Geçen yıllarda tartışma konusu olmuştu. Açık havada bile sigara içen tiryakilerin, havayı kirlettikleri için, diğer insanlardan helallik alması gere

Geçen yıllarda tartışma konusu olmuştu. Açık havada bile sigara içen tiryakilerin, havayı kirlettikleri için, diğer insanlardan helallik alması gerektiği konuşuluyordu. Çok şaşırmıştım o zaman için. “Kubbeyi bırakıp habbeyle uğraşmak bu devrin en büyük alametlerinden birisi galiba,” demiştim.

Tamam, sigara dumanıyla havayı kirletmek, diğer insanların sağlığına zarar veriyordur, belki dinen helalleşmek de gerekiyordur ama daha başka, tartışılması gereken hayatî konu yok muydu sanki Türkiye’de?

Ki o zaman lüks, zırhlı arabaların egzozlarından, lüzumsuz yere yakılan kaloriferlerden, denize boşaltılan atıklardan veya filtresi takılmayan fabrika bacalarından çıkan zehirli gazlar için de aynı şeyi düşünmek, tartışmak ve ortaklaşa bir karara varmak lazım gelmiyor muydu?

Üstelik son zamanlarda, dizilerde ve televizyon programlarında, nasıl hayatların gösterildiğinin ve bize dayatıldığının farkında mısınız? Yavaş yavaş verildiği, alıştıra alıştıra yutturulduğu için kimsenin sesi çıkmıyor. Bunlar açık alanda içilen sigaradan daha tehlikeli ve zehirli…

Dizilerde evli adamların hepsinin genç sevgilileri var ve mağdur olan basbayağı sevgililer, eşler de değil… Böyle gösteriliyor… Görmüyor musunuz?

Madem aile bütünlüğüne çok önem veriyorsunuz, insanları evlendirmek için teşvik bağlamında yapmadığınızı bırakmıyorsunuz. Bunları konuşusun birinci kalem, olur şeyleri tartışın…

Helallik istemesi gereken, yaptığı dizilerle veya televizyon programlarıyla gençlerin hayatlarını sarsan, insanların zihinlerini bulandıran, beyinlerine para çöreklenmiş yapımcılar veya televizyon programcıları değil mi?

Kimse bir şey demiyorsa, itiraz etmiyorsa bunu sizin dillendirmeniz gerekmiyor mu? Geçen yıllarda bir iş adamı (!) önemli bir televizyon kanalında utanmadan arlanmadan cebindeki paralardan ve kredi kartlarından bahsediyordu.

Bu gök görmedik adamın dini imanı, ev, inşaat, apartman, para ve gösteriş… Kaç yaşına girmiş, bir ayağı toprağa bakıyor, o hâlâ beğenilme, kabul görme, genç görünme derdinde…

Torunu yaşındaki kızlarla birlikte olmalar da var işin içinde… Zenginlik karşısında gözleri kamaşan kadınlara/kızlara yapılan modern kölelik değil de ne bunun adı…

Sabahattin Ali’nin dediği gibi “Parası çok olanın ırzı da tamam namusu da…”

Buna rağmen, cebine biçilen değerden dolayı, bu adam kendi hayatının doğru olduğunu düşündürtüyor birilerine... Paranın bir amaç, parasız insanın bir ‘hiç’ olduğunu pompalıyor topluma…

Bu gençleşme peşindeki ihtiyarı irdeleyin, söylediklerin tümüyle galatlı deyin, kocaman bir tepki gösterin ona. Onun görgüsüz, yaşamamış, geç kalmış, sindirememiş, övüngen bir budala olduğunu reklâm edin, yaptıklarının veya yapmadıklarının sakatlığını açık açık dile getirin.
***
Bizim çocukluğumuzda insanlar paralarını göstermezdi, cüzdanını sağ yanına döner de açardı, paralarını sayarken tedirgin olurdu. Mallarından, aldıklarından bahsetmek ayıptı ayıp…

Çünkü olan vardı olmayan vardı. Ulu orta bir şey yenmezdi mesela, çocuklar tamah eder diye düşünülürdü. Yiyen vardı yiyemeyen vardı zira.

Bir arkadaşım, ilkokul yıllarında, evlerinin önünden her gün elinde bir muzla geçen kız çocuğuna ne kadar imrendiğini anlatmıştı bana. Kendilerinin durumu yoktu çünkü. Ben de arkadaşımı camdan istekle bakarken hayal ederdim ve onun adına üzülürdüm.

Bu toplumu beyinlerini para bürümüş, utanmaz, terbiyesiz, rezil yaratıklar dönüştürüyor. İstedikleri gibi yön veriyor insanlara.

Dizilerin senaryolarında yaratıcılıklarını konuşturmak yerine, insanların zekâ seviyeleriyle dalga geçen aptal aptal şeyler yazıyorlar. Ekranlar entrikadan, ihtirastan, aldatmadan, silahtan, mafyadan, en iyi giyim kuşamdan, son model elektronik aletlerden ve arabalardan geçilmiyor.

Bakın siz de evlendiğinizde, belli bir müddet sonra, genç bir sevgiliniz olabilir, ondan çocukta yapabilirsiniz diyorlar, bize tepki verilmediğine göre size de bir şey denilmez, demeye getiriyorlar.

Televizyon programlarında desen, edebiyat veya sanat konuşmak yerine, görgüsüz ve yapay davranış meraklısı bir zavallının mal varlığından bahsediliyor, banknotlar kameralar önünde sayılıyor, kredi kartlarının limiti gevrek gevrek gülünerek ortaya dökülüyor.

Gençler, çocuklar ayıp olur düşüncesini, elindekilerle çalım satmanın kötü bir şey olduğunu bir kenara bıraktılar. Para bu kadar önemli ki kalabalıklar önünde bu muamele yapılıyor diyorlar.

Ardından daha çok para kazandığında o kadar mutlu olacağı kanaatine varıyorlar. Muz alamayan ve onu başkasının elinde gören hisli bir çocuğun haline üzülüveren yok. Herkes elinde muzla gezmek derdinde...

Siz hâlâ açık havada sigara içenlerin öteki insanlardan helallik alması gerektiğini düşünün, bu ve benzeri, devede kulak, konulara saçma sapan bir şekilde kafa yorun.
‘Gök görmedik’ zenginler, başta evlatlarınız olmak üzere, her şeyinizi alıyor elinizden…