Sevgili okurlarım, Şubat ayı geldiğinde içimi bir hüzün kaplar, dayanılmaz acıları tekrar yaşar olurum! Sizin anlayacağınız bozuk olan ruhsal sağ

Sevgili okurlarım, Şubat ayı geldiğinde içimi bir hüzün kaplar, dayanılmaz acıları tekrar yaşar olurum! Sizin anlayacağınız bozuk olan ruhsal sağlığım tavan yapar! Neden böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuz. Anlatmaya çalışayım..
Söz konusu katliam olunca; dünyada katliamın hasını yapanı aramak için çok uzaklara gitmeye gerek yoktur. Çünkü bu gözler o vahşeti, çok yakından izlemiştir. Burnumuzun dibindedir o hunharlar, insanlıktan nasibini almamış mahluklar, kasaplara bile külahını ters giydiren emsalsiz kan dökücüler!
İlki Ermenilerdir, daha sonra Rum ve Arap bozuntuları gelir.
Bazen de, büyük vurup arkasına bile bakmayan, toplu katliamların baş mimarları alır sahneyi!
Bende, acıların paylaşıldıkça azalacağını, bilgilerin ise paylaşıldıkça çoğalacağını bilerek sağlığımı korumaya ve daha güçlü mücadele etmeye gayret sarf ediyorum.
1992 tarihinde Ermeni’lerce yapılan ‘Hocalı katliamında Ermenistan, Türkiye sınır boyunda Kars ve Iğdır illerinin bir kısmını içine alan bölgenin Hudut Tabur komutanıydım. O dönemde yakınımızda ve/fakat sorumluluk alanımın dışında cereyan eden vahşetle ilgili yaptığım saptamaları, gerçek yaşanmışlığı öğrenmeye susamış siz değerli okurlarımla paylaşmanın faydasına yürekten inanıyorum.
Vahşetin derinliğine inildiğinde inanın tüyleriniz dikenleşirken, bende, ‘bu kadar da olur mu’ dediğinizi duyar olacağım?!
Hani, “yapılanları (!) tarihçilere bırakalım,”diye laf ediyorlar ya(!), işte o zaman sinirlerim tepeme çıkıyor! Yahu sözde Ermeni katliamının (24 Nisan 1915) üzerinden 100 yıl, Ermenilerce yapılan Hocalı katliamının üzerinden ise 24 yıl geçti! Bu saatten sonra hala ‘tarihçilere bırakalım’ önerisinde bulunmak, Türk insanının zekasını, duygu ve düşüncesini ve yaşanmış gerçekleri hiçe saymaktır.
NOT: Allah nasip ederse 24 Nisan 1915 tarihinde yaşanan Sözde Ermeni soykırımının iç yüzünü Nisan ayı geldiğinde sizlerle paylaşacağım..
Biz yine dönelim, Türk insanına yapılan ve tarihe kanla yazılan Hocalı katliamına!.
Ermenilerin, 26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Hocalı mevkiinde Azeri Soydaşlarımıza yaptıkları işkenceler, Ermeni, Fransız ve Rus tarihçilerce itiraf edilmişken ne demek hala, “yapılanları (!) tarihçilere bırakalım,” açıklamasında bulunmak!..
Bütün bunlara rağmen biliyorum ki, Şubat ve özellikle Nisan ayı gelip çattığında yine bazı satılmış kışkırtıcılar küresel güçlerin desteğiyle, gerçek tarihi olguları saptırmanın, insanlığı kışkırtmanın önde gideni olacaklardır.
Ve diyorum ki, beyinleri paraya endeksli sözde tarihçi ve yazarların beyinlerimize sokmaya çalıştığı gerçek dışı olguları elimizin tersiyle itmeli ve tarihin gerçeklerini yansıtan bilge insanların yazdıklarına itibar etmeliyiz. Çünkü o insanlar aramızdadır, ama ne yazık ki bilinçli olarak susturulmaktadırlar..
İşte ben bu gün; ‘okumayı seyredip, televizyonu okumaya’ mahkum edilmiş insanımıza; 26 Şubat 1992 tarihinde Türk ulusuna reva görülen alçaklıkları paylaşmayı görev edindim..
HOCALI KATLİAMI
Yer: Azerbaycan, Hocalı mevkii, Yıl : 26 Şubat 1992
Yüreğinizin kaldıramayacağı işkenceleri görmeye, duymaya tahammülünüzün olmadığını biliyorum.Türk’ün en büyük hasletidir çünkü, ‘insani duyguları özünde barındırmak.’ Buda, Çin Seddi’nden Adriyatik denizine kadar hükmetmiş olmanın verdiği öz güvenden kaynaklanmaktadır…
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, tarih boyu Türklere yapılan soykırımlar üzerinde kafa yoran ve yaptığı tespitleri genç nesillerin hafızalarına yerleştirmeye çalışan bir aydındır.
Anılan tarihte 613 Azeri soydaşımız vahşice katledilmiştir.
Acımasızlığın vahametini gözler önüne sermek açısından Sayın Erkal’ın bizlerle paylaştığı onlarca işkenceden yalnız birini dile getirmekle yetineceğim.
“Aynı dakikalarda Hocalı şehrinin başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek...
(Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın.)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü.. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.”
Bu akıl almaz işkence yöntemlerini 100 yıl önce Anadolu topraklarında Kars'ta, Ağrı'da, Van'da, Erzurum'da ataları uygulamıştı. Atalarından öğrendikleri mezalimliği tekrarlayarak anılan tarihin Şubat ayını kana bulamışlardır..
Şimdi sizleri, mutlaka seyretmeniz gereken üç dakikalık bir gösterimle baş başa bırakıyorum. Sunumu yapan bu kez Azerbaycan Üniversitesinde Anatomi uzmanı profesör Dr. Allah Verdiyev’dir. Sayın Verdiyev’in akrabaları olayın gerçekleştiği gün Hocalı mevkiinde bulunuyordu. Gerisini siz düşünün!.
Mesleği nedeniyle Kadavralar üzerinde deneyimleri olan Verdiyev, Ermenilerce katledilen 613 Azeri soydaşımız üzerinde incelemeler yaparak, dehşet verici manzarayı dünya insanlığının gözleri önüne sermiştir.
Klipi seyretmeye devam ettiğinizde akıl almaz işkenceleri Azeri vatandaşlarımıza uygulayan başka bir caniyle buluşacaksınız. Bu mahlukun adı, Doktor müsveddesi Zori Balayan’dır..
İnsanlık üzerinde yaptığı akıl almaz işkenceleri 1996 yılında “Ruhumuzun Canlanması,”adlı kitabıyla yayımlayan bu ruhsuz mahluk, Azerbaycan’ın diplomatik gayretleriyle İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranmış ve fakat kısa süreli tutukluluk döneminden sonra maalesef serbest bırakılmıştır. Şimdi klipi seyretmeye hazır mısınız?
https://www.youtube.com/watch?v=blaRQf_9kU4
İşte bilinmesi ve unutulmaması gereken acı gerçekler bunlardır dostlarım…
Önümüzün ve bahtımızın açık olduğu bağımsız bir Türkiye’de, huzur ve güven içersinde yaşamak dileğiyle.