Değerli okuyucular, Ben de sizler gibi yeni yerler gezmeyi gittiğimde içimi ısıtan gönlümü hoş eden mekanlar keşfetmeyi seviyorum.Bu hafta ki yazı

Değerli okuyucular,

Ben de sizler gibi yeni yerler gezmeyi gittiğimde içimi ısıtan gönlümü hoş eden mekanlar keşfetmeyi seviyorum.Bu hafta ki yazımda sizleri ülkemizin güzel insanların olan Hüseyin beyin Bundan tam 50 yıl önce temellerini attığı Gazibaba Meyhanesine götüreceğim.
Bu hafta ülkemizin önemli bir eğitim yatırımcısı olan Enver YÜCEL beyin katılacağı seneye faaliyete girecek olan Fen ve Teknoloji Lisesi tanıtım programı İçin Edirne’ye gitmiştik.Çok güzel bir tanıtım programının ardından bizleri bir mekanda akşam yemeğine davet ettiler.Hep birlikte arka arkaya en öndeki arabayı takip etmeye başladık.Edirne zaten tarihiyle,kültürüyle kendine has bir duruş barındırıyor.Caddelerinde giderken Osmanlı’nın izinin açıkça belli olduğu şehri seyretme imkanı buluyorduk.Ve bu benim çok hoşuma giden bir durum açıkça söylemek gerekirse.Araçlarımız yavaşlamaya başladı ve geldiğimiz yer Edirne’nin meşhur Caddesi Saraçlar caddesiydi.Ben şahsen otantik,eski,geçmişi olan mekanları çok seviyorum.İşte burası da tam benim sevdiğim gibi bir yere benziyordu.
Herkes içeriye girdikten sonra kapıdan içeriye en son ben girdim.İlk başta mekanı dışarıdan süzmeye başladım.Tabelada ‘’Gazibaba Meyhanesi’’ yazıyordu.
İki katlı,taştan duvarlar,ahşap pencereler ve küçük bir bahçeden  oluşan otantik bir yapı bizleri karşılıyordu.
İçeriye doğru girdiğimde bütün masalar dolu,içerde müzisyen arkadaşların Türk sanat müziği icra ettiğini gördüm.Ve işin özü ise herkes gülümsüyor ve halinden mutluydu.Bende bizler için ayrılan masaya geçtim.Masam da otururken ise mekanın içini gözlemlemeye devam ettim.İçerisi adeta kullanıldığı dekorlarla bir sokak görüntüsü taşıyordu.Sokak lambaları,taştan duvarlar,ahşap masalar,sandalyeler her şey çok doğaldı.Duvarda Atatürk tabloları ve loş Işıklar vardı.Başımı öne eğdiğimde ise bir şiir vardı.Bir kaç mısrasını okuyunca Mekana özel insanın içini ısıtacak birşeyler anlatıyordu.O şiiri de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Edirne’nin ortasında 
Yeni eczane arkasında 
Var namlı bir meyhane 
Oraya Gazi Baba derler
Bütün iyi insanlar aşıklar
Hep oraya giderler

Küçük mermer masalar 
Hikayeler masalar 
Bir kaç kadeh atınca 
Unutulur cefalar 

Gözünde gözlük elinde baston
Geldi masaya Gazi Baba
‘’Az İçin bitmedin’’ dedi
Devam ettik şaraba

İnsanları çok sever 
Kederi neşe eder
Sabah erken oturur
Akşama kadar içer 

Yıllardır içerim der 
Unutamadım tadını 
Duyurdu işte böyle 
Gazi Baba adını 

21 Şubat 1971

Sizlere birazda mekanın kuruluşundan ve geçmişinden bahsedeyim.

Yıl 1966,
Hüseyin Bayındır,Karanlık Ahmet’ten meyhaneyi devralarak bugün ki ‘’Gazi Baba’yı açar.Gazi Baba ismi tarlada da geçirdiği bir kaza sonucu ayağının sakat kalmasıyla ona lakap olarak verilmiştir.Hüseyin Bayındır,Babacan meyhaneci 1988 yılına kadar işinin başında kalıyor.Daha sonra oğulları devam ettiriyor.
Masalar arası koşuşturan fakat garson olmadığı belli olan sakallı,gözlüklü kişi evet o mekanın işletmecisi ismail beymiş.Bende sonradan öğrenmiş oldum.Tek tek masaları gezip müşterilerinin memnuniyetine soruyor,hoşnut olmasını sağlıyor.Hüseyin beyden gelen geleneği layıkıyla yerine getirmenin sorumluluğunu taşıyordu.
Türk sanat müziğimizin eserlerini ve Türk Geleneği özgü yemeklerimizi yedikten sonra bu güzel mekandan ayrıldık.

Sizlerde Edirne’ye geldiğinizde bu bu özel şehri gezdikten sonra burda dinlenmenizi tavsiye ederim.

Sevgiyle, muhabbetle...