Değerli okurlarım, yazımın dördüncü bölümünde Ermeni Sorununun ve zorunlu göçün (Tehcir) gerçek iç yüzünü Emekli Büyük Elçi Kamuran Görün

Değerli okurlarım, yazımın dördüncü bölümünde Ermeni Sorununun ve zorunlu göçün (Tehcir) gerçek iç yüzünü Emekli Büyük Elçi Kamuran Görün ve Amerikalı tarihçi Justin Mc Corthy vasıtasıyla sizlerle paylaşmıştım. Okumaktan uzak bırakılan Türk insanı dost ve düşmanını maalesef algılamakta zorlanıyor. Eğitim ve öğretim konusunda Türk ulusunun içine düştüğü çıkmazı gören ve bu konudaki zaaflarımızı iyi bilen iç ve dış mihraklar 101 yıldır yalan, yanlış tarihi olguları her daim önümüze koymaya yemin etmişler adeta!...

Gözler, düşmanı göremeyecek kadar kör, dosta da inanmayacak kadar sağır olmuşlar, ne yazık ki!...

Tek dileğim, gerçekler bir gün bilindiğinde atı alan Üsküdar’ı geçmemiş olsun!....

Bu düşüncelerle yılmadan gerçekleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim !..

Biraz da takdirini sizlere bırakacağım içimizdeki tarihçilere (!) bir göz atalım, isterseniz!..

Bakın Amerikalı tarihçi J.Mc.Corthy, Ermeni Meselesi hakkında ülkemizi savunması beklenen Türk tarihçi Halil Berkay ve Taner Akçam hakkında nasıl görüş bildiriyor:

“Bu yazarlar olayı tek taraflı olarak değerlendiriyor ve soykırımı savunuyorlar. Ben bu tarihçileri mantıksız buluyorum. Çünkü soykırım da, masum ve karşı koyamayacak yapıda tüm insanlığı katletmeniz amaçlanır..Burada böyle bir davranışa şahit olunmamıştır.

Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu kendi ve önemli bakanların imzasını taşıyan bir raporla bakın olaya nasıl açıklık getiriyor:

"Türklere savaşı biz açtık.1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Aklımız dumanlanmıştı.

Türklerle savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki? Aklımız dumanlanmıştı. Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya'ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık.

Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan'ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik. Türkler doğru yaptı.

Türkler doğru yaptı 1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Barışı sabote ettik .

Kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır. Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik.

Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik"

Ermeni fanatiklerin , iki milletin dostluğunu dinamitlemek için neler yaptığına o kadar örnek vardır ki, kitaplar dolar taşar. Hem de yabancı kişilerin ağzından! Uluslar arası platformda Türkiye’yi karalamak adına katliam kararları çıkartıyorlar, abideler dikip filmler çevirtiyorlar. Amaç; Türk ve Ermeni’leri birbirine düşman etmek.

Kafaları melanetten başka hiçbir işe işlemeyen zalim ruhlu Ermeni Diasporasının kötü emellerini boşa çıkartacak “Ermenia-GreatDeseption/Ermeni hilesi” adlı kitabın yazarı Arkansas eyaletinde yaşayan Amerikalı Hıristiyan yazar ve emekli bir savcı olan Sam Weems’in kitabında kaleme aldıklarına bir göz atalım:

“ Bendeniz koyu bir Hıristiyan olarak Ermeni belgelerini incelerken, Ermeni’lerin Türk’leri karalamak adına olmadık yalanlar ileri sürdüklerine , bunu yaparken de Din kimliğini ileri sürdüklerine şahit oldum. Kitabımı yazabilmek için Washington, Paris, Londra, Moskova ve İstanbul’daki arşivleri inceledim. Ancak Ermenistan’da arşiv araştırması yapmama izin vermediler. Beni Boston’daki Ermeni Federasyonu’nun arşivlerine bile sokmadılar .

Hoşgörüden yoksun Ermeni’lerin Türkiye’de çok sayıda kilisesinin bulunduğunu , buna karşın Ermenistan’daki camilerin bu gün ayakta kalmadığını tespit ettim.

Osmanlı Anadolu’sunda görevli Amerikalı ve İngiliz devlet memurlarıyla , askeri yetkililerin tuttuğu raporlara dayanarak yaptığım nüfus hesaplamalarıyla soykırımın mümkün olmayacağını da anladım.

Ermeni’lerin konu üzerindeki amansız saptırmaları karşısında ’Ermeni propagandacılarına mı ,yoksa kendi Amerikalılarımıza mı inanalım’ açıkçası şaşırdım..Amerikan kongresi kayıtlarını araştırınca saldırgan, kavgacı, işkenceci, hırsız, yalancı ve dilenci Ermenistan’a , Amerikan vergi yükümlülerince 10 yıl içinde 1,5 milyar dolar yardım yapıldığını tespit ettiğimde isyan ettim..

Sahtekar Ermeniler hiç sıkılmadan bizim verdiğimiz vergileri ,Washington’da soykırım müzesi yapmak için bina alımına harcıyorlar. Bu Hıristiyanlık adına utanç verici bir durumdur.Eğer bir soykırım müzesi kurulacaksa sergileyecekleri arasında Türk’lerde olmalıdır. Yoksa kurdukları müze ırkçı nefret müzesi olmaktan öte bir anlam taşımaz” Devam edecektir..