GAZİ ÖĞRETMEN ( 141 )

Gazi Öğretmene Bitirme tezi olarak ‘’ Kur’an-ı Kerime göre Ahlak sistemimiz ‘’ ödevini veren merhum Mehmet Sofuoğlu Hadis ve Tefsir bilgini imiş…

Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini 1953’te bitirmiş ve İstanbul İmam Hatip Okuluna meslek dersleri öğretmeni olarak atanmış...

İstanbul’da Mehmet Akif’in yakın arkadaşı olan Hasan Basri Çantay’dan Arap edebiyatı ve tercüme dersleri almış...

1961 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde tefsir dersi öğretim üyesi olmuş...

Tefsir ve hadis alanlarında önemli eserler hazırlamış...

Makaleleri İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü İslam Medeniyeti Dergisi(1964),

Tohum (1972) ve Diyanet (1973) dergilerinde yayımlanmış…

İbn-i Kesir Tefsiri ve Sahih-i Buhari çevirileriyle tanınmış....

Kur’ân’ın Faziletleri (1978), El-Fevzu’l-Kebîr fi Usûli’t-Tefsir (İbn-i Kesir tefsirinden aynı adla çevirisi, 1980), Tefsire Giriş (1981), Sahih-i Buhari ve Tercümesi (17 cilt, 1998), Sahih-i Müslim ve Tercümesi (8 cilt, 1999). Gibi eserleri varmış…

Ayrıca, Arapçadan başka çevirileri ve ders kitapları varmış...

Gazi Öğretmenin bitirme tezini çok beğenen Merhum Mehmet Sofuoğlu; Noktası, virgülüne dokunmadan yayınla diye vasiyet ettiği TEZ’ in giriş yazısını da çok beğenmiş…

GİRİŞ yazısı da şöyleymiş:

‘’… Daha çocuk denecek bir yaşta, İlk okul sıralarındayken düşünürdüm:

” Köyümüzdeki bazı kimseler neden bu kadar kötü ve bazı kimseler niçin bu derece iyi…” diye…

Okulda, Evde, Bahçede hep bu soru düğümlenirdi zihnimde…

Öğretmenlerime, Anneme, Babama sormak isterdim bu soruların cevabını…

” . . . Bu iyilik ve kötülük kaynağını nereden alıyor? ” diye…

Fakat bir türlü becerleyip soramazdım.

Derken Adana… Adana İmam Hatip Lisesi…

Yavaş yavaş bu soruların, küçüklüğümden beri zihnime taktığım bu basitçe, kendi çapında, düşünüş tarzınca basitçe olan bu suallerin soruş ve anlayış tarzı daha da genişleyip, daha da şekillenmeye başladı.

Hele hele köyümde methede ede bitiremedikleri kimselerin yaşayış tarzına şöyle bir göz atınca zihnimde beliren şekiller karmakarışık bir hal almaya başladı.

Öyle ya…

” Bu adam şöyle temiz adam, böyle ahlaklı adam…” diye diye meth ettikleri kimseler; Mahallede bir kumarhane açılsa ses çıkarmıyor, oğlu kumar oynasa aldırış etmiyor, karısı – kızı açık saçık gezse bir şey demiyor, karısı onun bunun dedikodusuna aldırış bile etmeden tek başına sinemaya gidiyor, hiç bir filmi kaçırmıyordu.

Lakin adam işine muntazaman devam eder, evde gürültü yapmaz, kazancını evine tahsis eder, hiç bir komşusuna zararı dokunmaz.

Düşünürdüm:

Evinde,camide namaz dahi kılmayan bir insan, oğlunu kumar masasında görünce aldırış etmeyen, kızının karısının yaşayışına da aldırmayan bir adam nasıl olur da . “Şöyle ahlaklı, böyle ahlaklı…” diye methedilirdi?

İnsanın ahlakı böyle mi olmalıydı?

Bu ne müthiş bir anlayış tarzıydı?

Değil insanî; Hayvanî ahlaka dahi sahip olmayan bu kimselere nasıl ahlaklı kimse gözüyle bakılabiliyordu?

Bunu ve bu gibileri methedenleri görünce acı-acı düşünürdüm:

” Bu kimseler ahlaktan ne anlıyorlar? Ya da ahlaklı olmak bunu mu icap ettiriyor? ” diye…

Araştırıyordum.

Bu araştırmam sadece muhitime münhasır kalmamış, Kaza ( ilçe ), Vilayet ( İl ) derken, Türkiye ve Dünya çapında bir araştırmayı icap ettirmişti.

Zihnimin gelişmesiyle, okul sıralarımın yükselmesiyle beraber bu fikrim de gelişiyordu.

…Ve İstanbul… İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü…

Zihnim gelişiyor, lakin halkın ahlak anlayışı tarzı hala bir fikr-i sabite halinde devam ediyordu.

Bu hal beni yine derin-derin düşüncelere sevk ediyordu.

Şehitler diyarı, sevgili yurdumda ahlak anlayışı böyle mi olmalıydı?

Evet…

Bir gerçek vardı ortada…

Türkiye’mizde Ahlak anlayışı buhran geçiriyordu.

Ahlakî buhranımızın nedenlerini araştıran ve hal çarelerini gösteren derli-toplu bir kitap geçirebilmek istiyordum elime…

Lakin yoktu.

Bulamıyordum bir türlü…

“Araştırılmalıydı…”diyordum kendi kendime…

Bu hususta birçok eserler telif edilmiş…

Lakin hiç biri küçüklüğümden beri tasavvur ettiğim niteliklere haiz değil…

Kur'anımız serapa bir Ahlak kitabı…

Fakat bunu anlayan yok, yok…

O halde halkın anlayacağı bir şekilde bu hükümleri göz önüne sermek lazım…

Bütün müesseselerde, ilim dallarında… yaşayışımızda Ahlak nasıl olmalı…

Bunları göz önüne sermek lazım…

İşte bu küçücük araştırma, küçüklüğümden beri düşündüğüm tasavvurlarımın derya’da bir katre denecek şekilde ufacık bir tezahürü…

Muvaffak olabildim ise ne mutlu bana…’’

Birinci baskısı tamamen tükenen kitabın ikinci baskısı yapılacakmış…

( devam edecek )