ederseniz hayatın içinde bir melodi var, yani; bizim söylediğimiz şarkıda da bir melodi var, banyoda duş alırken söylediğimiz şarkılarda da var, yolda yürürken yanımızdan geçen kişinin, ağzından çıkanlarda da var. Bizim meslekte şöyle garip bir durum var, şey yaparlar ‘’ sesi çok güzel, onu çıkar sahneye’’ orası iş yeri, o evde şarkı söylerken güzeldir, aramızdayken çok güzel sesi vardır ama orası başka bir yer. Cem yılmazında dediği gibi ‘’ çok komik ise çıksın sahneye o zaman, sahnede yapsın komikliği’’ bizim işimiz biraz hafife alınıyor, şarkıcılık, çalgıcılık diye adlandırılıyor, ama hikaye öyle değil, orada yaptığınız mecra başka. Sahneye çıktığında oradakilerin seni tanıması gerekiyor. Müzik yapan arkadaşlara şunu söylüyorum; şarkı söylesinler, şarkı söylemek iyidir ben rahatlamak için şarkı söylemiyorum, çalışmak için şarkı söylüyorum. Bir kere kişiye iyi geliyor, dinlendiriyor insanı.


Bizimle bu güzel sohbeti paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Bu güzel şarkıların devamını dileriz.

  • Ben teşekkür ederim.