On birinci (11) bölümü; “Rusya’da tekrar o şaşaalı döneme kavuşmak ve Kafkas’larda bulunan ülkeleri kaybetmemek adına köklü değişikliklere gidildi!” şeklinde bitirmiştim. 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünya sahnesine Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) adı altında bir oluşum çıktı. 

 Bu arada Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da bulunan sekiz(8) ülke Sovyetler Birliği’nden kopup yönünü batıya çevirmişti. 

Ayrıca geçen bölümde Ukrayna’nın, Avrupa’nın ve Dünya’nın kalbi olduğundan bahsetmiş ve Rusya’dan sonra da Doğu Avrupa’da yüzölçümü itibarıyla en büyük ülke olduğunu dile getirmiştim. 

Malumunuz Doğu Avrupa’da konuşlu Ukrayna ile Kafkaslarda bulunan Ermenistan ve Gürcistan gibi ülkeler uzun zamandır batıyla birleşme hayalleri kuruyorlardı. Eğer bu seçenek gerçekleşmiş olsaydı Rusya’nın tekrar küllerinden doğma hayalleri son bulacaktı. 

 Bu nedenle üç(3) ülkeye de batıyla birleşmemesi için bir takım güvenceler verilmeliydi. 

Daha da önemlisi 69 yıldır Sovyetler Birliği’nin baskın yönetiminde kalıp bir oldu bittiyle bağımsızlığını ilan eden bu ülkeleri kazanan topluluk, aynı zamanda emellerine bir adım daha yaklaşan güç haline gelecekti. 

 Zira baştan itibaren Batı Almanya ve AB’nin altı(6) kurucu ülkesi ( Fransa, İtalya, Belçika Hollanda Lüksemburg) atmaca gibi Sovyetlerden kopan diğer ülkeleri sıkı takibe almıştı. 

Bu sorunu ortadan kaldırmak için Rusya, Ukrayna ve Belarus gibi BDT kurucusu ülkelerin liderleri bir araya gelerek birlik ve bütünlük adına detaylı kararlar aldılar. 

Çünkü yeni kurulan topluluğun(BDT) yaşam ömrünü uzatmanın ve etkin bir güç olmasını sağlamanın baş şartı; batıya meyleden stratejik ülkelerin Avrupa Birliğine (AB) katılmasını önlemekti. 

Bu nedenle BDT kurucu liderleri AB ile BDT’ in Milli Güç mukayesesini (düşman durumu ve imkan kabiliyetleri) ele alarak uzun ömürlü yeni bir oluşumun temellerini attılar. 

Önce bu topluluğun (BDT) ayrılmaya meyleden ülkelerce kabul görmesi için Kuruluş Maksadı’nın adı konmalıydı. 

Neydi onlar? 

-Üç kurucu ülke (Rusya, Ukrayna ve Belarus ) tarafından Çarlık dönemini de içine alan Tarihsel Birlikteliğin yaşatılması sağlandı. 

 -Ülkelerin bağımsızlığı önemsenerek Demokratik Hukuk Sistemi üzerinde uzlaşmaya varıldı ve hukuksal temeller hayata geçirildi.

-Siyasal , Ekonomik ve Kültürel Güç Birliği sağlanarak bu alanlarda ülkelerin lehine çok taraflı işbirliği organları oluşturuldu.

Burada gözden kaçırılmaması gereken bir hususu açıklamam gerekiyor. 

Avrupa Birliği (AB) ile Bağımsız Devletler Topluluğu’nu (BDT) terazinin kefelerine koyduğumuzda, sekiz (8) ülke elinden çıkmasına rağmen BDT’ un, kapladığı coğrafi alanın ve ekonomik kazanımların üst seviyede olduğu görülür. 

İki topluluğu dikkate alarak tasarlanan coğrafi ve ekonomik güçleri biraz açalım. 

Coğrafi durum : 

-Sovyetler birliğinin dağılmasından hemen sonra kurulacak olan topluluğun (BDT) işgal ettiği coğrafi alan, 15 ülkeli AB’den yedi (7) kat fazlaydı. Önemlidir! 

 -Bu gün ise BDT ‘dan ayrılan sekiz (8) ülkenin AB’ye katılımıyla bu fark 4,5 kata inmiştir. Yani Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla topluluğun (BDT) takriben yarısı AB tarafına kaymıştır. . 

-Detaylı olarak açıklamak gerekirse 27 ülkeli Avrupa Birliğinin yüz ölçümü : 4.476.000 km2’dir. Bağımsız Devletler Topluluğunun işgal ettiği alan ise :20 996 992 km2’dir. 

Ekonomik durum : --Ekonomik kazanımlar konusunda bir değerlendirme yapıldığında dünyanın toplam doğal kaynaklarının 4/1 dörtte birinin, BDT’ un coğrafyasından çıkarıldığı görülür. Bu değerler BDT adına önemli kazançtır! 

Sonuç olarak; coğrafi konum üstünlüğü göz ardı edilmemek kaydıyla savaşlardan nemalanan küresel güçlerin emellerine ulaşmasını sağlayan en etken güç tartışmasız Ekonomik, Teknolojik ve Endüstriyel üstünlüktür!. Devam edecektir.