Benim, bahane bulmayacak, birilerine çamur atmayacak, muhayyel varlıkları işaret etmeyecek ve “Yanlış yaptım, ben ettim,

Benim, bahane bulmayacak, birilerine çamur atmayacak, muhayyel varlıkları işaret etmeyecek ve “Yanlış yaptım, ben ettim, seçemedim, düşünemedim, bilemedim!” diyecek cesaretim var.


Ya senin?


Benim hiç kimsenin iltimasına, hakkımda iyi şeyler söylemesine, sırtımı sıvazlamasına, ben karanlıkta el yordamıyla yürürken - evin bahçesindeki lavaboya giden korkulu bir çocuğun ardından bakılması gibi - birilerinin yolumu gözetleyivermesine ihtiyacım yok.


Senin referanssız adım atmaya mecalin kaldı mı? 


Birilerinin yanında görüntü vermeden iş yaptırabilecek misin?


Ben, bana dokunmayan yılanlara, benimle alış verişi olmayan insanlara, sırf hak ve adalet için, sosyal tepki ve sorumluluk düşüncesiyle, yalnızca ahlaklı (dindar demiyorum bak, onu geçtim) bir topluma inandığım için tepki koyuyorum örneğin…


Sen böyle şeylerin yanından yakınından geçebiliyor musun?


Ben tahmin etmediğim, herhangi bir alış verişimin olmadığı kişilerden gelecek hediyelere, nedeni açıklanmayan övgülere ve abartılı sevgi gösterilerine kuşkuyla yaklaşıyorum.


Senin bu gibi şeylere karşı herhangi bir ruhî ölçüm kabiliyetin veya mekanizman var mı? Yoksa sen üzümünü yiyip bağını sormayanlardan mısın? Veya bal tutup parmağını yalayanlardan… Ya da çayın taşıyla çayın kuşunu vuranlardan…


Sen varlığını devam ettirmek için facebookta bir başkasını etiketlemek zorundasın. Siyasîlerle resimler paylaşmadan bêka sorunu yaşarsın.


Benim bunların hiçbirisine tenezzül etmeyecek, birilerinin yardımıyla bir yerlere gelmeyi kendine yediremeyecek, yani bunu ar sayacak ve kimsenin şefaatine ihtiyacı olmayacak kadar gururum var. Senin gururun ve onurun yerlerde sürünüyor. Bunun farkında mısın?


Ama sen boş ver bunları… Aman arayı sıkı tut… Soğutma sakın… Neme lazım onca emeği, birazcık fevri davranışla tehlikeye atmaya gerek yok.


Haftada bir halı saha maçları falan yap mesela… Onlarla birlikte, gerçekten koşuyormuş, yalandan mücadele ediyormuş gibi hareket et.


Kenarda maç seyrederken hep onları destekle, yaptıkları futbolla ilgisi olmayan abuk sabuk egzersizlere alkış tut. Karşında Ronaldo veya Messi varmış gibi, hayretler içinde kal.


Sonra onların terlemiş halı saha yeleklerini tut, al; havada kap, öp kokla hatta… Yanlarına çağırdıklarında bakkala gitmeye hazırlanan şımarık çocuk edasıyla dizlerinin dibinde bitiver hemen.


Birileri bu kadar abartmamanı söylerse ‘ama zamanında benim işimi gördü’ dersin.


Eğlendir bu kendilerini bir şey zanneden, sonradan görmüş ve mazotlu arabalar gibi sonradan açılmış adamları... (!)


Onların ipe sapa gelmeyecek, düzeysiz, temelsiz ve saçma sapan esprilerine çok komikmiş gibi gül… Dahası karınların katıyormuş gibi yerlerde yat yuvarlan…


Bu giydikleri yakışmayan, zevksiz, çirkin ve sevimsiz insanlara, ateşten yaratılmış gibi muamele et; utanma… Onlardan çekindiğin kadar, inandığın Allah’tan korkmadığını çok iyi biliyorum.


O zavallılar da ateşten yaratıldıktan sonra dünyaya gökten zembille inmiş gibi hissetsinler kendilerini. ‘Şeyh uçmaz mürit uçurur’ hesabı sen onları pohpohlamaya devam et, durmadan gaz ver ve ısrarla ‘siz yaparsınız’ de…


Bak göreceksin uçacaktır onlar… Bu sonradan açılmalar göklerde salınırken sen de onlarla birlikte bulutların üstünde hissedersin kendini…


Bunları neden yap biliyor musun? Belki bir gün muhtaç olursun bu uğursuzlara... Öz saygını sattığını, aklını kiraya verdiğini, haysiyetinin falan kalmadığını düşünmez iş gördürürsün onlara.


Bu devir böyle bir devir çünkü… Hep bir tanıdık kompleksi, benim etkili ve yetkili adamlarım var fetişizmi…


Yeter ki herhangi bir iş yaptıracak ol, kişiliğin, kimliğin, saygınlığın, duruşun, tavrın, tarzın, izzeti nefsin zerre kadar önemi yok...


İşlerin hallolsun, namın olsun, çok tanıdığı var densin ve sende böylelikle kendini gölgede ve emniyette hissedersin. Amma velâkin sakın bana laf etme, sakın...


Sen referanssız adım atmıyorken, siyasilerin yanında görüntü vermeden ve facebookta birilerini etiketlemeden anlam kazanmıyorken bana söz etmeye gücün, kalibren ve cibilliyetin yetmez.


Benim kimsenin iltimasına, hakkımda müspet şeyler söylemesine, gelip sırtımı tapışlamasına, ben karanlıkta el yordamıyla yürürken, birilerinin yolumu gözetleyivermesine, şuradan git diye tavsiyelerde bulunmasına ihtiyacım yok. Bunu bilmiş ol…