Bursa Kas Hastalıkları Derneği çalışmalarına yaklaşık beş yıl süresinde katılmış, hastaların ve hasta yakınlarının duygu düşünce ve davranışlarını daha yakından gözlemleme fırsatım olmuştu.  Öncesinde aklıma bile gelmeyen sıradan görünen konular ne kadar hayati öneme sahip olduğunu düşünmeye başlamıştım.  Örneğin bir elbise düğmesini ilikleyebilmenin, bir sekiyi aşabilmenin dünyanın en büyük nimeti olabileceği hiç aklıma gelmemişti.  

Evet bu bedensel görünen konuların hepsi de beynin işlevi ile ilgiliydi. 

Duygu, ruh, zihin ve beden birbiriyle ilişkili olan bütünün parçalarıydılar. Birinde oluşan olumlu ya da olumsuz değişim tüm sistemi etkiliyordu. 

Düşünmek, yürümek, koşmak, durmak, yatmak tüm hareketlerimiz, konuşma, yazma, karakter, kişilik, duygu, kararlarımız, tercihlerimiz, hatıralarımız, planlarımız hepsi beynimiz tarafından üretilen bilişsel özelliklerimizdir. 

Beyin kapasitemiz 

Beynimiz, 3*1024 terabayt, yaklaşık 3 petabayt hafıza alanına sahiptir. 

Bu alanın ne olduğunu bir örnek ile açıklarsak televizyonunuzu 300 yıl boyunca açık bırakacak olursanız, hafızanız ancak dolardı. 

Bu veriler halen sinirbilimciler tarafından tartışılmaya devam etse de yapay zeka bir tarafa, dünyadaki tüm bilgisayarları birleştirseniz de beynimiz kadar muhteşem bir bilgisayar etmiyor. 

Ve hesaplanmıştır ki, tüm evreni içine alabilecek kapasitedeki beynimizin ederi, 3 milyar dolar civarındadır.

Bunca devasa kapasitesi olan ve 3 milyar dolarlık Quantum işlemcili beynimizin verimini arttırmak elimizdedir.

Ve siz siz olun, hafızanızı her daim aktif tutun ki, yaşlılıkla beraber gelecek birçok sinir hastalığının da önüne geçecek ya da yavaşlatacaktır.   

*Plan yapabilme, beynimizin en temel özelliğidir.

Bu makalemi yazmadan önce konuyla ilgili önemli gördüğüm bilgilerimi derleyerek sizlere aktarmayı planladım.  

İnsanlar nişanlanma, evlenme, ev ve araba alma, tatil, arkadaşlarıyla buluşma ve günlük işlerinin planlanmasını yaparlar

Planlarımızı hesapta olmayan nedenlerle değiştirmek, ertelemek, esnetmek zorunda kalabiliriz. Evlilik boşanmayla, yola çıkma kazayla, gebelik ölü doğumla sonuçlanabilir. 

Yaşadığımız pandemi süreci tüm dünyanın planlarını alt üst etmiştir.

Plan yapabilmek, büyük bir avantaj sağlar ancak bu planları yeri geldiğinde değiştirilebiliyorsak, esnetebiliyorsak bir anlamı olur. 

Plastik kelimesi latince de “şekli değişen” demek.

Nöroplastisite, sinir hücrelerinin uyaranlar karşısında esnekliğidir. 

Beynimiz sürekli değişir. En büyük özelliği budur.

 Şu an sizler bu yazıyı okurken yeni bilgi yeni bakış açısı kazanıyor, az da olsa beyniniz değişiyor.

Ben bu yazıyı defalarca kontrol ediyor, hiç farkına varmadıklarımı düşünmeye başlıyor, eklemeler eksiltmeler düzeltmeler yapıyor ve okuyucularım için yazdığımdan en çok da ben etkileniyorum.  Çünkü kayıtlı bilgilerim gün yüzüne çıkıyor ve değişim sürecine giriyorum. 

Beynimiz değiştiği için yürüyemiyorken yürür, konuşamıyorken konuşur, okuyamıyor iken okur, yazamıyor iken yazarız.

Değişim deyince, aklıma mağaralarda yüzlerce milyar damlanın milyon yılda oluşturduğu sarkıt ve dikitler gelir.  Her okuma, her damlanın bıraktığı zerre bile olsa bir birikim ve değişim nedenidir.

Beynimiz gelişmesi sayesinde  değişen koşullar karşısında planımızı esnetebiliriz. 

Sinir bilimi açısından etkili plan yapabilme yeri geldiğinde esnetebilme yeteneği, beynimizin nöroplastisitesiyle doğru orantılıdır.  

Sonuçta, ne kadar esnek bir beynimiz varsa, psikolojiniz o kadar esnek olur; planlarımız o kadar esnek olur. 

*Tekrar Tekrar Denemek İlkesi

Yürümeye yeni başlayan bir bebek, ilk adımdan sonra düşer. Hiç üşenmeden ve büyük bir istekle defalarca kez yürüme girişimini tekrar ederken zamanla yürümek artık otomatik pilota bağlanır.

Beynin esnekliğini kullanmak ve faydalanmak istiyorsanız tekrar tekrar deneyeceksiniz. Konuşmayı, yürümeyi, yüzmeyi nasıl öğrendik? Tekrar tekrar deneyerek.

 40 yıldır yazıyorum ve 20 yıldır mesleki seminerler veriyorum; her makalemde ve  her seminerimde değiştiğimin ve geliştiğimin farkındayım.

 Sizin de okuduğunuz her kitap, makale, her yapıcı sohbet, katıldığınız her ders değiştirir, geliştirir.

Ancak Türk aile ve eğitiminde sıklıkla hata avcılığı yapılması gelişimin önünde en büyük engeldir. Halbuki odaklanılacak yer hata değil, doğru yapılanlardır; yetenekli yerlerdir. 

*Ceza, motivasyon engelidir; övgü, motive edicidir.

1. “Aklın nerede senin; bu üç soruyu neden çözemedin?”

 2.“10 sorudan 7 sini doğru çözmüşsün; tebrik ederim.”

İlk cümle insanda çalışma zevkini yok ederken odaklanılan yer olan başarısızlığı dahada arttırır.

 İkinci cümle özgüven ve motivasyon sağlarken odaklanılan yer olan başarıyı artırır. Odaklandığımız yer gerçeğimiz olmaya başlar. 

Mükemmeliyetçi ebeveynlerin ve öğretmenlerin hata gördüklerinde azarlamaları, tepki vermeleri öğrenme ve gelişim engeli bir tutumdur. 

Yürüme becerisi kazanma süreci yaşayan bir bebeği her düştüğünde azarlamak, onun yürüme isteğini yok ederken yürüme konusu onun için problem haline gelebilir.

Beyin dediğimiz bu 3 milyar dolarlık Quantum işlemcili bilgisayarımızın doğru ve verimli kullanılması sayesinde geliştirilmesi oldukça önemlidir. 

Bir insan, ortalama zeka düzeyine sahip olsa da akıl çapının gelişmesi, beynini verimli kullanmasıyla ilgilidir. 

Yani aklımızın yönetiminde, zihnimizin sistematik ve hatasız  düşünceler üretebilmesi, akıl çapımızı geliştirirken zihinsel verimi arttıracaktır. Beynimiz, tıpkı doğru biçimde yapılan egzersizlerle gelişen adalemiz gibidir

“Dehanın onda biri yetenek, onda dokuzu çalışmaktır.” Einstein

*Beyinin Paralel Çalışma İlkesi 

Sinir bilim diyor ki, duygu, düşünce, davranış, inanç birbirinden ayrılamaz; etkileşim halindedir. Yani beyin paralel çalışır.

Örneğin bir elektrik devresinde birbirine seri bağlı ampullerden biri patladığı zaman elektrik akımı devredemez ve diğer ampullerin tümü söner. 

Ancak paralel bağlanan ampullerden herhangi biri patlasa da, diğer sıralarda yer alan ampuller ışık vermeye devam eder. 

Beynimizin sağ veya sol lobu veya herhangi bir bölümü hasar da görse beyinin sağlıklı bölümünün çalışmasıyla bütüncül karakteri devam eder. 

Yabancı Dil Öğrenmek, Beynin Paralel Çalışması Sayesindedir.

Dili icat eden beyne dil öğretemiyoruz; hem de sıfırdan bir dil edinebilecek kadar muhteşem bir Quantum işlemcili bilgisayara. 

Neden? 

Çünkü beynimizin paralellik ilkesini kullanmıyoruz. 

12 yıl süresince haftada 10 saat yabancı dil dersinden sonra hala konuşamayan, anlamayan, yazamayan öğrenciler yetiştiren eğitim sistemimizde sadece gramer öğretilmesi kelime ezberletilmesi ile beynin paralel yönleri kullanılmış olmaz. Birkaç yaşında konuşmaya başlayan bir bebeğin hangi gramerden haberi vardır?

Halbuki, bebek sürekli duyduğu sese, gördüğü cisme, yaşadığı olaya göre tekrar ettiği dili öğrenirken duyguları, düşünceleri, istekleri gerçeklikleri, algıları, farkındalıkları, zaman duygusu ve davranışları devrededir. Yani beynin paralel alanları devrededir.

Yabancı dil eğitiminde beynimizin işitsel yönüne göre 25 misli daha güçlü olan görselliğin daha çok kullanılması ve konuşmayı otomatikleştirmek için kelimeyi ve cümleyi her fırsatta tekrar tekrar yazmak ve konuşmak gerekecektir. 

 Mozaiklik İlkesi

Beynimizde değişik tonlarda bir mozaik gibi gri alanların oluşması gibidir. 

“Siyah-beyaz, iyi-kötü, yapamam-yaparım, öğrenirim öğrenemem” gibi “ya hep, ya hiç” tarzı genelleyen düşünce hatamız duygu, davranış, inanç motivasyonumuzu olumsuz etkiler. 

 Beynimizde siyah ya da beyaz alan yoktur ancak duruma göre siyaha ya da beyaza yaklaşan bir mozaik gibi grinin sonsuz tonu vardır. 

Unutmayalım ki Ne Düşünürsek O, Oluruz!

“Ben yapamam” dediğiniz zaman kendinize söylediğiniz söz, yapamama yönünde düşünce, inanç ve davranış oluşturur.

“Yapamam, öğrenemem; beni aşar” diyen yönünüzün gerisinde çoğunlukla kendine güvenememek vardır.

Beynimizin “ya hep ya hiç” diyen yönünü teğet geçerek gri alanda “Sonuç ne olursa olsun, elimden geleni yapayım  bakalım ne olacak?” dediğiniz zaman az, çok başarı sağlayabilirken, kendimizi siyah ya da beyaz alana yakın gri alanlarda görür, yakından tanımaya başlarız, güvenimiz artar. Bebeğin yürüme denemeleri gibi zamanla en iyiye ulaşabiliriz. 

O nedenle, 3 milyar dolarlık makineyi doğru kullanmak istiyorsak sinirbilimi hepinize şöyle bir öğütte bulunuyor: 

“Lütfen hedefleriniz arzularınız planlarınız yapabildikleriniz yapamadıklarınıza “ya hep ya hiç” penceresinden siyah-beyaz değil, gri bir dereceyle bakın.

Biz kimseyle yarışmıyor ve rekabet etmiyoruz; amacımız kendimizdeki gelişimi takip etmek ve bir ay öncesine planladığımız konuda düne göre daha iyi bir duruma gelmektir. 

Sonuç olarak

Tekrar ilkesi, paralellik ilkesi ve mozaik ilkesi bu üç ilkeyi ne kadar çok hayatımızda canlandırabilirsek en değerli sermayemiz, beynimizi verimli kullanmış oluruz.