“Hocam biz ondan bir şey istemeyiz yeter ki, iyi bir üniversite kazansın, iyi bir işi olsun…” Anne ve babaların çocukları için dileği bu değil midir?

 Aslında insanların istediği “bol para kazanmak ve tanınan olmaktır.” bunun içinde başarı gerekir. 

Nasıl başarılı olabiliriz? 

1-Sana en yatkın olan işi yapacaksın. İlgi ve yeteneğine uygun iş neyse o işi yapacaksın. Çünkü en yüksek başarıyı en yatkın olduğumuz işi yaparak elde edebiliriz. 

2-Güçlükler ve zorluklar karşısında elinden geleni yapacaksın. Konfor alanında kalarak ancak hayal edersin. Tembellikle hiçbir yere varamazsın. 

3-En başarılı insanlar kendileriyle ve çevreleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilenlerdir. 

 Başarılı olmak için insan ilişkilerini iyi tutacaksın. Bunun anlamı insanlara şirinlik yapmak değildir. İnsanlara sormak ve dinlemektir, onlara ilgi göstermektir. Anlatılan içinden yeni sorular çıkartmaktır. 

Prof Dr. Doğan Cüceloğlu, insanların potansiyellerinden bahsederken sık sık meşe palamudu örneğini verirdi. Meşe palamudu sonbaharda yerlere dökülür ve binlercesi süpürülür atılır. Ancak içlerinden bir tanesi uygun toprağa ve uygun şartlara kavuşursa, var olan potansiyelini gerçekleştirir ve devasa bir ağaç olabilir. İnsanlar için başarı, var olan potansiyellerini hayata yansıtabilmesidir. 

Potansiyel Nasıl Ortaya Çıkar?

Potansiyel koşulların zorlamasıyla ortaya çıkar. 

Başarı, her gün küçük şeyleri disiplin içerisinde yapmaktan geçer. 

Başarılı olmuş insanların öykülerini dinlediğimiz zaman hayatlarının disiplin içinde geçtiği, küçük görünen şeyleri her gün düzenli olarak yaptıklarını anlarız. 

Doğayı gözlemlersek ne demek istediğimiz anlaşılır. Bir arının bal yapması, bir karıncanın kışlık yiyeceğini taşıması ve bir örümceğin ağını örmesi her gün o küçük şeyleri, bir disiplin içinde yaptığını görürüz. Disiplin baskı ve zorlama değildir. Disiplin içten gelir, tutarlı olmayı sağlar. 

Korumacı ortamda yetişen çocukların işi zor!

Özellikle üst ve orta gelir gurubu ailelerin çocuklarına karşı daha korumacı olmalarıdır. Çocuklarını daha çok koruyan, onların zorluk yaşamasını istemeyen yaklaşımları ile çocuklarına en büyük kötülüğü yaparlar. “Biz çok zorluk çektik, aman çocuklarımız çekmesin” sözleri ile çocuklarının aileye daha bağımlı, ürkek olmaları ve kendi başlarına bir şey yapmaları ve zorluklar karşısında çabuk pes etmeleri kaçınılmazdır.

Psikolojide Amerikan Ekolü ve Yaşam Koçları

1876 da Almanya’da laboratuvarda doğmuş bir disiplin olan  psikoloji bilimi,  bugün Amerika’nın egemenliğinde olduğu için dünyada Amerikan gerçeklerini, evrensel gerçekler olarak kabul ediliyor.  

Bunun sonucu olarak da “başarmak için kendine güveneceksin. İnsanlarla tokalaşırken dik duracaksın, ellini kuvvetli sıkacak, sesinde güven ve kararlılık olacak” gibi sözler sarf edilir. 

 Özellikle yaşam koçları aracılığıyla pazarlanan bu felsefe bireyin sadece kendisi için bir şeyler yapması, tüm parasını, zamanını kendi başarısı ve mutluluğu için harcaması önemsenir. 

Amerikan ekolünde toplum çıkarlarını önemseme, dayanışma, yardımlaşma ve başkaları için faydalı olma felsefesi çöpe atılmıştır. 

Ancak “yardım severlik mutluluğu” denilen bir kavram vardır. Bu test edilmiş bir olgudur. Bu durumu kendi yaşamımızdan ve çevre insanlardan gözlemleyebiliriz. İnsanların başkaları için faydalı olması, dayanışması, duygu, düşünce ve faydalı bilgilerini çıkar gözetmeden paylaşması en temel mutluluk nedenidir. Faydalı olmak doğamıza uygun olanıdır.

İşin doğrusu mutluluk bir amaç değil, bir sonuçtur. 

Mutluluk peşinde koşmak mutsuz olmayı garantilemektir. İnsan doğasına uygun yaşarsa sonuçta mutlu olur; buna “doğal mutluluk” denir. 

Pazarlanan ise “mutlu olmak istiyorsan onu satın al, bunu tüket” ile Amerikan kökenli mutluluk felsefesi kendin için mutluluk arayışında olmak, hayatın anlamıdır.” bilinçaltına kazınır. Ve kimse mutlu olamasa da alışveriş bağımlısı olur çıkar. Alışveriş anında alınan anlık hazlar, mutlulukla karıştırılır.   

Yaşam koçları ne diyorlar?

“İstersen yaparsın”, “başarı için önce kendine güveneceksin”, “hayal et, elde et”, “beynine format at”, “başarıda 5 adım” “mutluluk senin de hakkın mutluluk peşinde koş”

Bu sözlerin hepsi safsatadır; gerçeklerin ters yüz edilmesidir.

  Çünkü başarı özgüven sayesinde olmaktan çok özgüven, başarı sonunda gelişir. Kendisine yatkın olan bir işte, tüm zorluklara göğüs gererek, bedel ödeyerek, disiplin içinde çalışma ile elde edilen başarı sonunda özgüven oluşur. 

Ancak elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen başarısız olunsa da durumu analiz eder, ders çıkarır ve bu sayede tecrübe kazanır. 

“İstersen yaparsın” bir safsatadır, Çünkü herkes her istediğini yapamaz. Bir güreşçi çok istese de bir futbolcu olamaz. Bir halterci, maraton koşucusu olamaz.  

Başarıya giden yolda, başarısızlıklardan ders çıkartmak

Bir kişi “ben hayatta hiçbir zaman başarısız olmadım, her girdiğim işte başarılı oldum.” diyorsa ya yalancıdır ya da kibirlidir. Kibirli olmak ve yalancı olmak kişilik ve ahlak sorununu ortaya koyar.

Başarısızlık hayatın bir kuralıdır. Her insan ve her kurumun başarı çizgisi sürekli yükselmez ya da düz gitmez. Başarı grafiğinde  bir çok veri analizi yapılır; bir sonraki adım için yol haritası belirlenir. 

Başarısızlıklar sayesinde kazandığımız deneyimler bizim için çok değerli birer derstir.  Hakkı Güleç