DUYGUSAL ŞİDDET SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

Bu hafta gazetenin bana ayrılan bölümünde sizlere çok önemli bir konuyu izah etmeye çalışacağım. Sizlerin de bildiği gibi son dönemde boşanma davalarında artış yaşanmaktadır. Boşanma davaları Türk Medeni Kanun’unda anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Türk Medeni Kanun’unda evlilik birliğinin sarsılması başlığı altında boşanma davaları detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Şöyle ki;
Türk Medeni Kanunu
VI. Evlilik birliğinin sarsılması
Madde 166- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılandavaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde iseve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararkalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinindavasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanmakararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığınakanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabuledilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini gözönünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerintaraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimibağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesive bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsunortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birininistemi üzerine boşanmaya karar verilir.Türk Medeni Kanun’unun 185. Maddesinde; Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim vegözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
Türk Medeni Kanun’unda eşlerin sadakat yükümlülüğü aynı zamanda birbirlerine karşı duygusal sadakati içermektedir. Eşlerin birbirlerine duygusal şiddet içeren davranışlarda bulunması sadakat yükümlülüklerine aykırı bir davranış olmakla birlikte evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Evlilik birliği içerisinde eşlerin duygusal şiddet ile ilgili davranışları Yargıtay içtihatlarında farkındalık göstermektedir. Eşlerin birbirlerine olan küçültücü davranışları, suçlayıcı konuşmaları, hakaret edici sözleri, sevgisiz ve ilgisiz davranışları, baskıcı ve dışlayıcı tavır ve davranışları duygusal şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.03.2015 tarihli 2014/19849 E. 2015/4186 K. Sayılı kararında; Mahkemece, davalı-karşı davacı kadının davasına dayanak olan iddiaları af kapsamında kabul edilerek, kadının davası reddedilip, erkeğin davası yönünden ise davalı-karşı davacı kadın kusurlu sayılmıştır. Ancak, davalı-karlı davacı kadının, evlilik birliğini kurtarmak amacıyla eşinin anne babasına gidip özür dilemesi ve müşterek evlerine gitmesinin af kapsamında olmadığı, barışma girişimi sayılabileceği zira bu girişim üzerine tarafların bir araya gelip ortak hayata devam etmedikleri anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı karşı davalı erkeğinde, müşterek evin kilidini değiştirdiği, birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olduğu sabittir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu kararda, evlilik birliğini kurtarmak amacıyla eşinin anne babasına gidip özür dileme af kapsamında olmadığı belirtilmiştir.