“Diğerlerinin hissettiklerini anlayabiliyorum, kendi güçlü ve eksik yönlerimin farkındayım ve bunları kabul edebiliyorum, hatalarımı görebiliyorum.” ve benzeri cümleler kurabiliyor ve bu farkındalıkla yaşadığınızı düşünüyorsanız, duygusal zekânız hakkında olumlu şeyler söylemek mümkün. Günümüzde birçok insan bu yönlerini ifade etmediği ya da edemediği gibi edebilen kimi insanlar için de bunlar sadece sözde kalarak eyleme geç(e)miyor.
Haliyle paylaşımlar yüzeyselleşiyor, derinlik kayboluyor, sohbetler kısa cümlelerle devam ediyor. Biraz uzasa eleştiri, nasihat, kıyas ihtimali artıyor. Artık birçok insan dert dinlemek istemezken birçoğu da dert yarıştırarak rahatlamaya çalışıyor. Biri “Dün eşimle yine tartıştık.” diyen arkadaşına “Seninki yine iyi, benimki ortadan kayboluyor.” derken diğeri işyerindeki sıkıntıyı anlatırken “Dua et, bir işin var.” cümlesini duyuyor.
Kim daha çok kırılmış, kim daha az sevilmiş kim daha çok üzülmüş kulvarlarında bir yarış halindeyiz. Çünkü anlatmaya ihtiyaç duyduğumuz kadar kendi derdimizin daha büyük ve önemli olduğu hissimizi de yansıtmaya ihtiyaç duyuyoruz. Babam anlatırdı: Bir gün bir sincap daldan dala atlarken “Bir batman yağım eridi.” deyimce aşağıda bunu duyan tilki “Senin canın ne ki, batmanın ne olsun?” diye sormuş. Sincap ise şu cevabı vermiş: “Benim batmanım da bana göre!”
Dert yarıştırmak
Artık dertleşmekten öte dert yarıştırıyoruz. Eskiden dertler paylaşılırdı, şimdi kıyaslanıyor.
Herkes birbirinin bir nevi acılar jürisi neredeyse… Anne babalarımızdan içimize işlenen “Siz yine iyisiniz, bizim zamanımızda..” şeklinde başlayan cümleler yıllar içinde kendi deneyimlerimizle harmanlanınca kimin daha dertli olduğuna karşımızdakini ikna etme çabası kaçınılmaz oluyor. Peki, anlatmayalım mı? Elbette anlatalım ancak dertlerimizi yarıştırmadan mutlaka ortak bir yerden konuşma kaygısına girmeden anlatalım.
Sanıyoruz ki derdimiz ne kadar büyükse ve onu ne kadar bu şekilde anlatırsak o kadar görünür oluyoruz. Ancak dert yarıştırmak bizi daha haklı, daha değerli ve daha anlaşılır kılmıyor. Aksine bizi kendimizden ve diğerlerinden uzaklaştırıyor. Biri bize içini dökerken zihnimizde kendi dertlerimizin listesini yapmaya başladığımızda o ilişki orada zedeleniyor. Halbuki kimi dertlerin sükunetini korumak, onları daha anlaşılır kılar. Çünkü bazen koşarken değil dururken fark edilirsiniz.