Merhaba Yusuf Can, bugüne kadar birçok uluslararası markanın görüntü yönetmenliğini ve klibini çekmişsin. Bu yolculuk ilk nasıl başladı?

 

Merhaba öncelikle bu yolculuğa çıkmamdaki en büyük etki babamın yönetmen olması olabilir. 12-13 yasında babamın setlerinde bulunuyordum. Çok ilgimi çekerdi. O yaşlarda yöneldim aslında.15-16 yaşlarından  itibaren kamera asistanı olarak sektöre girmiş bulundum.

Klip yönetmenliğini ayıran fark nedir?

Daha önce Dizi ve sinema da çektim
Ancak klip yönetmenliği bence yaratıcılığın en yüksek olduğu alan. O yüzden klip çekmek benim için en keyiflisi diyebilirim.

Yönetmenliğinde, klibini çektiğin işlerde kendi imzanı izleyenlere nasıl gösterirsin?

Aslında direk yaptığım bir şey yok ancak çevremden, sektörden bağımsız kişiler bile işlerime denk geldiğinde evet bunu sen çekmişsin derler. Sanırım kendime has bir tarzım var.

Ben yönetmen olmak istiyorum dediğinizde ailenizin ilk tepkisi neydi?

 Bunu demeden direk yöneldim sayılabilir.Lise çağlarında bile hafta sonu olan setlere giderdim ailem bu konuda hep destek oldu .

Yönetmenlik bir çocukluk hayali miydi?

Evet bu durumun içinde gözümü açtığım için başka meslek hiç düşünmedim.

Özellikle neden klip yönetmenliği yapmak istedin?

Müzik dinlemeyi de çok sevdiğim için sanki klipler  bana müthiş bir haz veriyor.
Bir şarkının dilini izleyiciye geçirebilmek kesinlikle mükemmel bir his.

Türkiye’de video klip sektörünün durumu nedir?

Son 3 yılda gerçekten çok güzel işler çıktığını görüyoruz bence bu ülkemiz için çok iyi bir durum
Telif yasaları da düzenlendiğinde -biliyorsunuz yurtdışında yönetmenler de telif alıyor- bizde çok mutlu ve şevkle işlerimize odaklanmış olacağız.

Kariyerinde hedeflendiğin nokta nedir?

Kariyerimle alakalı daha farklı dallardada ilerlemek istiyorum. İleride belki kendi şirketime ait yapımlar görebiliriz.

Şuan geldiğin nokta sizi mutlu ediyor mu?

Şuan piyasadaki en genç yönetmenlerden birisi olabilirim, ancak kendimle verdiğim bir savaş var aslında hep neden daha iyisi  olmasın diye ve bu savaş hiç bitmemeli diye düşünüyorum.

80’li, 90’lı yıllarda izlediğimiz kliplerin hepsinin bir hikayesi vardı. Her şeyden önemlisi kliplerin bir değeri vardı. Sosyal medyanın hayatımızdaki yeri çoğaldıkça hikayelerimiz de eksildi. Sen bunu nasıl yorumluyorsun?

Günümüzde hem üretimde hem de tüketimde çok çok hızlıyız. Bunu o yıllara göre değerlendirirsek eskiden bir klibin oluşması bile çok zorlu şartları istiyordu.
Ama günümüzde bu çok basitleşti evet çok kalitesiz işlerle de karşılaşıyoruz bu üretim çok fazla olduğu için böyle, ama kaliteli işleri de görmek beni mutlu ediyor.

Aynı zamanda reklam videoları da çekiyorsun. Reklam piyasası nasıl bir değişime uğradı?

Reklamlar da artık günümüzde ayrılmaya başladı. Artık tv reklamı harici dijital reklamlarda çok fazla instagram story boyutunda çok büyük bir markaya reklam çektiğimi bilirim. Her şeyin dijitale dönük olduğuna inanıyorum.

Son yıllarda reklamların taklite dayalı olduğunu gözlemliyorum. Hikayelerin tükendiğini düşünüyor musun?

Eskiden mesela  reklamlarda kliplerde şuna dikkat ; bir sürpriz var ise hikayede sona bırakılırdı ancak şu anki stratejide  ilk 3-5 saniye içerisinde izleyiciyi etkilemelisiniz yoksa tüketim çok fazla olduğu için emek verdiğiniz o görsel  hemen geçilecektir.

İlk set gününü hatırlıyor musun? O duyguyu nasıl tarif edersin?

İlk set günümü hatırlamam zor ancak ilk klibimi  bir arkadaşıma çekmiştim. Sanırım yıl 2013’dü.  O zamanki heyecanımı hatırlıyorum
Baya zaman olmuş.

2022 yılında En iyi klip yönetmeni ödülünü aldın. Bu kariyerin için önemli bir adım. Birileri tarafından beğenilmek sana neler hissettirdi?

Evet benim için de garip bir deneyimdi. Pubg Mobile in delimine’ye yaptığımız video klibi ile aldık. Beğenilmek ve takdir edilmek bu işin en ince noktası sanırım.

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Sence kötü bir şarkıyı klip kurtarır mı?

Bence evet, hatta ben   Kliplerin artık bir sanatçının statüsünü belirlediğine de inanıyorum. Görsel çünkü insanları çeker
Kötü bir şarkıyı da izlettirebiliriz.