Yunanistan 2007 yılında, kişisel dostluklarını ve AB komisyonun (AB Bakanlar Kurulu) teknik birimlerinden birinde görev yapan Yunanlı memurları kullanarak, -AB Komisyonunun da onayını almadan- sinsice Doğu Akdeniz’de kıyı ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölgelerini gösteren bir harita hazırlatma girişimi başlatır. 

AB Komisyonu’nun söz konusu teknik bir biriminde görev yapan Yunanlı bürokrat, İspanya’nın Sevilla kentinde eğitim faaliyetini yürüten Sevilla Üniversitesi’nin Coğrafya Bölümünde görev yapan ve aynı zamanda da AB Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu’na da danışmanlık görevini yürüten Prof. Juan Luis Suarez de Vivero’ya, güzel bir teklifle yaklaşır ve Doğu Akdeniz’de kıyı ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölgelerini gösteren bir harita hazırlatır.

Profesör Vivero, Yunanlı bürokrattan aldığı bilgiye dayanarak istenen haritayı, Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de kıta sahanlığı olarak hak iddia ettiği alan ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (KRY) 2004 yılında ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölge”nin (MEB) sınırlarını sanki de AB’nin resmi sınırlarıymış gibi gösteren bir harita çizer. Akademik etik kurallara uygun olarak da, Yunanistan ve KRY’nin MEB hattını gösteren çizginin altına da “Varsayımsal ortay hat” diye bir “Açıklama notu” yazar.

Prof. Vivero’nun çizdiği MEB Haritası, Antalya’nın Kaş ilçesinin karşısındaki Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı ve MEB’i güneye Kıbrıs adasının Kuzey Batı köşesine kadar inmekte ve Türkiye’yi Bozcaada’dan başlamak üzere Antalya körfezine kadar Ege’den ve Akdeniz’den izole etmektedir.  Devamla söz konusu harita Türkiye’nin Ege’deki kıta sahanlığını 6 millik karasularıyla sınırlamakta, geri kalan tüm Ege Denizi’ni de Yunan Denizi haline getirmekte, Akdeniz’e sınırı en uzun ülke olan Türkiye'ye de 41 bin kilometre karelik minik bir alana sıkıştırmaktadır. 

Prof. Vivero’nun çizdiği bu haritadaki MEB çizgileri, varsayımsal olarak belirtilse de öncelikle AB’nin söz konusu Teknik Birimi, sonra da diğerleri tarafından kullanılıp, referans olarak da gösterilince, harita bir anda AB’nin resmi haritası gibi algılanmaya başlar adı da “Sevilla Haritası” olur.

AB Komisyonuna haritanın geçerliliği ile ilgili sunulan yazılı soruya, AB Komisyonu’nun  verdiği yazılı yanıtın “Kurumlar tarafından hazırlatılan harici raporlar AB’nin resmi belgeleri değildir ve AB için hukuki ve siyasi değeri yoktur” olması nedeni ile de Yunanistan’ın  Ege ve Doğu Akdeniz’deki, KRY’nin de Doğu Akdeniz’deki MEB sınırları, AB’nin resmi desteğini kaybeder. 

Bu açıklamanın devamı olarak “Deniz alanlarının sınırlandırılması ve buralardaki kaynakların kullanımıyla ilgili konular ancak iyi niyetle, uluslararası hukuka uygun olarak ve iyi komşuluk ilişkileri doğrultusunda diyalog ve müzakere yoluyla ele alınabilir” cümlesi yer alır açıklamada. AB, açıkça Türkiye ve Yunanistan’a “karşılıklı oturun ve anlaşın, beni de bu işe bulaştırmayın” demektedir.

Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan “Deniz Yetki Alanları” (DYA) sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası, hiçbir resmi geçerliliği olmayan Sevilla Haritası’nın bir kez daha çöpe atılmasına neden olurken, Yunanistan’ın ve KRY’nin Doğu Akdeniz'deki MEB hayallerini de yıkar, bölgedeki dengelerin temelinden değişmesinin kapısını aralar. 

Yunanistan, Türkiye ile Libya arasında imzalanan DYA muhtırasına karşı kısa ve uzun vadeli olmak üzere iki plan geliştirir.

Kısa vadeli planı, “Düşmanınım düşmanı dostumdur” ilkesi uyarınca Türkiye’nin Avrupa ve Orta Doğu’daki düşmanlarını yanına çekerek, Türkiye’ye karşı bir cephe oluşturarak, Türkiye’yi bunaltmak ve korkutmaktır.

Uzun vadeli planı ise, AB’nin Deniz Yetki Alanı içinde yer alan İyon Denizindeki Yunanistan’a ait adaların karasularını 6 Milden 12 Deniz Mili’ne çıkaran ve iki kıyı arasındaki mesafenin 24 milden az olduğu diğer deniz alanlarında da karasularını genişleteceği bir yasa tasarısını Yunan Meclisine onaylatarak yasalaştırmak ve Ege’de AB’yi arkasına alarak diplomatik görüşmelerde Türkiye’den taviz koparmaktır.

“İyon Denizi için aldığı karar bizi bağlamaz” düşüncesinde olanlara özetle şunları söyleyebiliriz;

Yunanistan, İyon Denizindeki Yunan adalarının aynı zamanda AB toprağı olduğunu ve karasularını 6 Milden 12 Deniz Mili’ne çıkarırken AB’nin itirazı olmadığı nedeni ile bu kararın Egedeki Yunan adalarında da geçerli olduğunu iddia edecektir. Amaç, bu iddia karşısında Türkiye’nin 1995 yılında Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarmak istemesi üzerine ilan ettiği “Savaş Sebebi” (Latince Casus Belli)” tehdidini de AB’yi arkasına alarak etkisizleştirmek ve Sevilla Haritasını zorla yürürlüğe koymaktır.

Yunanistan’ın, İyon Denizindeki adalarının karasularını 6ı Milden 12 Deniz Mili’ne çıkarırken, Arnavutluk karşısındaki Korfu adasında Arnavutluk ile sorunlar yaşayacağı olasılığı da ayrı bir konu. Bu konu ile ilgili olarak Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile Arnavutluk Başbakanı Edi Rama görüşüyor.

Görüldüğü üzere Yunanistan kaosa oynayarak ve AB’yi arkasına alarak Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki Megal-i İdea hayallerini hayata geçirme planları yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kararlı duruşu nedeniyle bunu hayata geçirmesi hiçbir surette mümkün olmasa da, tüm bu planlara karşı diplomatik ataklarımızı gerçekleştirmemiz şart.