Öfkeliyim son zamanlarda, çok aksiyim biliyorum, kötülere, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmeyenlere, işini iyi yapmayanlara hiç tahammülüm yok.

Öfkeliyim son zamanlarda, çok aksiyim biliyorum, kötülere, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmeyenlere, işini iyi yapmayanlara hiç tahammülüm yok.

Belki giderek çevrem de azalıyor ama bu halimden hiç şikâyetim yok. Yazmam gerekenleri yazdıktan, söylemem gerekenleri dedikten sonra, o gün geldiğinde, yalnızlık içinde ölmeye hazırım.
***
Orhan Pamuk’un kitaplarından birinde “Okula başladığımda sınıfın yarısının aptal olduğunu fark ettim,” gibi bir cümle okuyunca, itiraz etmişti iç sesim.

Açık açık insanlara aptal demek, onları küçük ve hakir görmek beni rahatsız etmişti, çünkü hâlâ insana ve onun yüksek ruhuna inancım vardı.

Bir müddet sonra, büyük yazarın, aslında bunu farklı bir anlamda kullanmış olabileceğini düşünmeye başladım.

Aptallıktan kasıt sınıfın yarısının içlerinde barındırdıkları kötülüktü ve bunun farkında olmayıp hem kel hem fodulluktu anlatılmak istenen belki de; hassasiyetten ve insanlıktan yoksunluktu...

Kar yağdığında hayvanlar, kuşlar aç kalmasın diye ekmek ve yem atanlar vardı bu dünyada, bir kedinin ağzını bantlayıp, bir köpeği ön ayaklarından ipe asıp bunu videoya çekenler de yaşıyordu.

Bir köpek eniğini yemek verme aldatmacasıyla getirip sonra da zavallı hayvanı uçurumdan atan da yaşıyordu, Bakırköy’de dondurucu soğuklarda sokak köpeklerinin üstüne battaniye örten de nefes alıyordu bu gök kubbe altında.

Ve ben bunları göre göre, yıllarca emek verdiğin, her türlü müşkülatında yanında olduklarının eften püften sebeplerden ötürü, seni görecek gözünün olmaması meselesini içselleştirmeye çalışa çalışa “Sınıfın yarısının aptal olduğunu fark ettim,” cümlesini yadırgama-maya ve anlamaya başladım.
***
Giderek daha kızgın, melankolik bir adama doğru evrildiğimin farkındayım. 36 yaşındayım ve otuzumdan sonra böyle oldum aslında… Eski halime baktığımda şimdiki ben o değilim üstelik…

Gördüklerim, duyduklarım, yaşadıklarım; iyilik yapanların sanki buna mecburmuş gibi aşağılandığına şahit olmak, benzer bir konuda tepki veren bir insanın; kendisinde, yakınlarında aynı şeyi gördüğünde dut yemiş bülbüle dönmesi, bilgililerin değil de bilgili görünenlerin eder yapması, inatla sorgulama-manın yaygınlaştırılması ve aptallığın/cahilliğin norm olması beni iyice gerdi.

Bir üniversite hocasının (!) çıkıp kitap oku-ma-ma-yı tavsiye etmesi, saf halkın samimiyeti diye bir saçmalık ortaya atması, tarihçi denen daha birisinin “Keşke batı Anadolu’da Yunan kalsaydı,” dediğini ve Kurtuluş Savaşı Destanı’nı hiçe saydığını işitmek, bir türlü çocukları koruyamamak, tecavüzcülere bir şey yapılamaması, çocuk pornocularına hâlâ idam (hiç olmazsa hadım) çıkmaması beni bu hale getirdi.

Sekiz metrelik bir çukur açıyorsun ve bu çukur hiçbir önlemin alınmadığı, uyarı levhasının konulmadığı bir yolun sonu…

Zifiri karanlıkta olacaklardan habersiz, yoluna gittiğini sanan iki araba ‘menfez inşaatı için tek şeridi kapatılan yoldaki sekiz metrelik çukura’ düşüyor ve nihayetinde sekiz kişi, hiç yüzünden, göz göre göre can veriyor.

Bunları gördükten sonra ne düşünmeliyim, şimdi Orhan Pamuk’a fazlasıyla hak vermeyeyim mi? Aptal, andavallı değil mi bu önlem almayan insanlar…

Eskiden, “Türkiye’ye bir Amerikalı gelmiş, burada insanlar kazara yaşıyor, bizim memlekette ise kazara ölüyorlar gibi bir şey söylemiş,” dediklerinde itiraz ederdim. Konduramazdım ülkeme. Ama artık buna inanmak zorundayım, çünkü şans eseri yaşıyoruz hepimiz.

Bizim en büyük sorunlarımızdan bir tanesi ‘önlem alma kültürü’müzün olmaması… Kaç şehirde çok katlı binalara yetişecek itfaiye merdivenimiz var. Kaç apartmana yangın merdiveni konulmuş. Binalar yıkıldıktan, insanlar cayır cayır yandıktan sonra sen önlem al. Var mı kıymeti?

Biraz önce bir video seyrettim. Adam çok yoğun olmalı, bir yerde iş bağlayıp çıkıyor, arabasına biniyor, önünde oynayan küçük çocuklar var, koca arabayla çocukları çiğneyip geçiyor. Hiç fark etmiyor, yoluna da devam ediyor… Ya hu bakmaz mısın hiç. Kontrol etmez misin?

Koca yolda bir taşın üstünden geçerken bile ırlanır (sarsılır) araban, senin kamyonet hiç mi sarsılmadı, aynandan da mı bakmazsın, yavruların üstünden geçtiğini nasıl bilmezsin.

Bu kadar kendimizden geçmişiz işte. Bu kadar dünyaya kaptırmışız kendimizi. Güçlü, dayanıklı, önlem almanın ne demek olduğunu bilen, insan hayatına kıymet veren ve açık bırakılan içi su dolu bir kuyuya çocukların düşebileceğini korkuyla hesap eden bireyler yetiştirmekten uzağız.

Çünkü cahil halkın feraseti diye bir şey var. Çünkü bir üniversite hocası bozuntusu kitap okumamayı tavsiye ediyor. Çünkü Batı Anadolu’da Yunanlı kalsaymış daha iyi olacakmış. Çünkü…

Başta bu kişilere, önlem alma kültü nedir bilmeyenlere, işini iyi yapmayanlara, buradan bir zarar gören olur diye düşünmeyenlere ve yaşamımızın kalitesini arttırmayanlara hiç tahammülüm yok.

Öfkeliyim, aksiyim biliyorum… Belki giderek çevrem de azalıyor ama bu halimden hiç şikâyetim yok. Üzerime düşeni yaptıktan sonra, gün geldiğinde, yalnızlık içinde ölmeye hazırım.