Stalingrad Savunması ve Stalin’in Sonu

2 Şubat, 20 yüzyılın dönüm noktalarından Stalingrad Savaşı’nda Almanların teslim olarak en büyük cepheyi kaybetmesinin sene-i devriyesidir. Stalin’in bu zaferi ile Volgograd’ın adı Stalingrad olarak değiştirilmişti. SSCB sonrasında mesela Leningrad yeniden St.Petesburg olurken Stalingrad Kruşçev’in, De-Stalinist politikaları kapsamında daha 1956’da Volgograd olarak eski ismine dönmüştü.

Yaklaşık 6 ay süren Stalingrad muharebelerinde 2 milyon civarında insan ölmüştür. Kış şartlarının da sunduğu avantajlarla Rus savunması Stalin açısından büyük bir zafer olsa da Almanların ancak burada durdurulabilmesinin muhasebesi Kremlin için ağırdır. Çünkü iktidarını garanti altına almak için tarihe “büyük temizlik” adıyla geçen operasyonları neticesinde devlet kademelerinde olduğu gibi orduda da tecrübeli asker bırakılmamış, kurşuna dizdirilmiş, idam edilmiş veya geri dönmemek üzere Sibirya’ya gönderilmiştir.

Rusya’nın karizmatik kurucularından Korkunç İvan da en yakınlarını duyulmadık, bilinmedik yöntemlerle işkencelere tabi tutarak öldürtmüştür. Troçki ve taraftarlarını Moskova ve iktidar kademelerinden uzaklaştırdıktan sonra Stalin üç aşamalı katliam programını gerçekleşmiştir:

İlk aşamaya muhaliflerin temizlenmesi denmektedir. Bu safhada sadece Troçkistler değil aynı zamanda Bolşevik İhtilali’nin nice öncüleri de Stalin’i uyardığı/eleştirdiği için yok edilmiştir. Devrimin A takımından olmanın verdiği özgüvenle ekonomik ve siyasi konulardaki görüşlerini daha rahat dile getirebilmeleri, ortadan kaldırılmaları için yeterli olmuştur. Öyle ki benzer bir çok diktatör için söz konusu olduğu gibi birlikte yola çıktıklarının büyük kısmının hayatına, daha 1930’lara varmadan son vermiştir. Birçoğunun nerede ne zaman öldüğü bilinmemektedir.

İkinci aşama, potansiyel muhaliflerin temizlenmesi olup toplum nezdinde, partide, bürokraside veya askeri kademelerde tecrübeli, nüfuz sahibi olanların yok edilmesidir. Siyasete bulaşmadığı halde bulunduğu çevrede itibar sahibi olmak, bir aşama sonra Stalin’e karşı gelme gücüne sahip olmak demektir, ortadan kaldırılması lazımdır. Ceditçi/Sosyalist Türk önderler de bu dönemde yok olmuştur.

Sovyet devriminin Stalin ile uyguladığı Korenizatsiia, Rus olmayanların sisteme entegre edilmesi programıdır. Bunun için parti, idare ve üretim kadrolarına yerlilerin alınması gerekliydi. Benzer durumdakilerin yaşadığı çelişki ise tercih sebebi liyakat mi sadakat mi? İşi ehline vermek, liyakati ön plana çıkarmak aklın yolu olduğu halde bütün diktatörlerin tercih ettiği gibi Stalin de sadakati ön plana çıkardı. Partiye bağlılık, yükseldikçe Stalin’e sadakat her işten anlamak anlamına gelmekteydi. Bunun doğal sonucu olarak üretim düşmüş, ekonomik sıkıntılar had safhaya ulaşmıştı. Bununla beraber gittikçe şiddetlenen açlık ve yoksulluk, kitleleri daha kolay baskı altına almayı kolaylaştırmaktaydı. Çünkü refah ve zenginlik veya toplumsal takdir bir adım sonra yönetimi hedef alma gücü verebilirdi. Hatırlatalım Humeyni ipleri ele aldıktan sonra hayatını kurtarmak için kendisini usule aykırı Ayatullah yapan Şeriatmedari’yi ölünceye kadar ev hapsinde tutmuştu. Şi Cinping kendisine iktidar yolunu açan halefi Hu Jintau’yu parti kongresinden yaka-paça dışarı attırdı, sonu bilinmemektedir. Devrimin çocuklarını yemesi, kadim deyimlerdendir.

Üçüncü aşama, temizlikçilerin temizlenmesidir. Fiili veya potansiyel düşman kalmayınca bütün diktatörler gibi Stalin en yakınlarından şüphelenmeye başladı. İlk iki aşama önemli ölçüde gizli servis NKVD’nin doğrudan veya dolaylı katkılarıyla gerçekleşmiştir. Üçüncü aşamada NKVD başkanı dahil önde gelen “temizlikçi” isimler yok edilmiştir.

Stalin’in 1953’te çıldırarak veya zehirlenerek öldüğü/öldürüldüğü konusu muammadır. İlginçtir ki Stalin’in, bir dönem NKVD’nin başına getirdiği, daha sonra Politbüro üyesi yaptığı, hemen her aşamada en çok güvenip kolladığı Beria tarafından zehirlendiği iddia edilmektedir. Yaklaşık 30 yıl boyunca dünyanın en büyük devletinin başında olan Stalin, her aşamada kan döküp milyonları ölüme gönderirken bir dönem en yakınındakileri, dava arkadaşlarını kurşuna dizmekten çekinmediği gibi kendi sonu da bir çok diktatör gibi en yakınındaki kişinin eliyle gerçekleşmiştir. Enver Sedat’ın, seçkin birliğinin mensupları tarafından kurşunlandığı hatırlanmalıdır. Kurşuna dizdirdiklerinin sayısı bilinmeyen Beria da 1953’de kurşuna dizilmiştir. Onun ölüm emrini veren kişi ise yıllarca Stalin’e daha fazla yaranmak için birlikte çalışan, bir dönem Politbüro-daşı olan Kruşçev idi.

Uluslararası sistem, bir görüşe göre doğal denge demek olup Kadir-i Mutlak nizamı olarak okunabilir. Genellikle zalim ve lanetli bir diktatör olarak anılan Stalin’in Hitler istilasını durdurabildiği unutulmaktadır. Bununla beraber her iki diktatör de ülkesine ve halkına barış, huzur, refah getirme vaadiyle devrim yapmış, seçimleri kazanmış, büyük emeller uğruna her aşamada yetkilerini genişletmiştir. Bir dönem yanında olanlar, gittikçe azgınlaşan bu diktatörlerin durdurulamaz olduğunu anladıklarında, daha önce destek oldukları en azından sessiz kaldıklarından dolayı bin pişman olmuşlar, fakat çok geç kalmışlardır.

Çarlık rejiminin zulmüne karşı önde gelen Türkistan ve Kafkasya Türk aydınları Bolşevik kadrolarının önemli unsurlarındandır. İhtilalin dörtlüsü olarak bilinen Lenin, Troçki ve Stalin’in yanında Sultan Galiyev de bulunmaktaydı. Onun önemli görevi, Çarlık belasından kurtulduktan sonra Türk halklarının veya devletlerinin isterlerse bağımsızlıkarını sürdürebilecekleri isterlerse yeni rejimin devletine katılacakları konusunda soydaşlarını iknâ etmekti. Çarlık yanlısı Beyaz Ordu’ya karşı Kızılordu komutanı olarak savaşarak Kazan’ı geri alma başarısı, Bolşevik iktidarın yerleşmesinin önemli aşamalarındandır. Diğer Türkleri Bolşeviklere katma görevini de başarıyla ve inanarak yaptı. Fakat Çarlık yıkıldıktan sonra yeni rejimin çok daha tehlikeli olduğunu anladığında kadrodan ayrıldı, geçim derdine düştü, peşi bırakılmadı. Nice sürgün ve zindan cezalarından sonra kurşuna dizildi.

2 Şubat 1943, sadece Stalingrad muharebelerinin SSCB tarafından kazanıldığı tarih değildir. Devrin iki büyük diktatöründen biri teslim olurken diğeri için sonun başlangıcıdır. Sahada zafer kazanılmış fakat maliyeti ağır olmuştur. Olağanüstü şartlar bahanesiyle gözünü kırpmadan en yakınlarının seller gibi akıttığı kanı, kendisini de tutmuştur.