Radyo Dalgalarından Gazete Sayfalarına Uzanan Bir Köprü

Sevgili okurlarım kalbim minnetle dolu bu satırlara başlarken, öncelikle sosyal medyadan bana gönderdiğiniz o sıcak mesajlarınız, o içten sevginiz için her birinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. İyi ki varsınız, sağ olun, var olun!

Sizlerden ayrı kaldığım bu süreç aslında benim açımdan dolu dolu geçti diyebilirim. Davetli olduğum Bosna-Hersek ziyaretimde unutulmaz bir misafirperverlik yaşarken manevi anlamda da tarifsiz anılar edindim. Azerbaycan için tek millet iki devlet ifadelerinin Bosna-Hersek içinde kullanılması gerektiğini bizzat gözlemledim. Başka bir coğrafyada kendi topraklarımın izlerini görmek, ruhumu derin bir onurla doldurdu. Ecdadımızın mirasıyla bir kez daha gurur duydum. Bu uzun soluklu yolculukta, sadece coğrafi değil, duygusal anlamda da derinlere indim.

2 Nisan Otizm Farkındalık Haftası’nda, Beş Nokta Otizm derneğinin paydaşlığında engelsiz sanat gösterisi, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir deneyimdi. O minik ellerin, o kocaman yüreklerin sahneye yansıttığı sanat, tüm salonu gözyaşlarına boğdu. Hele ki yakın zamanda kaybettiğimiz derneğimizin üyesi canımız Yağız Kemik’i barkovizyon ekranlarında görmek... Ve o tertemiz, saf yüreklerin bizlere armağan ettiği ay yıldızlı gösteri...

Keşke herkes o manzaraya şahit olabilseydi. Vatan sevgisinin en duru, en etkileyici ifadesiydi o anlar. Gözyaşlarımız, bu tarifsiz duygu selinde birbirine karıştı.

7 Nisan Kanserle Mücadele Haftası ise, hayatımın en güçlü kadınlarından birine, sanatçı, şair ve iş insanı Sevgi Çelebi’ye adanmış bir moral ve destek gecesine tanıklık etmemi sağladı. Tüm sanat camiasının tek yürek olduğu o anlamlı gecede, Sevgi Çelebi’ye verilen destek, hepimizin kalbini ısıttı. Sanatın iyileştirici gücüne bir kez daha şahit olduk.

Ve nihayet, yeni yuvam olan Yeni Çağrı gazetesini ziyaretim...

Sevgili Yağmur Tanyıldız’ın o içten, samimi karşılaması ve engin bilgisiyle yaptığı sohbet, doğru bir adreste olduğumu bir kez daha teyit etti. Sohbetiyle hayran bıraktı bizleri.

Yağmur hanım, bizi basın dünyasının duayeni Abdullah Akosman’ın odasında ağırlarken odaya girdiğim ilk andan itibaren kendisine ait yüzlerce kitaptan oluşturduğu kütüphanesi beni adeta benden aldı. İçimden o kütüphane keşke benim olsa ve o kitapların içinde o kağıt kokularını içime sindire sindire okuyabilme imkanım olsa diye iç geçirmedim değil.. Teşekkürler Abdullah amca, tüm desteğiniz ve bu kadar harika bir usta olduğunuz için.

Evet sevgili okurlarım, radyo dalgalarından gazete sayfalarına uzanan bu yeni başlangıçta, sizlerle yeniden buluşmanın, yeni bir yolda yürümenin heyecanı içindeyim. Kalplerimiz arasındaki bu köprünün her daim güçlü kalması dileğiyle, Yeni Çağrı sayfalarında buluşmak üzere...