Aslında Tarih şuurunda esas amaç; milletler ecdatlarının yaptıklarına sahip çıkarak onları yaşatmasıdır. Ayrıca onlara sahip çıkarak milletler a

Aslında Tarih şuurunda esas amaç; milletler ecdatlarının yaptıklarına sahip çıkarak onları yaşatmasıdır. Ayrıca onlara sahip çıkarak milletler ailesinde geleceğine yön vermesi ve geçmişten ibret alarak yaşamasıdır.
Tarih her zaman tekerrür etmez; an- cak devam eder. Devam eden tarihin meydana getirdiği sebep ve sonuçlar aynı olabilirse de yine de sosyolojik ve psikolojik faktörler etkilidir. Kişiler ve za- man değişiktir. Önemli olan bu olaylardan ibret almak, hata varsa yapmamak, başarı varsa daha iyisini yapmaktır. Her millet atalarının yaptıklarını, gelenek ve göreneklerini örf ve adetlerini yaşatmaya gayret eder.
Yukarıda belirttiğimiz gibi. Ecdadımızın bırakmış olduğu maddi ve manevi hatıralara sahip çıkmak ve onları yaşatmaktır. Dünya milletleri içinde birbirlerinin yaptıklarının medeniyete ne gibi katkıları olduğunu tanıtmaktır. tarih şuuru yalnız kendi milletinin yaptıklarıyla yetinmeyip bu yapılanların diğer dünya milletlerinin yaptıklarıyla mukayese ederek, gelecek nesillere önder ve rehber olmalıdır. Tarih bir milletin ayakta durabilmesi için nesillere kültürüne sahip çıkmayı öğretir. Hele günümüzdeki ideolojik çarpışmaların içersinde kendi milletinin akl-ı selim yaşantıyla hayatını devam ettirmeye yarar.
Nasıl ki Ergenekon’da çıkışı eski Türkler'de her yıl devlet başkanları ve devlet yetkilileri törenlerle anılıyordu. Yine İslâmiyet’in kabulünden sonra büyüklerin türbeleri ziyaret ediliyordu. Hatta günümüzde bile yapılan anma ve kutlama yıldönümleri bir milli tarih şuurunu yaşatmaktadır. Yani tarih şuuru ecdadımızda eskiden beri vardı. Bugün de vardır, Gelecekte de var olmalıdır. 
Milletin tarihi gerçek olmalı, o milletin milli emellerini açık seçik belirtmeli, ilmi tarih olmalı, gerçekçi olmalı, hataları ve başarıları bildirilmeli ki gerçeğe varılsın. Düzme, yalancı tarih olursa nesillerin lanetine maruz kalır. Tarih birleştirici ve toplayıcıdır. Adından da anlaşılacağı üzere “Milli şuuru” tanıtacak ve benimseten bir yapıya sahip olmalıdır.
 Tarih şuuru; reaksiyoner değil de aksiyoner olmalıdır. Yani olaylarda çatışma değil de gerçekçi, gerçeğe en kısa yoldan ilmi yollarla nasıl varılması gerekiyorsa bu yollar tercih edilmelidir. Bura- dan da anlıyoruz ki aksiyoner bir olay söz konusudur. Kaderine razı olmamak bu yaşantıyı devam ettirmek için hareketli bir yaşantı meydana gelmiştir.
Tarih şuuru Orta Asya'dan Türk göçlerini MÖ. 4000 - 7000 yılları arasına kadar götürmektedir. Tarih tarih şuurunda “dil” tarihle bütünleşmiş olarak görülür. Tarih şuuru Türkler’in uygarlıkların beşiği olarak kabul ettikleri Orta Asya ile 1000 yılı aşan bir süreden beri içinde yaşadıkları küçük Asya arasından zaman süresi içinde organik bir bağ bulunduğu görüşünü getirmek suretiyle Modern Batı Uygarlığı düşünce biçiminde benimsemiş oluyordu. Tarih şuuru Türk Milleti’nin bir duygu, bir psikolojik hayat hamlesidir. Bu bakımdan denilir ki; “Tarihi yapan akıl mantık, muhakeme değil, belki bunlardan ziyade duygulardır.” Tarih şuuru tarihin profilini, bir sınıfa bir zümreye değil, bir millet gerçeğine göre çiziyordu. Türkleri bütün dünyaya yeni bir millet olarak tanıtan görüş bizim içimize girmiştir. Dört yüz çadırlık bir Kayı boyundan bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle, imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi. 
Atalarımız: “Evvela, millete; kendisinin milletler içerisinde asil bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz,” diyordu.
Tarih şuurunda; Orta Asya'dan Anadolu'ya hareket ederek kültür ve medeniyetinin varlığını tespit etmek önemlidir. Tarih şuurunun bize kalan bir önemli yönü de Türklerin çok geniş alanlarda çeşitli adlar altında kurmuş oldukları devletlerin kültür için akademik bir çalışma ortamını hazırlamış olmasıdır.
Tarih şuuru, milletçe yapılan işlerin bir hatırasıdır ve hafızasıdır. Artık burada herhangi bir zümre veya hanedan söz konusu değildir. Tarihin özü olan millet gerçeği vardır. Milli devletle bütünleşen tarih şuuru, Türk insanının geçmişine yönelmek suretiyle geleceğini de belirler. Milli karakterimizi, derin tarihimizin ilham ettiği yüksek derecelere çıkarmak, ö-nemli bir inanç olmalıdır.
Tarih şuurunda; İslâmiyet’in kabulü ile birlikte manevi olarak milletin güçlenmesi vardır. Karahanlılar’dan sonra günümüz Türkiye Cumhuriyeti de bu ruhu barındırmaktadır. 
Kısacası; milli tarih tezi, tarih şuurunu güçlendirmek ve milletimizin yapmış olduğu veya milletimize yapılan olumlu veya olumsuz bütün gelişmeleri en iyi şekilde analiz etmeyi öğretmelidir. Hele 15 Temmuz 2016'da devletimize, seçilmiş hükümetimize ve de milletimize kar- şı; ahlaksızca, vicdansızca ve de alçakça uygulamaya konulan, "Paralel Devlet Yapılanması(PDY)'nın" yaptığı darbeyi, milletimiz tarihi hafızasına kaydetmeli; asla ve asla unutmadan milli bir tarih şuuru anlayışı ile nesilden, nesile anlatmalıdır. Bu nedenledir ki; "Tarih şuuru  hafızamızdır."