Kıymetli okurlarım konu, Kıbrıs Barış Harekatının kutlamaları olunca sevgili silah arkadaşım Atilla Çilingir hayli düşündürücü,
Kıymetli okurlarım konu, Kıbrıs Barış Harekatının kutlamaları olunca sevgili silah arkadaşım Atilla Çilingir hayli düşündürücü, aynı zamanda yıllardır içimizi acıtan bir olguyu dile getirmiş. Zamanınız olursa okumanızı tavsiye ederim. http://www.oncevatan.com.tr/20-temmuz-1974te-kibrista-kazanilan-savas-neden-zafer-gunumuz-olarak-kutlanmaz-makale,39407.htmlSayın Çilingir’in yazısının ana teması “ Kıbrıs Barış Harekatının Türkiye’de Neden Layıkıyla Kutlanamayışı!….”
Önerisine katılmamak, haklı serzenişine ilgisiz kalmak; vatan uğrunda yaralanan Gazilerimize, canını vermekten çekinmeyen Şehitlerimize ihanet etmek, değildir de nedir?!
Makaleyi dikkatle okuduğumda içim bir kez daha cız etti, yüreğim vefasızlığa inanın tahammül edemiyor! Türkiye’nin özverili katkılarıyla tarih yazdığımız Kıbrıs’ta ne değişti de yıllardır yavru vatan Kıbrıs’ı üstesinden gelemeyeceği sorunlarıyla baş başa bıraktık!
Kıbrıs’ta iki yıl süreyle görev yaptım. Yıllardır övgüyle anlatıla gelen ve yavru vatanda Özgürlük bayramı olarak da coşkuyla kutlanan 1974 Kıbrıs barış harekatının içeriği hakkında siz değerli okurlarımla paylaşacaklarım vardır benim.
****
Küresel güçlerin yıkmayı başaramadığı tek güçtü silahlı kuvvetlerimiz. Başarıları tarih sayfalarına altın harflerle yazılan askeri gücümüz yıkılmadıkça ne ana Vatan Türkiye’yi, ne de Yavru Vatan Kıbrıs’ı dize getiremeyeceklerini iyi biliyorlardı içimizden nemalanan hainler ve doyumsuz sömürücüler!.
Yarım asrı geçkin süredir üzerimizde oynanan oyunlarla ülkemizin dört bir yanı ateş topuna dönmüştür.
Uygulanan baskılar sonucu ülke yönetimine soyunanlar, bir gün sonrasının ne getirip ne götüreceğini tahayyül edemeyecek durumda bırakılmıştır. Ülkemiz iç/dış düşmanların önümüze koyduğu yoğun sorunlarla uğraşmaktan tedirgin ve yorgun durumdadır. O nedenledir ki, gelmiş geçmiş iktidarlarca teknolojik ve coğrafi yapısı son derece önem kazanan yavru vatan Kıbrıs, içimizi acıtan hüzün verici gelişmelerle artık baş başadır.
Hal böyle olunca Türk ulusunun ve onun vazgeçilmez Ordusunun günümüzde ne durumda olduğunu değerli okurlarımın engin görüşlerinize sunuyorum! Ama önemli bir hususu dile getirerek tabii ki!..
Altı bölümdür siz okurlarıma Sosyal Medya’nın ne kadar etkin bir güç olduğundan bahsediyorum. Üzerine sayısız kitaplar yazılacak olan bu gücü fırsat buldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Çünkü şu anda kaleme aldığım konu gibi, yazılan tüm can alıcı konuların anlam kazanmasında yol göstericidir, ilham kaynağıdır Sosyal Medya...
Yine iddia ediyorum ki, dünyanın birinci etkin gücüdür! Bu gücü göz ardı ederek hiçbir sorunu çözmek mümkün görülmemektedir.
‘Sosyal Medya etkin gücünü, ülkelerin önemli hukuki, siyasi, iktisadi ve askeri gelişmeleri unutturmak üzerine kullanmaktadır. Adeta insanlık, sigara tiryakisi, eroin müptelası gibi Futbolla, survivorla , evlendirme programlarıyla yatıp kalkar hale getirilmiştir. Sonrası malumun tekrarıdır. Bizler televizyonun keyifle karışık uyuşturan programlarına yumulmuşken bir de bakmışsınız yağdan kıl çeker gibi altımızdaki kutsal topraklara elveda! Ediyoruz..
***
Şimdi sizleri 43 yıl öncesine götürmem gerekiyor.
1974 yılında bendeniz üsteğmendim ve barış zamanında konuşlandığımız İstanbul’dan Sefer Görev Yerimiz (SGY) olan Trakya’ya bölüğümle intikal etmiştim. Neden Kıbrıs değil de Trakya dediğimi anlatmaya çalışayım.
Harekat başladığında Yunanistan’ın uçakları Kıbrıs’a hava harekatı yapıp tekrar Yunanistan’a geri dönme imkan ve kabiliyetine sahip değildi! Önemli bir harp gücü olan hava desteğinden mahrum kalan Yunanlılar bu açığı kapatabilmek için kendilerine en yakın Türk toprağından (Trakya) bir karış işgal edip her zaman uyguladıkları gibi masa başı oyunlarıyla başarılı olmayı düşlüyorlardı.
İşte bizler kutsal toprakları savunmak ve Yunanlının kirli emellerini bertaraf etmek adına bulunuyorduk Trakya’da…
Üzülerek söylemeliyim ki şimdilerde düşlerine her geçen gün yaklaşmakta olduklarını gördüğüm içindir attığım makalenin başlığı!...
Tekrar dönelim 1974 yılına:
Yüz yıl ilerisini gören Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında Eskişehir tayyare alayında söylediği “İstikbal Göklerdedir” veciz sözü 1974 Kıbrıs Barış Harekatında bizim yüzümüze gülerken Yunanlının harp tarihine kara bir leke sürmekteydi.
Tam da burada fikir jimnastiği yapıp doğru kararlar verebilmek adına bazı savaş kurallarını açıklamam gerekiyor.
Menfaatler söz konusu olduğunda hiçbir ülkenin dostu olmaz! Dillerinde dost , zihinlerinde düşman oldukları ülkelere fırsatını yakaladıklarında hemen çöreklenirler!
Konuya daha bir açıklık getirmek gerekirse, soruların ilki , biz neden 1963 yılında Kıbrıs Barış Harekatını yapmadık da 1974 yılını bekledik? O tarihte harekat yapacak gücümüz yoktu. Yani hukukun ve demokrasinin rafa kaldırıldığı darbeler dönemiyle birlikte ülkemiz zayıf düşürülmüş, halkımız tedirgindir, bezgindir, huzursuz ve yorgun düşmüştür. .
O halde neden 1974 yılında bu harekatı yaptık? İşte gerçekler bu sorunun altında gizlidir.
Yunanistan’ın asla vazgeçemeyeceği mili hedef ve menfaatleri vardı.
Megali İdea: ( Yani Kıbrıs’ın, Ege adalarının, batı Anadolu ve Trakya toprakların tamamının Yunanistan’a bağlanması.)
Zayıf düşen bir komşu ülke düşmanın hayal kapılarını aralar ve hedeflerine kilitlenmesine imkan sağlar..Pundunu yakaladığında ise milli hedeflerine ulaşmak için tüm gücünü ortaya koyar. Yaşananlara duyarsız kalan, barış sürecinde tüm Mili Güç Unsurlarıyla (MGU) savaş hazırlık yapamayan ülkelerin hiç şüpheniz olmasın ki er yada geç Kapısı Çalınır.
DEVAM EDECEKTİR.