KİTAP
Ortalama bir insan ömrünün 3-4 bin kitaba yettiği aşikar. Ne kadar az değil mi? Kitap okuyanlar belki hayıflanacak ama ellerini kitaplara sürmeye ten
okuyanlar belki hayıflanacak ama ellerini kitaplara sürmeye tenezzül etmeyenler için
dertlenecek bir husus yok. Yahu kitap hakikaten de mühim bir mesele. Eminim ki şimdiye
dek bu konuya dair çok şey yazılmıştır, lakin ben biraz farklı bir cihetten bakacağım.
Tabii, kelimenin kökenine bakmadan geçmeyeceğimi anlamışsınızdır artık. Arapça “tab’”
kökünden gelen bu güzel mi güzel, müthiş, muazzam, hayal ve düşlerle dolu ve kesinlikle
başka dünyalara işaret eden kitab yahut Türkçe ifadeyle kitap, farkına varan bir akıl için ne
değil ki? Çok mu süslü, iddialı sözler bunlar? Hayır, ne münasebet efendim, az bile söyledim.
Bir iki gün okumadıkları zaman kendilerini eksilmiş hisseden okurlar ne demek istediğimi
anladıklarından içim rahat. Benim sorunum, tövbe etmişçesine elini kitaba sürmeyenlerledir
ki, zaten onlar bu yazıyı büyük ihtimalle okumayacaklardır.
Bu konuda söylenecek o kadar söz var ki… Misal en okumuşundan tutun da ömründe okul
yüzü görmemiş bir âdemin hemfikir olduğu mevzu var ise o da okumanın ne kadar hayati
olduğudur. Garip bir milletiz vesselam. Okumaya önem veriyor, çoluk çocuğumuzu ne
pahasına olursa olsun okutuyoruz da iş, kitap okumaya gelince büyü bozuluveriyor her
nedense. Bir gerçek var ki sevgili okur, millet olarak kitap okumaktan pek hazzetmiyoruz
galiba. Bu, temelsiz bir gerçek de değil hani. Bir kere kapı gibi istatistik var meydanda.
İnternetteki bir haber şöyle:
DESAM tarafından hazırlanan Ar-Ge raporuna göre, Türk halkı günde 6 saatini
televizyona, 3 saatini internete ayırırken, kitap okumaya yılda ancak 6 saat ayırıyor.
Rapora göre, Türk halkı pek kitap okumuyor. Türkiye'de okuma alışkanlığı yok denecek
kadar az. AB ülkelerinde yüzde 21 olan bu oran, Türkiye'de sadece yüzde 0,01.
EN ÇOK FIKRALAR VE AŞK KİTAPLARI OKUNUYOR
DESAM raporunda atıfta bulunulan UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Kurumu) dünyadaki okuma alışkanlıkları raporuna göre ise Türkiye, kitap okuma
oranında dünya ülkeleri arasında 86'ncı sırada; Gambiya, Fildişi Cumhuriyeti gibi Afrika
ülkeleriyle aynı düzeyde yer alıyor.
Türkiye'de kitap okuyan on binde bir kişinin okuduğu kitaplara baktığımızda yani en çok
okunan kitaplar ise genelde; fıkra kitapları, namaz hocası ve dua kitapları ile aşk kitapları başı
çekiyor.
AYDA 213 TL CEP TELEFONUNA YILDA 6.5 TL KİTABA AYIRIYORUZ!
Ayda cep telefonu ve iletişim masraflarına 213 TL ayıran 4 kişilik bir Türk ailesi kitaba ise
ayda değil yılda sadece 6.5 TL ayırıyor. Türkiye’de internet kafeler ve cep telefonu satış
ofisleri ve bayilerinin sayısı çığ gibi artarken kütüphaneler sinek avlıyor.
1 MİLYON KÜTÜPHANE ABONESİNE KARŞIN 71 MİLYON CEP TELEFONU
ABONESİ
Türkiye’de çoğu AB standardını taşımamakla birlikte bin 118 kütüphaneye çoğu ders
çalışmaya giden öğrenciler olmak üzere yılda 18 milyon kişi giriş yaparken, 16 bin
kütüphanesi bulunan ABD’de kütüphanelere yılda 1 milyar 400 milyon giriş yapılıyor. Bin
118 kütüphaneye karşın Türkiye’de 600 bini aşkın kahvehane bulunuyor.
Türkiye’de 1 milyon 25 bin kütüphane üye sayısı bulunuyorken 71 milyonun üzerinde cep
telefonu abonesi var.
KİŞİ BAŞINA BİN 399 SİGARAYA KARŞIN 7 KİTAP DÜŞÜYOR
Yapılan bir araştırmada gençler en önemli ihtiyaçlarının akıllı cep telefonu olduğunu dile
getirirken BM İnsani Gelişmişlik Raporu’na göre Türkiye’de kitap 235. sırada yer alan bir
ihtiyaç malzemesi. Türkiye’de yılda kişi başına sigara tüketimi bin 399 iken kişi başına 7
kitap düşüyor.
Yapılan bir araştırmada deneklerin beşte üçünün son okuduğu kitabın adını hatırlayamazken
futbolcu ve şarkıcıların künyelerini, sevgililerini bile ezbere saydığı da görüldü (keşke kör
olsaydık da görmeseydik!). Not: Bu verilere bakarak hadi hep birlikte bir “vahhh,
vahhhhhhhhh…” diyelim.
Peki, kitap okumamamızın altında ne gibi sebepler ola? Evet, madde madde sıralayayım
gene:
1. “Okumak” fiilinin demek ki kitapsevmezler için bilmediğimiz bir manası var. Bir
mecliste ne vakit kitap okumanın önemine binaen bir iki kelam etmeye kalksan ve kutsal
kitabımızın -lamı cimi yok işte!- ilk ve en mühim emri olduğunu söylesen, aklıahir bir
bilirkişi, cevabı yapıştırıverir: İyi de ayette “oku” derken kasıt, kitap okumak değil sadece,
kainatı da oku, demek istiyor.
Şu akıl dolu cevaba da bakın hele. Yüce şahsiyet, kitap okuma adımını geçmiş, kâinatı
hatmetmeye başlamış da haberimiz yok.
Bu türden bir izaha şimdi nasıl karşılık verilir?
A) Gözler fal taşı gibi açılır ve dudaklar içe çekilir. (ikisini de aynı anda yapmak pek
zordur.)
B) Tebessüm edilir ve o esnada gözler kısılır ki, karşı tarafa hak ettiği ileti yollanır.
C) Hızla ayağa kalkılır ve sert bir dönüşle mekân terk edilir. (Ortamda bulunanlar
tarafından bu hareket yenilgi şeklinde anlaşılabilir)
D) Kâinatı okuyacak kadar (ilahi ilme ulaşmakla eş manadadır.) ileri gitmiş şahsiyet tebrik
edilir ve ardından şöyle bir sual sorulur: Okuduğun kâinat kitabından ne devşirdin, bizi de
aydınlat?
E) Susulur. Ama sanıldığı üzere susmak her dem en iyi cevap değildir.
2. Okumayı seviyorum fakat zamanım yok. Evet, Bahane İşleri Müdürlüğünde mesai
harcayanlar için ne emsalsiz bir yanıt değil mi? Berbat olduğu kadar acınası bir bahane.
Kabahati zaten olmayan bir şeyin (zaman var mı yoksa?) üstüne yığmak hakikaten de takdire
şayan bir meziyettir. Ayrıca insanın kendini bile isteye kandırmasına da güzel bir örnektir.
3.Okumak istiyorum ama kitap pahalı. Bu bulunmaz bahaneye de elbet çok şey
söylenebilir. Mesela en son hangi kitabı okudun, diye sorulan bir soruya sanmam ki bir cevap
verilsin. Kim bilir en son ne zaman bir kitap geçmişti de eline birkaç sayfasını çevirmişti
garibim. Hemen söyleyeyim, bir kitap pahalı olamaz çünkü paha biçilmezdir. Bir düşünün,
15-20 lira verip aldığınız şey, kitabın maddi tarafıdır, yani kâğıt, mürekkep, matbaa masrafları
falan… Yoksa ne haddimize ki kitabın iç’ini para denen metayla satın aldığımızı iddia etmek;
mana ancak manayla elde edilir zira. Dolayısıyla ayda 50-60 lira verilir kitaba, yeter ki niyet
sağlam olsun. Bir kitap parasını bile gözden çıkaramayanlar ise:
A) Yaşama sanatını bilmeyenlerdir.
B) Yaşadıklarını bilmeyenlerdir.
C) Dar bir kafanın içine hapsolmuş olanlardır.
D) Dünyalarının darlığından haberi olmayıp da devekuşlarının uçtuğunu sananlardır.
E) Hepsi.
Düşünüyorum öyleyse varım, demiş feylesof ama düşünebilmek için ilkin okumak gerekir.
İnanın insan denen varlığı hiçbir neden kitaplar kadar dönüştüremez. Okuyorum öyle ise
düşünüyorum, meselesini halletmeden var olup olmadığınıza karar vermeye çalışırsanız bu,
kitap okumadan kâinatı okumak iddiasını gütmek olur ki, pek zavallıcadır doğrusu.
İyi okura selam olsun…