“Yurdunu Kaybeden Adam” Mustafa Cemil Kırımoğlu, öz vatanı Kırım’a girmesi yasaklandıktan sonra, davasını savunmak üzere, ulaşabildiği her ye

“Yurdunu Kaybeden Adam” Mustafa Cemil Kırımoğlu, öz vatanı Kırım’a girmesi yasaklandıktan sonra, davasını savunmak üzere, ulaşabildiği her yerde, halkının uğradığı haksızlığı, uluslararası bir hukuk skandalını dile getiriyor, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü garanti eden 1995 Budapeşte Anlaşması’nın altında hem Rusya’nın hem de ABD ve İngiltere’nin imzası var” diyor. Fakat, davalı ile kadı aynı kişiler olduğundan, Kırımoğlu bu uluslararası hukuksuzluğu dünyaya duyurmakta zorlanıyor.

Ukrayna Parlamentosu Milletvekili ve Kırım Tatarlarının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, son günlerde geldiği Türkiye’de de, kürsüye çıktığı her platformda Kırım topraklarının dünyanın gözü önünde bir referandum oyunuyla gasp edildiğini anlatmaya devam ediyor.
“Yurdunu Kaybeden Adam”, Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın, Stalin döneminde Kırım halkının bir gecede vatanlarından koparılarak, hayvan vagonlarıyla sürgün edilmelerinin hikayesini anlattığı dev eserinin adıdır. “Yurdunu Kaybeden Adam” bir kurgu değil, 18Mayıs 1944 gecesi vatanları gaspedilen Kırım halkının ölüme gönderilişlerinin gerçek hikayesidir.

18Mayıs 1944 gecesi hayvan vagonlarına bindirilerek Sibirya’ya sürgün edilen Ukrayna Parlamentosu Milletvekili ve Kırım Tatarlarının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, bu acıyı ikinci defa yaşamaktadır. Bilindiği gibi, 16 Mart 2014’te, tek taraflı olarak Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan eden Kırım’da,  Kırım Türklerinin katılmadıkları bir referandum yapılmış ve bu referandum sonuçlarına dayanılarak Kırım Rusya’ya bağlanmıştı.

1995’te, nükleer silahlarını teslim etme karşılığında Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Budapeşte Anlaşması’yla garanti eden ABD ve İngiltere, Putin’in bir referandum oyunu ile Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp Rusya’ya bağlaması karşısında susma haklarını kullanmayı tercih ettiler. Şimdilerde, Rusya’ya karşı hazırladıkları bir yaptırım paketini hayata geçirmeye çalışıyorlar; Doğu Avrupa ülkelerini ve Türkiye’yi de bu yaptırım paketine destek vermeye çağırıyorlar.

Başta Almanya olmak üzere, Doğu Avrupa ülkeleri, doğalgaz konusunda Rusya’ya bağımlı olduklarından, Rusya’ya karşı yaptırım uygulama konusunda cesaretli görünmüyorlar; baskıyı NATO kanatları altında oluşturulacak bir koalisyon üzerinden uygulamak niyetindeler. Türkiye, bir taraftan tarihi ve kültürel bağları nedeniyle Kırım’ın ilhakına karşı çıkarken, doğalgaz bağımlılığı ve oldukça büyük ticaret hacmi nedeniyle Rusya’ya karşı sert bir tutum sergileyemiyor. Batılı ortaklarının, dünya Ortodokslarını Fener Patrikhanesi üzerinden kontrol altına alma amacıyla bu kiliseyi “ekümenik” ilan etmeleri, Lozan Anlaşması’nın delinmesi anlamına geldiğinden Türkiye’yi rahatsız etmekte..
“Yurdunu Kaybeden Adam” Kırımoğlu, böyle bir küresel tablo içinde halkının haklarını savunmaya, vatanını kurtarmaya çalışıyor.
Kırımoğlu, Uludağ Üniversitesi’nde, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde verdiği konferanslarda, Maltepe Türk Ocakları’nda yaptığı konuşmada, Kırım halkının uğradığı haksızlığın uluslararası bir hukuk ihlali olduğunu ve bu haksızlığın özellikle Budapeşte Anlaşması’nın altında imzaları bulunan devletler tarafından giderilmesi gerektiğini anlattı.

Burada, Kırımoğlu’nun Batı Anadolu turunda yaptığı konuşmalardan derlediklerimizi paylaşmak istiyoruz..
Kırım Tatarlarının milli lideri ve Ukrayna Parlamentosu milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, 4 Aralık Perşembe günü Rusya Federal Konseyi’ne konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Kırım’ın Rusya için kutsal önem taşıdığına ilişkin ifadelerini de değerlendirmiş ve “Orada prens Vladimir vaftiz edildi, ama o, Kievli Prens Vladimir’di. Birileri toprağımızda vaftiz edilmiş ya da başka birşey yapmışsa... O zaman Moskova da Kırım Tatarları için kutsal önem taşıyor. Devlet Giray, 1571 yılında Moskova’yı ele geçirdikten sonra orada kamçısını astı. Fakat biz, kutsal yerimiz diye Moskova üzerinde hak iddia etmiyoruz” demişti.  

 Putin, Rusya Federal Konseyi’ndeki konuşmasında, Kırım ilhakının yasal bir eylem olduğunu ve yarımadanın Rusya için kutsal anlam taşıdığını belirtmiş, Kırım’ı Kudüs’teki Tapınak Tepesi’ne benzeterek, “Orada bizim insanlarımız yaşıyor ve o toprak, stratejik önem taşıyor. (…) Kudüs’teki Tapınak Tepesi Müslümanlar ve Yahudiler için büyük önem taşıdığı gibi, Kırım da  Rusya için aynı şekilde kutsal bir önem taşımaktadır. Bundan sonra Kırım’a ancak böyle davranacağız” demişti.

“BAĞIMSIZLIĞIMIZ İÇİN SAVAŞMAK ZORUNDAYIZ”


Türk dünyasının büyük fikir adamlarından Gaspıralı İsmail Bey, ölümünün 100’üncü yıl dönümünde Bursa Uludağ Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumla anıldı. Sempozyumda konuşan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kırım Tatarları için kara günlerin geri geldiğini söyledi.
Vatanlarının Rusya tarafından yeniden işgal edildiğini belirten Kırımoğlu, “Çok yıllar mücadele verdiğimiz Sovyet rejimi, otoriter ve anti demokratik rejim yine Kırım’a geldi. Biz yine kendi serbestliğimiz için mücadele vermek zorundayız. Putin rejimi, Kırım Tatarlarının liderlerinin Kırım’a girmesini bile yasak etti. Çok insanımız Kırım’ı terk etmek zorunda kaldı. Yıllarca vatanımıza dönmek için mücadele verdik. Ama yine bu işgalden dolayı insanlarımız Kırım’ı terk ediyor. Ama yanımızda büyük Türkiye var. Umudumuz büyük” dedi.

"RUS ASKERLERİ TOPLU MEZARLARA GÖMÜLÜYOR"


Ukrayna’nın doğu bölgelerindeki Rus ve Ukrayna ordularının savaşları esnasında 4 bine yakın insanın öldüğünü ifade eden Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, “Sivil insanlardan da yaralanan ve sakat kalanlarla beraber bu sayı 10 bine yaklaştı. Rus askerlerinin de kayıpları bu sayıdan aşağı değil. Ama fark şu ki, Ukraynalılar ölen askerlerini kahraman gibi törenle toprağa gömerken, Rus askerleri ise toplu mezarlara gömülüyor. Ailelerine haber bile verilmiyor. Çünkü Putin’e göre Ukrayna topraklarında Rus askeri yok. İşte böyle pis hareketlerden dolayı Ukrayna ve Kırım halkı şu anki durumda” dedi.

"TÜRKİYE BİZE DESTEK OLDU"


Kırım’ın Rusya’ya eklenmesinin ne kadar güzel olduğunu yazan gazetecileri kınadığını ifade eden Kırımoğlu, “Bizden almadıkları bilgilerle onların yandaş olduğu kişilerden aldıkları bilgilerle böyle haber yapılmaz. Sonra öğrendik ki, bazı ihtiyaçlarını karşılamışlar. Gazetecilik bu kadar ucuz değil. Bu gibi yayınlar yapan gazetecilerin biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti, işgali ve referandumu tanımadığını, Ukrayna’nın bütünlüğü ve işgalci askerlerin çıkarılması taraftarı olduğunu açıkladı. Bu, Ukrayna halkı ve devleti tarafından büyük bir memnuniyetle karşılandı. Ama bizler sadece açıklamalarla değil pratikte de yardımcı olunmasını istiyoruz” dedi.
Uludağ Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanına layık görüldü. Uludağ Üniversitesi Rektörü Kamil Dilek ise Kırımoğlu’na doktora ünvanını vermekten dolayı çok mutlu olduklarını dile getirdi.

“BİNLERCE İNSANIMIZ KIRIM’I TERKETMEK ZORUNDA KALDI”

Maltepe Türk Ocakları’nın Gülşah Düğün Sarayı’nda düzenlediği toplantıda konuşan Kırımoğlu, Kırım Tatarları için yine kara günlerin geldiğini ve bu yılın Mart ayında Kırım topraklarının Rusya tarafından ilhak edildiğini belirterek, "Uzun yıllar mücadele verdiğimiz antidemokratik Sovyet rejimi yine Kırım'a geldi. Biz yine kendi serbestliğimiz ve hürriyetimiz için mücadele vermek zorundayız. Yıllarca vatanımıza dönmek için mücadele verdik. Ama Putin, Kırım Tatarları liderlerini Kırım'a girmeyi bile yasak etti. 10 bine yakın insanımız Kırım'ı terk etmeye mecbur kaldı. Yanımızda 80 milyonluk Türkiye var. Umudumuz büyük. Bugünkü bu tören ilhakçılara karşı bize manevi bir destektir. Bütün çabalarımız Kırım'ın yeniden serbest olması ve yabancı askerlerin çıkarılması içindir. Bizim prensibimiz silah kullanmadan demokratik yollarla mücadelemizi devam ettirmek ve böyle de devam edeceğiz” dedi.
Konuşmasının sonrasında, Kırımoğlu’na Maltepe Türk Ocağı Başkanı Halit Can tarafından teşekkür plaketi sunuldu.

“YURDUNU KAYBEDEN ADAM” UMUDUNU YİTİRMİYOR


18 Mayıs 1944 gecesi, atayurdundan sürülen 423 bin Kırımlı arasında küçücük bir çocuk olan Kırımoğlu ve yakınları, bindirildikleri hayvan vagonlarından Sibirya’da indirildiler. Sibirya’nın dondurucu soğuğunda yıllarca çok zor koşullar altında çalıştırıldılar.
Kırımoğlu ve hayatta kalabilen yakınları, yıllar sonra, hücrelerinde arkadaş oldukları fareleri yalnız bırakarak yurtlarına kavuşabilmişlerdi. Fakat mutlulukları uzun sürmedi. 16 Mart 2014’te yapılan düzmece bir referandumla yurtlarını yeniden kaybettiler.
“Yurdunu Kaybeden Adam” Kırımoğlu, şimdilerde, Kırım Türklerinin haklarını savunabilmek, vatanlarını geri alabilmek için savaş vermekte..
Gelinen noktada, “Kırım’dan bize ne” diyemeyiz. Bir ülkenin güvenlik sınırları siyasi sınırlarının çok ötesindedir. Osmanlı İmparatorluğu, kuzeyde Kırım’ı, güneyde de Kıbrıs ve Mısır’ı kontrolü altında tutabildiği yüzyıllarda varlığını sürdürebilmişti. Osmanlı İmparatorluğu Kırım’da kontrolünü kaybettiği Kırım Savaşı (1853-56) sonrasında çözülme sürecine girdiğini unutmayalım. bir şeyi daha unutmayalım, dünya savaşlarının nedeni olan Kırım Savaşı henüz bitmemiştir. Bugün, Ortadoğu’yu Cehennem’e çevirme pahasına hayata geçirilmeye çalışılan “Büyük Kürdistan”, Kırım Savaşı sonrasında, Rusların Kafkaslar üzerinden Basra Körfezi’ne inmelerini önlemek amacıyla İngilizler tarafından planlanmıştı. İngilizlerin yerini ABD aldı ve savaş kaldığı yerden devam ediyor..
Türkiye’nin güvenliği açısından, Kırım ve Kıbrıs, dün olduğu gibi bugün de önemlidir.