38 / Kayseri’deyim

İç Anadolu Bölgesi'nin güneydoğusunda bulunan ve Türkiye'nin nüfus bakımından en kalabalık 15. ili ve kültür, sanat, bilim ve turizm merkezlerinden biri …

Aslında niyetim Varda Köprüsü’nden trenle geçerek, o dönemin zor şartlarıyla ortaya çıkan trajik hikayesine şahit olmaktı. Bazen dizilerimiz algıda seçiciliği yönlendiriyor… ‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisi jeneriğindeki tren ve viyadük nostaljik bir filmden çıkmış gibiydi. Araştırınca Varda Köprüsü olduğunu öğrendim. Adana’dayım. Toros Ekspresi ve Erciyes Ekspresi bu köprüden geçiyor, ancak bilmem neden Toros Ekspresi’nin seferleri- o dönem için miydi bilemem- kaldırılmıştı. Olsun, demokraside çareler tükenmez deyip atladım Erciyes Ekpresine… Kars’a kadar uzanan Doğu Ekspresi ile yaptığım yolculuktan sonra bana haz veren ikinci yolculuktu… Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan!!!

Evet efendim… Adana’dan oturdum koltuğuma… Keyifle içtiğim kahvenin dayanılmaz kokusu eşliğinde , çevremin değişken panoroması ruhuma akarken müthiş görseller içerisinde; Şehitlik, Yenice, Durak, Karaisalıbucağı, Hacıkırı, Belemedik, Pozantı, Çiftehan, Gümüş, Ulukışla, Karalar, Kemerhisar, Bor, Niğde, Hüyük, Yeşilhisar, İncesu, Boğazköprü… devam ettik. Ve gecenin geç saatlerinde ayağa kalkan yolculardan anladım ki son durak; Kayseri’deyiz.

Unutmadan… Varda Köprüsü’nden geçerken garip bir tutkuyla yollara düşme sevdam bir kez daha tavan yaptı. Ancak inemedim. Kış şartları, gece ve bilmediğim bir köy için cesaretimi toplayamadım. Ama söz, baharda Hacıkırı istasyonunda bir kez daha sizler için sağdan, soldan, alttan köprüyü fotoğraflayacağım. Trende anlayışlı bir memur, meraklı gazeteci kimliğime saygıyla trenin son lokomotifinde arka kapıları açarak ve hikayesini anlatarak çok yardımcı oldu. Desteğiyle vadinin alacakaranlık siluetlerine çeşitli anlamlar kazandıran hali, beni zaman makinesinden geçirdi. Okuyorsa o yüce gönüllü görevliye sonsuz minnetimi aktarıyorum. Sayesinde kelimelerle ifade edilemez bir heyecan yaşadım. Kaçımız açık havada trende yüzümüze o rüzgarı yemişizdir ki… Hep derim şans yaratılır mı yoksa evren mi düşürür?

Hıı nerede kalmıştık? Kayseri’de indik. Abariii…Soğuk, pus… Meğerse Adana’nın sıcağından epeyi uzağa düşmüş, soğuğunu da bal gibi bildiğim Sivas’a yakın gelmişiz. O da ne? Anadolu’da mıyım yoksa … Bu caddeler ne kadar geniş. Sanki Amerika sokakları... Şehir, diğer kentlere inat, üst üste gelişmiş hallerde değil, bereketli topraklarımızın geniş alanına disiplinli bir bilinçle yerleşmiş. Bir arkadaşım demişti, babası anlatırmış; Cumhuriyet döneminde buranın alt yapısı hazırlanırken yer altında koca kamyonlar çalışırmış. O dönemde o derece büyük kanallar vay be!

Adı ve tarihi

Farklı medeniyetlere başkentlik yapmış olan bu şehrin farklı kültürlerde ve dillerde farklı isimlere sahip olması da doğal tabii… Tarihin en eski zamanlarından beri pek çok uygarlığa kucak açmış ve her dönemde bu önemini korumuş. Hititler’in Mazaka adını verdiği şehre şu anki ismini veren ise Kapadokya Kralı Archelaus olmuş ve Roma İmparatoru Sezar Augustus’a ithafen şehre, Caesarea adını vermiş. Daha sonra bölgeye gelen Selçuklular da bu ismi Kaisariyah şeklinde kullanmaya başlamış. Cumhuriyet döneminde de Kayseri olmuş. M.Ö. IV.binden, yani Kalkolotik (Bakırtaş) çağlardan başlayarak Asur, Hitit, Frig dönemlerinde ve Roma devri sonuna kadar bir yerleşim alanı olan Kültepe sanki bu uygarlıkların kalıntılarını barındıran bir açık hava müzesi…1067’de Selçuklu komutanı Afşin ile Türk hakimiyetine giren Kayseri; Selçuklu Devleti, Eratna Beyliği, Dulkadiroğulları, Kadı Burhanettin, Karamanoğulları ve Osmanlı Devleti dönemlerini de yaşamış ve başta Selçuklular olmak üzere her dönemde Kayseri önemli bir Türk kültür merkezi olmuş. Şehrin Türk hakimiyetine girmesi Doğu tarihçilerine göre; Orta Anadolu’ya yayılmaya başlayan Türkler Afşin Bey komutasında, 1067 tarihinde Kayseri’yi feth edince 1071 Malazgirt Savaşı ile de bütün gücü kırılan Bizans bu bölgeyi koruyamaz hale gelmiş bu çekilmeyi takiben de Anadolu’ya büyük bir Türk göçü gelmeye başlamış.

Yeni hali

16 ilçesi (Akkışla , Develi, Hacılar, İncesu, Bünyan, Özvatan, Kocasinan, Sarıoğlan, Talas, Yeşilhisar, Pınarbaşı, Sarız, Tomarza, Yahyalı , Felahiye, Melikgazi ) 68 belediyesi, 406 köyü olan bugünkü Kayseri’de Melikgazi 600.000 yakın nüfusu ile en büyük ilçesi. Meraklılarına, 1935 nüfus sayımında Ürgüp’ün Kayseri’ye bağlıymış Ürgüp daha sonra il olan Nevşehir’e bağlanmış.

Önemli noktalar

Cumhuriyet döneminde 1924 Anayasası ile il yapılan Kayseri, ülkemizin ilk uçak fabrikasının kurulması ve ardından gelen demiryolları bağlantıları hattı, 1953’te kurulan Sümer Bez Fabrikası ve 1950’lilerde başlayan sanayi sitesi ile Türkiye’nin ilklerinden…

Yer altı şehri var mı?

Yılanlı Dağ'ın zirvesinde dönemin en büyük Kapadokya kralına ait olan mezar kabri keşfedilmiş, çevresinde çok eski tarihî bir kale ve kale ortasında bir darphane de bulunmuş. Kale içindeki kazılarda ele geçen bir tablete göre bu dağ üzerinde gizli bir yerde yer altı şehri ve hazineler varmış. (Bu yazımdan sonra tuzluğu kapan defineciler koşar artık)

Kayseri’nin ünlü tatları mı?

Tabii Kayseri Mantısı önde sonra da pastırması gelir. Bunları da saymak doğru olur; Aside, çemenli ekmek, tirid, tahinli yaprak sarması, nevzine, yağlama, pöç, örgülü pilav, kurşun aşı, Kayseri katmeri, yoğurt tatlısı…

Merak edenlere…

Kayseri Cumhuriyet Meydanı, şehir merkezinde, Cumhuriyet Meydanı’na hakim konumuyla görkemli bir şekilde yükselen kale, Kayseri’nin en önemli simgelerinden biri. Yine Cumhuriyet Meydanında bulunan Saat Kulesi, II. Abdülhamit tarafından 1906 yılında yaptırılmış. Saat Kulesi’nin yanındaki dikdörtgen mekan ise muvakkithane (saat odası) olarak inşa edilmiş. (Bina, Mustafa Kemal Paşa Kayseri’ye geldiğinde halka hitap etmek için kullandığı bina)

Önemli diğer yerler; Bürüngüz Camii, Kurşunlu Camii, Hunat Hatun Camii ve Külliyesi, Zeynel Abidin Türbesi, Meryem Ana Kilisesi, Seyyid Burhaneddin Mezarlığı ve Türbesi, Agios Prokopios Kilisesi, Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilise, Ulu Camii,Kümbetler, Emir Ali Türbesi ve Şehitler Anıtı, Melik Mehmet Gazi Türbesi “

Bu arada, Kayseri’de ulaşım hafif raylı sistem araçları ile şehir içinde güvenli rahat dakik sağlanmakta. Yani turistlere önem veriyorlar. Heh Heh olması gereken de bu değil mi?

ERCİYES DAĞI

Türkiye’nin en yüksek dağlarından olan Erciyes, Kayseri’nin güneybatısında tek bir kütle şeklinde. (Doruğu genel görünümü ile bir kubbeye benziyor) Doruklarında, doğu-batı doğrultusunda iki tepe bulunmakta. 3917 m. yükseklikteki Büyük Erciyes (aynı zamanda dağın doruğu) İkinci tepeyse bunun batısında yer alan Safrakaya tepesi ( Küçük Erciyes 2700 m.).

Erciyes Dağı’nın kuzey yamaçlarında, yükseklikleri 2200 ile 2700 m. arasında değişen birçok volkan tepesi sıralanmış.

(Erciyes, çeşitli dönemlerde etkinlik gösteren, lav ve tüf püskürten eski bir yanardağ. Bu özelliği ile türlü yaştaki volkanlardan oluşmuş bir küme volkan olarak nitelendirerek ve çevresindeki tepe ve platoların bugünkü yapısını belirlemiş.

Benim gördüğüm Erciyes, heybetli görünüşü ve sönmüş bir genç volkan dağı olarak, 3916 m. yüksekliği, 1100 km2 yi geçen alanı, çevresine canlılık veren varlığı ile bölgenin bir tabiat zenginliği. Ve kış aylarının hatrı sayılır kayak merkezi.

Erciyes’te 1500-1600 metreye dek çıkan bozkır bitki örtüsü, yerini daha sonra 2500 metreye ulaşabilen dağ bitkilerine bırakmış.

Dağın çevresi, eski dönemlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olma niteliğini koruyarak hala Kayseri İl Merkezi bu dağın eteğinde. Nereye giderseniz dağı görebiliyor olmak çok keyifli. Hele hele toplu taşıma araçlarıyla kayak turizmi olan bu dağa çıkmak çok büyük lüks. Orada sportif görünümlü bır genç kızla tanıştım. Kayak sporu yapıyormuş ve onun ve arkadaşlarının dereceleri varmış. Bu duyumlar bizi çok mutlu ediyor, gurur veriyor...

Kaynak; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaynak: www.kayseri.gov.tr