“Kardan adamların” yönettiği ülkelerde zeki insanlar,

“Tarafalar hapishanesinden” kaçmadıkları sürece,

Çöplüklerde buza kesmiş bir şekilde bulunurlar.

Göklere hüzünle bakan bir çift göze yanaştım.

Sordum.

Neden dertlerimi aldın

Boynuna doladın.

-İnsan olmanın ederidir. Dedi…

Kandırıldım!

Borçluyum sana o zaman.

Ve aslında pranga altına alındım.

Benim nedensiz debelendiğim yerde nedenim,

Bakar kör olduğum zamanda.

Ortalık buza kestiği anda,

Kardan adamımsın…

Kardan adamların yönettiği ülkelerde,

Her zaman soğuk rüyalar görülür…

Liyakat, sadece tarafların ve yakınlarının taşıdığı,

“Hamili yakınımdır,” rozetidir.

Buzlardan harflerle oluşan cümlelerin kurulduğu,

Yöneticilerin soluk alış verişlerini enselerinde hisseden çocukların yetiştiği bir ülkelerde;

Her gün ölür.

Her gün doğarlar.

İnatları inat.

Bir gün güneş doğar ve

“Kardan adamlar erir.”

Ve o gün geldiğinde,

Liyakat adalete sarılır.

İman, ahlaka hasrettir.

Cennet dediğimiz kapının anahtarı,

Üç köşelidir.

Ahlakın sonsuzluğuna açılan kapının kenarları üç köşelidir.

Liyakat.

Adalet.

İman.

Düşününce düşündüğün,

Ve düşünce var ettiğin,

“Var olma sevincin” senin tarafın olur.

Senin Tarafın,

Öteki tarafın tanımı,

Düşman sandığındır.

Senin var kıldığın düşüncen.

Tarafın veya öteki tarafın,

Paraya tutsak,

Sistemlerin var kıldığı,

Kardan adamlardan kurtulamazsanız eğer,

Buza keser düşünceniz...

“Kardan adamaların,”

Yönettiği ülkelerde zeki insanlar,

“Tarafalar hapishanesinden” kaçmadıkları sürece,

Çöplüklerde buza kesmiş bir şekilde bulunurlar.

Her gün ölür.

Her gün doğarım.

İnadım.

İnat.

Bir gün güneş doğar,

Ve “kardan adamlar erir.”

Saygıyla