Yarın ola hayrola diyerek yattık. Sabah olup deniz manzarası eşliğinde kahvaltımızı yapıp kahvemizi içip doğruca denize gittik, denizi biraz taşlı denizde keyifli vakit geçirmek isterseniz deniz ayakkabısı giymekte yarar var,denizi pırıl pırıl saat 15:00 -16:00 arası denizde dalgalar başlıyor, gün batımında dalgalar eşliğinde esenköy'ün rüzgarı ile şarkılar söylemekte muhteşem kimsede rahatsız olmuyor rüzgar inanılmaz rahatlatıcı üşütmüyor...
Akşamları Esenköy'ü keşfetmek pazarlarını çarşısını gezmekte çok keyifli, liman bölgesinde çay bahçeleri var, dondurmacılar var helede bir dondurmacı var ki leziz mi leziz Esenköy'e giderseniz mutlaka Atılgan dondurmacısına uğrayın fiatı da çok uygun.
Gezmelere devam deyip Nevin bizleri Esenköy Seyir Tepesine götürdü, yalancı cennet dedikleri bu olsa gerek deyip hep bir ağızdan şaşa kaldık,tipik yemyeşil karadeniz kasabası, ben tatile giderken hep şaşmaya hazır ruh halimi yanıma alırımda Nevoş ile Sibel'de şaşa kaldılar ya, boşa dememişler üzüm üzüme baka baka kararırmış ya bizimki de o misal.
Bu manzara karşısında şarkılar söylemeye devam ettik ve sonunda bir alkış aldık hatta istek parçaları bile aldık ya,güzel seslerden müzikten anlıyorlar oranın esnafı misafirleri ...
Bizler böyle kafa dengi olunca bizde gezmeler bitermi ki bu seferde dolmuşa atlayıp bas gaza kaptan deyip bizleri Esenköy Deresine bırak dedik, bildiğiniz dere değil ama balıkları ile meşhur mekan, mekanın içinde dere,ağaçların üzerinde masalar yeşillikler içinde muhteşem bir dekor anlatmak az görmeniz lazım.
Güvenlik konusunda da sıkıntı yok, küçuk bir belde olduğu için herkes birbirini tanıyor..
Her günümüzü gecemizi olabildiğince dolu dolu geçirdik,bizler için unutulmayacak, tadı damağımızda kalacak güzel anılar biriktirdiğimiz tatil yaptık..
Çok teşekkürler Nevin'ciğim, İpek'ciğim...
Haftaya Perşembe görüşmek üzere esen kalın dostlarım...