Yeni bir çağa girdiğimizi artık bilmeyen yok! 

Küreselciler ise bu çağa “Yeni Dünya Düzeni” diyorlar yani onların kurguladığı yeni bir düzen olsun diyorlar. Zaten en çok ateşle arzuladıkları bu yani “Tanrıcılık Oynamak”… 

Zira Big Bang teorisi ile büyük bir kaos ile başlamıştı her şey ve bilim ise buna büyük patlama diyordu. Mantıksal açıdan baktığımızda ise kaos sonrası her zaman bir kargaşa, parçalanma,  düzensizlik görürüz değil mi?

Örneğin bir mahallenin ortasına büyük çapta bir patlayıcı yerleştirseniz, patladıktan sonra yani büyük patlama olduktan sonra düzen olur mu? Yoksa gözyaşı, parçalanma, yok olma falan mı olur? 

Ancak Allah’ın (c.c) zerre tanesi kadar minicik bir noktadan büyük bir patlama başlatarak evreni modellediği gerçeğinde, bu büyük patlamadan sonra kaos, parçalanma, yok oluş değil tam aksine yeniden var oluş, dağlar, gökyüzü, denizler ve bunların içinde yaşayabilen canlıların var olması onun “yaratıcılık” delilidir elbette. 

İşte bugünlerde ise Tanrıcılık oynayanlar dijital dönüşüm ile devletlerin sonra toplumların sonra ailenin ve sonra ise bireylerin temel değerlerini yok etmeyi amaç edindiler çünkü kendi kaoslarından sonra “Yeni Dünya Düzeni” ideallerine yollarına kaldırım taşı döşüyorlar. 

Ne yazık ki, gelişen sosyalleşme ve bunu tetikleyen dijitalleşme ile yeni yetişen bireylerin en büyük halkasını oluşturduğu başka bir psikoloji ile donatılmış yeni insan modelleri ile karşı karşıya bırakılıyoruz. 

Bu insan modellerinde ise mikro alanda suçlu, örgüt yapısını ayakta tutacak karakterlerin çoğaldığına şahit oluyoruz. Aslında bilinçaltımıza “Sonunu düşünen kahraman olamaz!” dizi replikleriyle sokulan bu tehlikeli davranış modeli, insanları suç işlerken düşünmeme potansiyeli ile hemhal etti. 

Dolayısı ile Türk devletinin tüm kurumları, bu yeni düzende onların “Yeni Dünya Düzeni” ile değil İslam ile müşerref olmuş bir toplumun gereği olarak kendi toplumunun değişimlerini, eğilimlerini ve dönüşüme uğrayan sosyalleşme unsurlarını çok iyi analiz etmeli ve çözümler sunmalıdır.

Yeniçağ kim ne derse desin “Dijitalleşme” çağıdır ve bu çağda bir figüran değil önemli bir aktör olarak yerimizi almalıyız. Alfabenin son harfini kullanarak “Z Kuşağı” güzellemesi yapmak yerine onlara bir “SON” olmadıklarını da hatırlatmalı, alfabetik bir düzlemde olmak yerine muasırlaşma zirvesinde yürüdüğümüzü anlatabilmeliyiz. 

Umarız gerçekten de son günlerde siyasilerin bolca kullandığı “Yeni Türkiye yüzyıla” olarak geleceğe yürürüz. Bir Türk genci olarak en büyük umudumuz budur!