Havaların yavaş yavaş ısınmaya başladığı, baharın bize göz kırptığı bir öğleden sonra Ali Yoğurtçuoğlu’yla bir araya geldik.

Savaş Dinçel’in yazdığı “Uçurtmanın Kuyruğu” oyunuyla Şehir Tiyatrolarında oynayan, Sevmek Yüzünden filmiyle beyazperdede izlediğimiz başarılı oyuncu, bu yılın nasıl dolu dolu geçtiğini bizlere anlattı.

 Kısa zaman önce “Sevmek Yüzünden” filminde seni izledik. “Uçurtmanın Kuyruğu” oyunuyla sahnedesin. Yıl senin için dolu dolu başladı ve öyle devam ediyor. Şu an bulunduğun yerden mutlu musun? 

Hiç böyle bir yerden bakmamıştım. Sen söyleyince daha pozitif bakmaya başladım şu an, haklısın. Çok tatlı bir ekiple çalıştım filmde. Enerjileri çok güzeldi. Oynadığımız oyun da seyirci tarafından sevilen, pozitif reaksiyonu birebir hissettiğim bir oyun olunca “Şükür ki bu işi yapıyorum” dememe vesile oldu.

“Sevmek Yüzünden” filmi iç ısıtan romantik komedi filmlerden. Hikayenin seni cezp eden kısmı neydi? 

Genel olarak televizyonda teklif edilen roller, başrol erkeğin yakın arkadaşı ya da erkek sohbeti içinde olan karakterlerdi. Bu sefer tam tersi, bir kadın başrolün yakın arkadaşı olma fikri hoşuma gitti açıkçası.

S A M I3276Nasıl bir karaktere hayat veriyorsun?

Sarkastik denebilecek, direkt konuşan, samimi olduğunu düşündüğüm bir karakter Yiğit.

Seni daha önce “Çöp Adam” dizisinde izledik. Ondan önce “Benim Tatlı Yalanım” var. Oynadığın romantik komedi işlerde genelde seni romantikten çok komedi haliyle görüyoruz. Kendi hayatın içinde de öyle misindir? 

Öyle değilimdir. Oynadığım işlerde de genel olarak komedi olarak başlayıp, melankolik bir adama dönüşüyorum. (Gülüyor) Tam olarak beni yansıtıyor. Kendi özel hayatımda da o romantizmi seven adamım.

Whatsapp Image 2024 04 02 At 20.17.02 (1)

“Uçurtmanın Kuyruğu” ile sahnedesin. Ben de geçen gün oyunu izledim ve çok beğendim. Bir baba oğul ilişkisini ele alan, derinliği fazla olan bir oyun. Benim merak ettiğim, kendimce bir süre gelip gittiğim bir yer var; oyunda sen kimsin?

Spoiler gibi olacak ama.. Ben evin içindeki adamın, çocukluğundaki hayal dünyasındaki en yakın arkadaşıyım, olmak istediği kişiyim. Onu alıp uçuran, en keyifli vakitleri yaşatan, aslında kendisi olan, çocukluğundaki hayal arkadaşıyım.

Evlatlar, babalarının gölgesinde büyür derler. Bir babanın evladına bıraktığı en büyük miras sence nedir? 

Zor soruymuş... Babam güven veren bir adamdır, iş disiplini ve iş ahlakı fazlasıyla vardır. Karşımda hep çalışkan bir adam gördüm. Kendini çalışarak ifade eden bir adamdır, ben de öyleyim. Bana bıraktığı miras da bunlardır diye düşünüyorum.

Hep derler ki ebeveyn olmak zordur. Sence anne baba olmak mı zor yoksa evlat olmak mı daha zor? 

Kesin anne baba olmak daha zordur. Ben henüz ebeveyn olma tarafına geçemedim. Kendi sorumluluğundan öte, başkasının sorumluğunu alma dünyasına girmek çok zordur ama bence diye düşünüyorum.

Senin babanla nasıl bir ilişkin vardır? Bu oyun vesilesiyle kendi baba oğul ilişkini sorguladın mı? 

Oyundan önce de yıllardır bu sorunun üstüne çok düşünmüşümdür. Kısa bir zaman sonra 40 yaşına gireceğim. 10 yıl öncesine kadar annesiyle babasıyla sizli bizli konuşan bir evlattım. O yüzden mesafeli bir ilişkim var denebilirdi dışarıdan bakınca. Ama bu benim seçtiğim bir şeydi, ailem tarafından bana zorunlu kılınan bir durum değil. Zaman geçtikçe, belki ben de artık olgunlaşınca duvarların daha fazla yıkıldığı, daha samimi ilişkilerin kurulduğu bir evreye geçiş yaptık. İnsanın kendini, belki çevresindekileri keşfettiği psikolojik süreç bence kolay bir evre değil. Çok uzun yıllar profesyonel destek aldım. Hala da terapiye giderim. Herkesin de gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani uzun zamandır bu soruyu kurcalıyorum.

Oyundan çıktıktan sonra kendini nasıl hissediyorsun? 

Çok hafiflemiş hissediyorum. Hangi psikolojiyle gidersem gideyim, çıktığımdaki olduğum beni, başka hiçbir yerde bulamıyorum. Daha mutlu, daha sevinçli biri olarak ayrılıyorum.

S A M I4199

Oynarken çok etkilendiğim dediğin bir sahne var mı?

“Yaşlanmış, ama çocukluğunu hiç yaşayamamış bir insan, hangi yaşa gelirse gelsin çocukluk etme hakkı saklıdır.” cümlesinde başlayarak ilerleyen kısım beni motive ediyor. Bir de Gün Koper’i dinlerken vurulduğum bazı yerler var. Hem oyunun başında babasıyla olan ilişkisi hem altını çizdiği yerler, köşkü yıkarken söyledikleri beni çok etkiliyor.

Metin seni baya etkilemiş…

Beni yıllar önceden etkilemişti. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda etkilenmiştim. Oyunu oynama isteğim de o zamanlardan geliyor. Tiyatro okumuş çoğu insanın bildiği bir metindir. Savaş Dinçel harika bir metin bırakmış. Bir oyuncu olarak çok oyuncaklı bulduğum bir metindir.

Oyunculuk mu seni buldu, sen mi oyunculuğu buldun? 

Ben oyunculuğu buldum. Lisede neye bulaştığımı bilmeden tiyatro koluna girdim (gülerek). Oyunu kuralına göre oynadığında nasıl dikkat çektiğini ve karşılığında bir alkış aldığını görünce, beğenilme hissiyle karşılaşınca bu işi yapmak istediğime karar verdim. Ailem de lisede verdiğim bu karara saygı duydu. Lisedeki edebiyat öğretmenimin de bu konuda etkisi büyük tabii, bir gün annemi babamı kenara çekip “Bu oğlanı bırakın, oyunculuğa çok yetenekli” demiş çünkü. Sonrasında bir sorun olmadı.

Oyunculuk senin için bir oyun alanı mı, sahnedeyken kamera arkasındayken eğlenir misin yoksa sahne senin bir iş alanın mıdır? Kamera önünde ciddi misindir? 

Maalesef bu konuda profesyonel olup olamadığımdan hala emin değilim (gülerek). Bence olunması gerekiyor. Ama bu benim için büyük bir handikap çünkü ister istemez kendi enerjimle, psikolojimle işin içine fazla giriyorum. O yüzden genelde çok eğleniyorum, dram işinde olduğumda da çok üzülüyorum. Oynadığım rol bana bulaşıyor, çok içselleştiriyorum. Profesyonel çizgiyi çekmekte zorlandığım anlar olabiliyor bazen çok içine girdiğimde. Özellikle televizyonda 40-50 bölüm çekiyoruz. Sürekli senaryoyla yatıp kalkıyoruz. 8 saat başka birine can veriyorsun, hayat bulanıklaşmaya başlayabiliyor yani bazen bir noktadan sonra. Eminim, çoğu oyuncu arkadaşım için de bu durum böyledir. İşini fazla ciddiye alan biriysen sürekli oynadığın karakterin, o dönüşümünün savaşını veriyorsun. O yüzden de bu konuda profesyonel yardım almak zorundayız bence, yoksa çok birbirine girebiliyor.

Sen kaderci misindir yoksa gayretiyle kaderi yenenlerden mi? 

İnatçı bir adamımdır, ama son 5 yılıma baktığımda “Ali bir bırak ya, o kadar ısrarcı olma” dediğim anım çok oldu.

Whatsapp Image 2024 04 02 At 20.17.02

Belki ısrarcılık seni buralara getirdi…

Kesinlikle… Ben okulu üçüncü yılımda kazandım. Tiyatro okulunu kazanamamak oyuncu olmayacaksın anlamına gelmiyor. Oyunculuktaki ısrarım, inadım beni bu noktaya getirdi. Kolay kolay yelkenleri suya indirmem. Oyuncuların işsizlik zamanları çok olur. Ben bir şekilde kendimi motive edecek bir şeyler bulurum.

Bu hayatta seni en çok yoran şeyler nedir? 

Kendi kendimi çok yoruyorum. Bazen kendime çok yıkıcı, çok eleştirel yaklaşıyorum. Biraz daha olumlu taraflarımı anımsayarak hareket etsem, daha pozitif bir insan olurum diye düşünüyorum çoğu zaman.

S A M I4196

Hikayen film olacak olsa başlığı ne olurdu?

Nuri Bilge Ceylan türü bir film çıkardı. Varoluş programı içerisinde boğulmuş bir adamın hikayesi olurdu.