Aydın’da ve Nazilli’de yayın yapan gazetelerin ve internet haber ajanslarının takibini sosyal medya üzerinden ben de yap

Aydın’da ve Nazilli’de yayın yapan gazetelerin ve internet haber ajanslarının takibini sosyal medya üzerinden ben de yapıyorum.



Sultanhisar’a bağlı, Demirhan, İncealan, Uzunlar, Malgaç mahallelerinden haber yapılırken “Kırsal” dendiğini görüyorum.



Kırsal’ın sözlük anlamı, “Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, verimsiz veya susuz, bitek olmayan, az insanın barındığı, genellikle kır durumunda olan yer,” demek…



Ben Aydın’ın aşağı yukarı tüm köylerinin, şehrin ve kasabaların dışında yer aldığını, çoğu alanının boş, verimsiz veya susuz olduğunu, genellikle kır durumunda kaldığını ve buralarda az insanın barındığını düşünmüyorum.



Tersine, bitek, bol ve iyi bitki yetiştiren, bol ürün veren, çok verimli yerler olduğuna inanıyorum ve bunu da görüyorum. Bu nedenle gazeteci arkadaşların söylemi beni rahatsız ediyor.



Siz bu köylerde (6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi yasasıyla mahalle yapılan yerlerde) dünyanın en nefasetli incirinin, en iri aşı kestanesinin, farklı üzüm çeşitlerinin, hatta Antep fıstığının yetiştiğini biliyor musunuz?



Her köyün ayrı hikâyesinin, geleneğinin, göreneğinin, düğününün, bayramının ve dahası kendine özgü diyalektiğinin olduğunu araştırmaya gerek görmediniz mi?



Siz bu köylerin yaylalarını, kar kuyularını, elmalıkları, kestane bahçelerini, şarıl şarıl akan suları, barbunyaları, fasulyeleri, toprak kokan domatesleri ve daha birçok mahsulü yerinde görme imkânınız olmadı mı?



Siz düğünlerde nişanlı kıza çeşitli hediyeler verme amacı güden ‘üstlük bülleme’yi hiç duydunuz mu?



Sizin ''Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer'' denen muhitin neresi olduğundan ve bunu kimin söylediğinden haberiniz var mı? Bilmiyorsanız öğrenmek için çaba sarf ediyor musunuz?



Bayramlaşma merasimlerine bakarak ve 1923 doğumlu dedemin/dedesinin/babasının da Uzunlar Köyü’nde yaşadığını göz önüne alarak aslında bu köylerin; Yörüklerden de önce Anadolu’ya gelip yerleşmiş Manavlar olduğunu hiçbir yerde okumadınız mı?



Daha kitabî açıklamasını yapayım, yerli Türk Manavlar, Batı ve Kuzeybatı Anadolu'da yaşayan göçebeliği asırlar önce bırakmış Hanefi Sünni yerleşik Türkmen grubudur.



Manav; Kazak, Kırgız ve Yakut (Saha) Türkleri’nde görülen, ‘koruyucu soylu kişi ve boy beyi’ anlamında kullanılan, Manap veya Manağ’dan gelir.



Eski Türkçe’de “v” sesinin olmamasından, “Manap” sözcüğündeki “p” ve “Manag” sözcüğündeki “g” sesinin yumuşayarak “Manav” sözcüğünün ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bakın size biraz yardımcı da oldum. Hadi yine iyisiniz.



***



Ben Atça’da doğdum ve altı yaşına kadar Cumhuriyet Mahallesi’nde yaşadım. Sonra babamın, işine daha yakın olması için Uzunlar Köyü’ne taşındık.



Manav olduğunu bilmeyen köyün eski adetlerini, şamanlığa dayanan çocuğun kırklanmasını, kırk uçurmayı, eşiğe basmanın uğursuzluğunu ve kurşun dökmeye, nazara karşı dua okumaya nasıl inandıklarını bizzat gördüm.



Doksanlardan itibaren bizim köylere devletin nasıl hizmet getirdiğini de tecrübe ettim.  Sonraki yıllarda yaşadığım yerlerin kimi köylerine bakınca ve hizmet alım noktasında sıkıntılarının olduğunu, Aydın’a göre geç kalındığını görünce şaşkınlık ile birlikte üzüntü duydum.



Ben Türkiye’deki tüm yerleşim yerlerinin milli gelirden eşit hizmet/pay almasını, bu işin belediye başkanının partisiyle veya o bölgeden Ankara’ya gitmiş girgin siyasetçilerle alakasının olmamasını istiyorum.



Kimi köylere para akıtılırken bazılarının hâlâ sularının olmamasına, yollarının bozukluğuna itiraz ediyorum. Bunlara dikkat çekebilir, imkânlarınız nispetinde gidip görerek, araştırma yapıp müşahede ederek haber yapabilirsiniz. 



Toparlayacak olursam, siz basınsınız, göz önündesiniz. Yaptığınız haberlere dikkat edin. İzmir Selçuk ile Denizli Sarayköy arasından, gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzünden, Dünya’nın en bereketli topraklarından bahsederken biraz itinalı olun.



Aydın’ın; kendini her yönüyle geliştirmiş köylerine “kırsal” derken tekrar düşünün…



Heredot’un ''Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer'' dediği bölgeden bahsediyorsunuz. Ona göre…