Türkiye, değerlendirmeye alınan 60 ülke arasında, 32. sıradadır. Biz, her zaman, Türkiye, ekonomisi gelişmiş ülkeler arasında 16.

Türkiye, değerlendirmeye alınan 60 ülke arasında, 32. sıradadır. Biz, her zaman, Türkiye, ekonomisi gelişmiş ülkeler arasında 16. diye övünürdük. (Gerçi, bu sıralama, bu yıl 20’ye gerilemiştir). Aslında, sadece GSMH büyüklüğüne dayalı değerlendirmeler, yeterli değildir.
Birleşmiş Milletler ve OECD tarafından yapılan İnsani Gelişmişlik (insan gibi yaşama) endikatörlerine göre, Türkiye, 180 ülke arasında, 75. yani oldukça geridedir. Devlet Planlama Teşkilatı ve özel sektördeki (PepsiCO) görevlerim nedeniyle çok seyahat ettim. Dünyada görmediğim birkaç yer kalmıştır. Afrika’da, Asya’da, bazı Arap ülkelerinde insanların sefalet, açlık, pislik, perişanlık içinde yaşadıklarını gözlemledim. Buna karşılık, özellikle, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İsviçre başta olmak olmak üzere, ABD, İngiltere, Avusturya, Almanya, Hollanda, Avusturalya’da, insanların refah içinde, mesut, yüzleri gülerek yaşadıklarını müşahede ettim. Bu ülkelerin fertleri, yarınlarından emin, insan hak ve özgürlüklerine tam anlamıyla sahip, can ve mal emniyetleri güvence altında, hayatlarını idame ettirmekteler, yani insanlar ihtiyaçları sağlanmış olarak, refah ülkesinde yaşamanın keyfini çıkarmaktadırlar.
Ülkelerde insanlar, çalışırlar, ekonomik değer yaratırlar. Bir ülkede, bir yıl içinde yaratılan mal ve hizmetlere GSMH diyoruz. Yaratılan bu ekonomik büyüklüğün, ülke fertleri arasında dağılımı, gelir ve sosyal sektörlerde adalet kavramını ortaya çıkarmıştır. Fertler, ülkede yaratılan bu değerden, parasal pay alırlar. Bununla yaşamlarını idame ettirirler. Bir bölümünü de, geleceği düşünerek veya bazı arzu ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarruf ederler. Bu bir parasal dağılımdır. Sosyal refahı esas alan ülkeler, dağıltılan bu gelirin özellikle dar gelirli kitlelerin lehine olması için, adalet sağlamak için, vergi, fiskal, istihdam, ücret, işçi hakları gibi politikalar geliştirirler. Bunun yanı sıra, devlet bazı sosyal sektörleri devreye sokmak için, sosyal planlamalar gerçekleştirir.
Sosyal güvenlik, sosyal yardım, sosyal hizmetler, konut, eğitim, sağlık, istihdam, vb. sektörlerin, fertlere eşit olarak sunulması fevkalade önemlidir. Bunlar, bir ülkenin fertlerine, devlet tarafından temini gereken, insani yaşam göstergeleridir. Fert başına düşen, elektirik, su, çevre, yeşil alan, doktor, hastane, telefon, otomobil, beyaz eşya, tv gibi modern ihtiyaç maddelerinin yanısıra, çocuk ölümleri, fertlerin yaşam sürelerinin uzaması gibi endikatörler, refah göstergeleridir. Bu asgari göstergelerin yanısıra, bir ülkede sistemlerin aksaksız, fertlere eziyet etmeden, gecikmeden, onları üzmeden, şıkır şıkır işlemesi elzemdir. Bu çerçevede, insanların günlük hayatta birbirlerine saygılı olmaları, nezaket ve adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmeleri çok önemlidir. Toplumda, bu gereksinime trafik, toplu ulaşım sistemlerindeki işleyiş ve kibarlığı da katabiliriz. İnsanların mutlu olmaları, yüzlerinin gülmeleri için bunlar da yetmez.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Demirel’in bir sözü vardır: “Vatandaşın, sabahın köründe kapısına gelen sadece ve sadece sütçüsü olmalıdır “ der. İnsanlar, evrensel hak ve özgürlükleri, din ve vicdan, inanç hürriyetini, düşünme, fikir söyleme, fikir ve görüşlerini ifade ve yazma hürriyetine sahip olmalıdır. Toplumda, doğanın, çevrenin yaşayan ve gelecek nesillerin hakkı olduğu, tartışmasız kabul edilmelidir. Devletin görevi, bu hakkı, güvence altına almaktır. Adalet, polis, hukuk sistemi, sadece, vatandaşı korumak için var olmalıdır. Devlet, tutum ve hareketleriyle, sade vatandaşı tedirgin eden ve zarar verenleri, en ağır şekilde tezciye etmelidir. Devletin yönetimi, fertlerin seçimler sonucu, özgür iradeleriyle seçtikleri Parlemento ve Milletvekilleri vasıtasıyla olmalıdır. Bu parlementodan çıkacak hükümetler, TBMM tarafından denetim altında olmalıdır. Devlet sistemi, asla adaletsizliğe, hukuksuzluğa, diktatörlüğe, vatandaşa kötü muameleye yeltenmemelidir.
Yönetimler, Anayasa ve Hukuk düzeni ile hareket ederler, şeffaf, dürüst, adil davranırlar. Vatandaş, kendisine iyi hizmet etmeyen, hukuk ve ahlak dışı süreçlere yönelen iktidarları, sandık yoluyla, ülkenin idaresinden uzaklaştırmalıdır.
Son olarak, Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, Türk halkının mutlu hissetme oranı %67’den, %43’e gerilediği görülmüştür. Ailesine gelecek sağlayamayanlar ise, %68’e yükselmiştir. Halkın %65’i adalet ve yargının siyasileştiğine inanıyor ve %75’i de Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını istiyor. Bu ahval ve şerait içinde şimdi, siz, Türk halkının yüzünün güldüğünü söyleyebilirmisiniz? Türkiye’de, gelişmenin nimetleri, halka, eşit ve adil biçimde yansıyor mu? TV’ler, iç açıcı haberler veriyorlar mı? Hergün şehitlerin, kadın cinayetlerinin, trafik ve silah terörünün, mülteci ölümlerinin kol gezdiği ülkeye, mutlu insanlar ülkesi diyebilir misiniz? Toplum, medeni ilişkilerden nasibini almamış, çevreye, doğaya, trafiğe saygısız, inşaat sektörü, kentsel dönüşüm yutturmacası altında, doğal hayatı, çevreyi ve tarihi eserleri yok ederek, rant sağlamak, cebini doldurmakla meşgul. Ülkenin herhangi bir yerinde, insanlar başlarına ne gelebileceğinden endişe, korku içindeler.
Ülkemizin bir bölümü, parçalanmak tehdidi ile karşı karşıya iken, her an bir canlı bomba ile karşılaşma ihtimali varken, yüzümüz nasıl güler? Böyle bir ülkeye turist gelir mi? Ne yazık ki yüzlerimiz gülmüyor, mutlu değiliz. Oysa, İktidarların, ülkeyi yönetenlerin, siyasi partilerin, iktisat teorilerinin tek hedefi, fertlerin yüzlerini güldürmektir.