Merhaba Anne. Biliyorum, kızacaksın ama yine üşüyorum diyeceğim. Ama bu defa ince giyinip soğuk rüzgarlardan değil. Yokluğunun ruhuma üflediği kası

Merhaba Anne. Biliyorum, kızacaksın ama yine üşüyorum diyeceğim. Ama bu defa ince giyinip soğuk rüzgarlardan değil. Yokluğunun ruhuma üflediği kasırgalardan donuyor tüm hücrelerim. Yarım kalmış çocukluğum durmadan kan kaybediyor… Kokun saramıyor yaramalarımı artık… Annem, Beni hayatın en acımasız sahnesinde yalnız bırakmak var mıydı? Kader senaryosunda. Diğer yarımı beraberinde, Sonsuzluğa götürmek var mıydı? Gittiğim her yere kokunu taşıyorum. Hasretime merhem olmayacağını bile bile bir avuç torak aldım mezarının kucağından. Muska niyetiyle boynuma asıp, Pervasızca dolanıyorum uykusuz gecelerde. Senden yadigâr kalan, Yaşlı gecekondumuzun tüm pencerelerini siyaha boyadım. Sabah güneşini asmıyorum artık demir parmaklıklara. Her bahar mutlulukla penceremize koşan Mavi kanatlı kelebek de küstü bu ilkbahar. Uğramadı hiç şiirlerimin kafiyelerine. Beynim tıpkı yüreğim gibi tüm mavi düşlerinin perdesini kapattı. Şimdi trajedi sahnesini yaşıyorum hayatı ardıma tüm mutlulukları bırakarak. Her sabah tebessümün öperken kirpiğim uçundan. Şimdi karanlık bir dünyanın çileyi hanesine esir düştüm. Hep dik dur. Ne olursa olsun ayakta kal, derdin. Ben, ömrüm boyunca hiç yılmadım. Hiç isyan etmedim. Her düşüşümde biraz daha güçlenerek ayağa kalktım. Ama bu defa, bu defa farklı be anne. Bu defa, umudumun tüm mavi ışıkları zifiri karanlık. Bu defa, kolum, yüreğim kırık. Göz pınarlarım bir bir idam ederken gamzelerini, muhayyel ütopyada. Düştüğüm dipsiz kuyudan çıkamıyorum. Savunmasız bıraktın tüm umutlarımı, Uzanıp ulaşamıyorum kokunun sarmaşıklarına… Bu gece yine hüsran sarhoşu yüreğimle. Sımsıkı mezarına sarılıyorum. Biliyor musun? Toprak benden daha mutlu, daha şen. Kokunla çiçekler beslenmiş, hayat bulmuşlar. Sen yeryüzünde hep insanların mutluluğu için cabalardın. Onları mutlu ederdin. Şimdi kimse beni mutlu etmiyor yokluğunda. Yalnız başımayım koca dünyada… Yine, yüreğinde ki tüm kanlı yaşlara rağmen Her canlıya mavi düşler aşılıyorsun, biliyorum. Herkes, her şey senden bin razı olurken, Neden bu habersiz gitmek. Neden bu kaçmak gibi gitmek. Şart mıydı gitmek. Şart mıydı, yüreğimi zifiri buğularla boğmak. Beni nefessiz bırakmak. Ben şimdi sensiz ne yapayım. Sensiz nasıl nefes alayım. Bana verdiğin tüm cesaretleri, Sessizce kefene sarıp seninle sonsuzluğa uğurluyorum. Hoşça kal anne, Hoşça kal melek yüzlüm, mutluluğum, yaşam kaynağım. Merak etme. Seni, seni asla yalnız bırakmayacağım. Geceleri sen üşüme diye gelip sana sarılarak uyuyacağım. Hani, hani bana yeni aldığın kışlıklar vardı ya kayboldu diye yalan söyleyip saklamış, giymemiştim. Yeni diye giyinmeye kıyamamıştım bayrama saklamıştım. İlk defa diğer çocuklar gibi yeni elbiselerle bayramda göğsüm kabara kabara dolaşıp havamı atacaktım… Onları da sana getireceğim. Üstüne örterim sessizce, rahatsız etmeden. Üşümene asla asla müsaade etmeyeceğim. Sen rahat uyu yatağında. Ben başından hiç ayrılmayacağım. SENİ YALNIZ BIRAKMAYACAĞIM.