İspanyol ressam Juan Lucena’nın corona virüsü salgını nedeniyle vefat eden yaşlıları çizdiği "Onlarsız Ne Yapacağız?" isimli anlamlı resim!
Sevgili dostlarım , kahraman silah arkadaşlarım ve değerli okurlarım aşağıda açıkladığım sebeplerden dolayı yazılarıma kısa bir süre ara verdim.. Ancak pes etmeyeceğimi ve önemsediğin konuları sizlerle naçizane buluşturmaya gayret göstereceğimi biliniz isterim..
Bilindiği gibi bir yılı geçkindir korona ile sarmaş dolaşız!. Dünyada 30 gelişmiş ülkede gerçekleştirilen araştırmada COVID-19 nedeniyle Türkiye, %60 oranla akıl ve ruh sağlığını kaybetmiş ülke konumunda gösteriliyor.
Yukarıdaki %60’lık oranın isabetli değerlendirme olduğu aşikar. Bu iş için televizyonların haber kanallarını gözlemlemek, gazetelerin üçüncü sayfalarını (namus cinayetleri, tecavüzlerdeki artış, kız kaçırma, boğazlama vb.) okumak yeterli!.
Her gün tıp bilim kurulunun ve ekranlarda görüş bildiren tıp doktorlarının(!) birbiriyle çelişen söylemleri ‘Düşünme Yetimizi’ de bitirdi. Birde buna kafası karışan insanımızın inançsız ve umursamaz tavırları eklenince beklenen vahim sonun pençelerinde yem olduk.
Bir buçuk yıl evveline kadar ulus olarak hep birlikte nice badireler atlattık. “Zoru başarırız, imkansızı başarmak zaman alır” şiarıyla hareket ederek bütün sıkıntıların üstesinden gelmeye gayret ettik.
Ancak korona virüsü hücrelerimize nüfus ettikçe ve de bu illetle mücadelede tıp da henüz arayış içersinde olunca paniğe sürüklendik. Henüz çaresi bulunamayan olumsuzluklarla kaygılandık, endişelerimiz ürpertici seviyeye ulaştı.
Yine bu illetle birlikte insanlığın fizyolojik ve duygusal durumu, kısacası maddi ve manevi çökkünlüğü (depresyon) o kadar korkutucu düzeye tırmandı ki, trafikte, savaşlarda ve tabii afetlerde meydana gelen can ve mal kayıplarını katbekat aştı!
Hal böyle olunca bilgi alışverişinin sağlıklı akışı da bundan nasibini aldı.
Gün geçmiyor ki; bir yakınımız, silah arkadaşlarımız sıradan hastalıklar nedeniyle gidip, korona teşhisiyle hastanede yoğun bakıma alınmasın!.. Örnek mi istiyorsunuz?
O kadar çok ki hangi birini yazayım bilemedim!
Ancak ibretlik olması açısından bir örnekle yetineyim.
14 Mart 2019’da emekli bir silah arkadaşım sıradan rahatsızlıkları nedeniyle eşiyle birlikte hastaneye gidiyor. Gerekli tetkikler için hastane ortamında bulunmaları sonucu bulaşan virüs (korona) nedeniyle aynı hastaneye yatırılıyor.
Sonrası yoğun bakım ve... 21 Mart 2021 de ‘değişmeyen’ acı son!
Sözün kısası doktorlarca yapılan cansiperane müdahaleler de sonuç vermeyince dağ gibi bir arkadaşımızı daha yitirdik.
Bu arada onunla yakından ilgilenen eşi de aynı illetten hastanede tedavi altındaydı.
Buraya bir nokta koyarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmış personel ve yakınlarına dayanışma ve destek olma konusunda eski ve/fakat Türk askerini ayakta tutan, manevi duygularını zirveye taşıyan onur verici bir alışkanlığı sizlerle paylaşmamın faydalı olacağına inanıyorum.
Nedir o 12 000 yıllık geçmişi olan askerin alışkanlığı derseniz açıklamaya çalışayım.
“Kutsal yuvalardan (asker ocağı) yetişen ve uzun bir süre zor şartlarda şerefle ve kanının son damlasına kadar savaş veren arkadaşlarımız ile onların aileleri kıymetlimizdir, dertlerine derman olmaya yeminliyiz.”
***
Tekrar gelelim verdiğim örneğin çarpıcı, düşündürücü ve üzerinde önemle ve dikkatle durulması gereken son bölümüne!..
Bu kez 18 Nisan 2021 tarihinde hastanede korona teşhisiyle tedavi altına alınan merhumun eşinin son durumunu öğrenmek için KHO/1968 devre başkanlığıyla irtibat kurdum.
Başkanlığımız “eşiyle görüşüldüğünü , daha evvel her iki aşıyı da olduğu için hastalığının hafif seyrettiğini ve şimdilerde evinde istirahat ettiğini ve de daha da önemlisi eşinin, merhum hakkında dile getirdiği ilginç ve bir o kadar da hüzün verici mesajını” ilettiler.
Ders alınsın için sizlere sunuyorum.
" Beni aşıya götürdü, kendisi bütün ısrarıma rağmen aşı olmayı kabul etmedi."
***
İnsanlığın çaresizlikler içinde boğuştuğu bu dönemde doğal ölümle kaybettiğimiz yakınlarımıza bile dinin gerektirdiği ödevleri yerine getiremez olduk!
Hele konu korona ise, devletin kayıpları en aza indirmek adına defin işlemlerinde aldığı haklı önlemlerin halk nezdinde yarattığı ruhsal çöküntüyü söylemeye dilim varmıyor inanın!
Sonuç olarak; Önce ülkeyi yönetenlerin, zaman kaybetmeden topyekun salgın seferberliği ilan etmelerini ve uygulanması istenen aklıselim yasakların sıkı takipçisi olmalarını bir vatandaş, bir yurtsever olarak öneriyorum!.