GRIGORI PETROV & BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE

Başucu kitapları yalnızca bir kez okumak için değil, ara ara alıp yeniden okumak için vardır. Benim de kitaplığımda başucu kitapları diye ayırdığım bir bölümüm bulunmaktadır ve bu kitaplar bana her zaman yol gösterici ve ilham verici olmuştur. Listemin birinci sırasında Mustafa Kemal Atatürk ’ten Nutuk bulunmaktadır. İkinci sıraya gelince ise Atatürk ’ün de tavsiye ettiği ve bence herkesin okuması gereken Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı bulunmaktadır.

O yüzden bu haftaki yazımda siz kıymetli okurlarım için Grigori Petrov ’un hayatını ve kıymetli eseri Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını inceledim. Herkese keyifli okumalar dilerim.

GRIGORI PETROV

 

1866 – 1925 yılları arasında yaşamış olan Grigori Petrov, 1891 yılında Saint Petersburg İlahiyat Akademisi ‘nden mezun oldu. Rus hatip, gazeteci ve yazar olan Petrov aynı zamanda papazlık da yapıyordu.

İlerleyen yıllarda Çarlık tarafından, prenslerin yetiştirilmesine katkı sağlaması amacıyla saraya alındı. Zamanla Petrov ’un fikirleri kiliseyi rahatsız etmeye başladı ve önce vermiş olduğu dersler kendisinden alındı, sonrasında papazlık görevine son verildi ve saraydan ayrıldı.

1907 yılında zararlı gazetecilik faaliyetlerinden ötürü Petersburg yakınında bir manastıra sürgün edilen yazar, manastırda bulunduğu sırada, adaylığını koymadığı halde Rusya ’nın ikinci Duma ’sına milletvekili seçildi.

Farklı ülkelerde konferanslar da veren yazarı, bu ülkelerden en çok Finlandiya etkilemiştir. İlerleyen yıllarda yaşadığı problemler sebebiyle ülkesinden kaçan ve Yugoslavya Krallığı ’na yerleşen Petrov, ülke yöneticileri tarafından burada büyük ilgi gördü ve Belgrad Üniversitesi ’ne profesör olarak atandı.

Arkadaşı Bojkov ’un Bulgaristan ’da kurduğu Petrov Kültür ve Eğitim Cemiyeti sayesinde kitapları bu ülkede ilgi görmeye başladı ve Bulgar Eğitim Bakanlığı tarafından Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı halka önerildi. Bu kitap Türk aydınların da ilgisini çekti ve kitabın içinde yer alan fikirler ülke eğitiminde ve kalkınmasında uygulanması gereken model olarak görüldü.

Ünlü yazar 1925 yılında mide kanserinden hayatını kaybetti.

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı, yaklaşık iki milyon nüfusa sahip, Avrupa ’nın kuzeyinde yer alan, yoksullukla savaşan, toprağı verimsiz, bataklıkların çok olduğu, neredeyse hiç madenin olmadığı, tarımın çok zor yapılabildiği ve hiçbir zaman halkı bağımsız bir devlet yaşamı sürmemiş, uzun yıllar işgal altında kalmış Finlandiya ’nın, Snellman ve bir grup aydının önderliğinde ulusal refaha ulaşmasının ve kalkınmasının hikayesini anlatmaktadır.

Bunu başarırlarken de örnek aldıkları sistem, Antik Yunan ’da Sokrates ’in yıllarca meydanlarda kitlelere yaşamın yüce gerçeğini, güzelliğini ve aydınlanmanın yollarını öğretmesi olmuştur, yani toplumu eğitmek ve bilinçlendirmek.

Snellman, öğretmenlerin cehalete karşı mücadele etmesini ve toplumu eğitmesini sağlayarak, kiliselerin halka önderlik eden inanç evi haline gelmesini yaratarak, kışlaları ise devlet okulu ve halk üniversiteleri haline getirerek bu işe başlamış ve sonunda topluma ilmi, bilimi, ahlakı, dayanışmayı, üretkenliği öğretmiştir.
İnsanların kendi hayatlarını düzene sokmasını değil, herkesin daha iyi bir yaşam düzeni inşa etmesini sağlamıştı Snellman. Daha önceden Suomi, yani bataklık ülkesi denilen Finlandiya 'yı eğitim seviyesi yüksek, tarımı ve hayvancılığı başlamış, sanayileşen ve üreten bir ülke haline getirmiştir. Tek bir cümle ile bu kitap, yok olmak üzere olan bir ülkenin küllerinden yeniden doğmasının hikayesidir.

Kitap, sayfa sayfa, bölüm bölüm, içinde yer alan tüm eğitim ve kalkınma faaliyetleri ile  okullarda ders niteliğinde, gelecek nesillere öğretilmesi gereken bir eserdir.

Her toplumda böyle değişiklikler yapılabilir. İhtiyaç duyulan şey, okuyan, araştıran, sorgulayan, eleştiren, öğrenen, devam ederken değişen, değişirken devam eden, dinamik, dinç ruhlu, yorulmak bilmez, ilme, bilime, kültür ve sanat çalışmalarına bıkmadan usanmadan  devam edebilecek erdemli insanlardır.

Yazımı her zaman olduğu gibi, kitaptan aldığım güzel bir alıntı ile sonlandırıyorum.

‘’ Devletlerin gücü ve zayıflığı, ulusların refahı veya çürümesi sadece yöneticilerin yetkinliğine veya yetersizliğine bağlı değildir. Yöneticiler ne olursa olsun, iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim her zaman halklarının bir yansımasıdır. Bunlar halkın ruhunun bir kopyası, kitlelerin üretimidir. Halk nasılsa onlar da öyledir. Bu nedenle uzun zaman önce her ulusun hak ettiği hükümete ve yöneticilere sahip olduğu söylenmiştir. ‘’

Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…