Yusufçuk, kimdir bilirimisiniz? Aslında yazın gelmesi, benim yalnızlığım demekti. Babam her sabah rutin işine gider, Annem de ben uyanana kadar

Yusufçuk, kimdir bilirimisiniz?
Aslında yazın gelmesi, benim yalnızlığım demekti.
Babam her sabah rutin işine gider, Annem de ben uyanana kadar köyün yakınındaki tarlaya, ineği otlatmaya götürürdü.
 Kuşluk vakti uyandığımda, yanımda kimse olmazdı. Merdivenin en üst basamağına oturur annemi beklerdim. Sanki köyde in cin top oynuyor o kadar sesiz ki yani şu, yumurtlayan tavukların gıdaklaması, kumruların “guguk guk” ötmeleri olmasa, oturup ağlayacağım. Kumrular ötüşü, tavukların bağrışları bana kuvvet veriyordu yalnızlığım mı unutturuyor, onların sesini dinliyordum.. Korkumdan Tek yanımdan gitmesinler diye sofrada ne kadar ekmek varsa tavuklara, kumrulara veriyordum. 
Bir gün onlara, o kadar çok ekmek vermişim ki her taraf ekmek ufağı. Annem gelince bana kızdı “tavuğa bu kadarda çok ekmek verilir mi? günah kızım ya” dedi.
“Anne onlar benim arkadaşım” diyemedim. Sadece Anne neden kumrular “Guguk  guk, Guguk guk,  Guguk guk” diye ötüyor dedim. Annem de aslında onlar “Yusuf ‘a sesleniyorlar” dedi. Çok şaşırmıştım. “nasıl yani “
Annem “köyün birinde Yusuf diye bir çocuk varmış annesi babası bırakıp işe gidermiş tek başına kalan Yusuf'a da Kumrular “Yusufçuk, herkes gitti, sen kaldın” diye seslenirlermiş.
İyide, anne, bu kumrular bana da yusufçuk diye sesleniyorlar.