İnsanın ümidinin tükenmesi demek yaşama sevincinin ve hayatının anlamının kalmadığı noktadır. Ümidin bitmesi demek karamsarlığın, yaşama sevin

İnsanın ümidinin tükenmesi demek yaşama sevincinin ve hayatının anlamının kalmadığı noktadır. Ümidin bitmesi demek karamsarlığın, yaşama sevincinin ve gelecek kaygısının uç noktasıdır. Kadere boyun eğmek demektir.
İnsanları bu noktaya getiren ise yenilgi, gelişememe ve başarısızlıklardır. Gerek birey olarak gerekse yönetimsel çöküşlerdir.
Kişinin ihtiyaçlar hiyerarşinin ilk noktasında takılı kalması veya geriye itilmesidir temel neden.
Nedir peki ihtiyaçlar hiyerarşisi eski deyimle özetlersek “yiyim, giyim ve evim” diye özetlenebilir. Bu yeni tanımlama ile şu şekildedir
1: Fizyolojik ihtiyaçlar.
2:Güvenlik ve barınma.
3:Ait olma ve sevgi
4:Değer ihtiyaçları.
5:Kendini gerçekleştirme.
Tanımlama bu şekildedir
Bir toplumu birlik ve beraberlik içerisinde ayakta tutmak için onu beslenme barınma ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmış olmalıdır. İhtiyaçlar hiyerarşisinin ilk üçünü aşan toplumlarda, baştakilerin koltuklarını korumaları liderin bilgi ve iyi yönetmesine bağlıdır.
Yapılan her yanlışı sorgulayan bir halk kitlesi liderin yanlışlarını görebilecekleri için aynı zamanda bir otokontrol sistemi oluşturmuş olurlar ki bu daha sağlıklı bir yönetim anlayışıdır. Yönetenler her bireyin adaletten ve milli gelirden eşit olarak faydalanmasını sağlamalıdır. Yönetim şekliniz ne olursa olsun demokrasinin hangi şekli olursa olsun uygulanabilir bilir yasalar kamu vicdanında yer alması lazımdır.
Adaletle işlettiğiniz yasalar toplumda kırılmalara ve kamplaşmaların önüne geçecektir. Bir kesimi mutlu ederek veya ayrıştırmak suretiyle iktidarınız süreli olarak sürdürebilirsiniz lakin kırılma noktasını ertelemeniz mümkün olamaz.
Arkanızda büyük kitleler olmasına rağmen sonunda yönetilemez yönetemediğiniz bir ülke ile karşı karşıya kalmanız kaçınılmaz sondur.
İyi yönetememenin bir sonucu olarak bazı ahlaki ve milli değerlerimiz erozyona uğrar ki buda bir halk için en büyük kayıptır.
Etkisiz ve tepkisiz bir millet haline gelmekteyiz yavaş yavaş
Bakın artık neler bizi ilgilendirmiyor.
Terör bizi vurmadığı sürece hayatımız normal akışında devam edebilmekteyiz.
TV ekranlarımızdan her gün katledilen kadınlarımıza dinlerken sadece izlemekten veya yazık demekten başak tepkimiz olamamaktadır.
Çocuk yaşta gelin edilen çocuklara karşı bir yaptırımımız veya tepkimiz olmamaktadır.
Küçük yaşta köle gibi çalıştırılan çocuklara karşı ne hissediyoruz?
Basın özgürlüğüne karşı ve haber alma özgürlüğümüzün kısıtlanmasına ne karşı ne diyoruz?
Sahte delillerle mahpus damlarında çürüyen insanlarımızın arkasında durabiliyoruz?
Yolsuzluk, rüşvet ve talana karşı ne hissediyoruz? Sadece helal olsun adam işini biliyor demekle yetiniyoruz.
İhmal sonucu madenlerde inşaatlarda karayollarında demiryollarında veya başka başka alanlarda ölenlere karşı sorgulamak ve eleştirmek yerine takdiri ilahi demekle yetiniyoruz.
Düşük gelire sahip açlık sınırında yaşayan işçiler emeklilikler çiftçiler tüm dar gelirli kesimler kendi içerisinde bulundukları durumları dahi sorgulayamaz hale gelmişlerdir.
Baştaki ihtiyaçlar hiyerarşisinde saydığımız maddelerinin hep birinci basamağında kalmamız veya geriye itilmememiz asıl sorunun nedenidir.
Aç insan düşünmeye ve sorgulamaya vakti yoktur çünkü onun önceliği sadece o gün karnını doyurmaya odaklanmıştır.
Tabiri caizse “aç bırak destek al” şeklinde özetlenebilir gelir seviyesi yüksek veya aydınlanmış insan, durum muhasebesi yapan sorgulayan araştıran haksızlığa razı olmayan ihmallere takdiri ilahi demeyen insandır.
Tüm bu sorunlar dururken gerçek sorunları tartışmak yerine, bazen sistemi bazen de magazin tartışır hale geldik. ALLAH sonumuz hayır etsin diyelim.
Umutlarınız sönmüş küller içerisinde kor gibidir yeter ki tekrar alevlendirmesini bilelim.