İSTANBUL

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TEKNOFEST'te düzenlenen törene katıldı.

Burada konuşan Erdoğan, TEKNOFEST'in ülkeye ve gençlere hayırlı olmasını dileyerek Türkiye'nin 'Milli Teknoloji Hamlesi'nin sembolü olarak gördükleri bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ederek, katıldıkları teknoloji yarışmalarında ödül alan gençleri de kutladı.

Bu tür etkinliklerin gençlere her alanda teknolojiyi sevdireceğine ve teknoloji geliştirme süreçlerine katkı sağlamaya yönelteceğine inandığını vurgulayan Erdoğan, "Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın birinci şartı, teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Teknoloji konusunda sadece kullanıcı olarak kaldığımız sürece hiçbir alanda özgürlüğümüzü garanti altına alamayız. Son yıllarda yaşadığımız her hadise, özellikle bizlere bazı uyarılar yapıyor." diye konuştu.

"İlk aşama hayal edebilmektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu bakımdan atacakları adımların, bu alandaki yatırımların, teknolojinin tüm alanlarında en önlerde olmaları gerektiğini gösterdiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Her yenilik gibi teknolojik gelişmelerin de ilk aşaması hayal edebilmektir. Bizim milletimiz bu bakımdan gerçekten çok ileri bir seviyededir. Ecdadımız asırlar boyunca hep daha ileriyi, daha fazlasını hayal etmiş, bunun peşinden gitmiş, mücadelesini vermiş ve çoğunlukla da hedefine ulaşmıştır. 'Kızıl Elma' diye ifade ettiğimiz ufkun ötesindeki hedeflerimiz hep yenilenmiştir. Ne zaman hayal etmeyi bıraktıysak işte o zaman gerilemeye başladık. Biz de Türkiye'ye ne kazandırdıysak, hep hayallerimizin peşinden giderek başardık."

"Milli Teknoloji Hamlesi" ve TEKNOFEST'in bu noktada kendileri için bir sıçrama vesilesi olmasını dileyen Erdoğan, gençleri yeniden büyük hayaller kurmaya teşvik etmesini umduğunu söyledi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ülkemizin 'Milli Teknoloji Hamlesi'nin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum haline dönüşmemizle mümkündür. Festivalimize ülkemizin dört bir yanından gelen binlerce gencimizi ve diğer katılımcılarımızı işte bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak potansiyelimizin örnekleri olarak görüyorum. 'Milli Teknoloji Hamlesi' doğrultusundaki tüm çalışmaları, Cumhurbaşkanlığı ve ilgili tüm kurumlar olarak sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte desteklemekte kararlıyız. Sadece bu etkinliğin düzenlendiği şu havalimanı bile ülkemizin teknoloji konusundaki vizyonunun en somut ifadesidir. Hezarfen'in, Ali Kuşçu'nun, Uluğ Bey'in başlattıkları hamleyi işte bu gün burada yeni havalimanımızda çok farklı bir yere taşıyoruz. Yıllardır başka yerlerdeki gösterilerini hayranlıkla izlediğimiz pek çok etkinlik, artık ülkemizde düzenleniyor. "

"Bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz"
Erdoğan, güvenlik kavramının anlamının büyük ölçüde değiştiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

"Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla, yapay zekayla tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız. Esasen bizim ecdadımız, yıllarca kendi döneminin teknolojilerine öncülük etmiş, daha sonra liderliği ne yazık ki elinden kaçırmıştır. Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin padişahları ve dirayetli yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin tabii bir sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağı da yine batıda eğitilme yoluna gidilmiştir. Bugün geriye doğru baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı'ya gönderdiğimiz öğrenciler çoğunlukla zihinleri bize yabancı fikirlerle iğfal edilmiş olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan hazır teknolojiyi almak ve onun kullanımını öğrenmek değil, teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir. Osmanlı özellikle Sultan Abdülhamid-i Sani döneminde bu istikamette birtakım adımlar atmışsa da maalesef devletin ömrü bunları tamamlamaya yetmemiştir."

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan işgallerin, ülkeyi maddi olarak yıpratsa da istiklal konusundaki kararlılığı yok edemediğini belirten Erdoğan, şunları anlattı:

"İşte bu bilinçle Cumhuriyet döneminde Osmanlı'dan devralınan tecrübeler ve teknik birikimin üzerinde dönemin şartları itibarıyla asla küçümsenmeyecek birtakım teşebbüsler başlatılmıştır. Mesela 1925'te Haliç'te yerli sermaye ile gerçekten önemli bir savunma sanayi fabrikası kurulmuştur. Devlet de askeri fabrikalar kurarak, aynı yönde birtakım adımlar atmıştır. 2. Dünya Savaşı yıllarında bu çabalar hız kazanmıştır. Nuri Demirağ, kendi geliştirdiği uçakları, kendi kurduğu bir fabrikada üretmeye başlamıştır. İlk etapta çok sayıda eğitim uçağı ile küçük yolcu uçakları üreten bu fabrika, dönemin tek parti yöneticilerinin basiretsizliğinin kurbanı olmuştur. İngiltere ve Amerika'nın askeri yardımları bahane edilerek, bu fabrika atıl hale getirilmiştir. Öyle ki Nuri Demirağ'ın uçaklarını almayan dönemin Türk Hava Kurumu Başkanı kendisini, 'Amerika'nın verdiği bedava uçak dururken, fabrikanıza parayla sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.' diyerek savunmuştur. Bununla da yetinilmemiş, Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasının dışarıya ihracat yapmasına dahi izin verilmemiştir. Tüm hayatını uçmaya ve uçaklara adayan Vecihi Hürkuş'un gayretleri ve samimi çırpınışları görünmeyen engeller tarafından sürekli engellenmiş, sabote edilmiştir. Uçak bombaları ve motor üreten Şakir Zümre ise karşısına çıkartılan engeller sebebiyle işini önce tarım aletleri yapımına, orada da destek bulamayınca soba imalatına çevirmek zorunda kalmıştır."

Erdoğan, Kafkas İslam Ordusu'nun dağıtılmasının ardından uzun yıllar yurt dışında yaşamak zorunda kalan Nuri Paşa'nın 2. Dünya Savaşı öncesi yeniden ülkesine dönüp savunma sanayi projelerine giriştiğini, Zeytinburnu'ndaki bir depoyu satın alarak, burayı görünüşte madeni eşya ama aslında silah üreten bir fabrikaya dönüştürdüğünü anlattı.

İşler büyüyünce fabrikanın Sütlüce'ye taşındığını aktaran Erdoğan, "1949'da bu fabrika, aralarında Nuri Paşa'nın olduğu pek çok kişiyle birlikte şüpheli bir şekilde havaya uçmuştur. Öyle ki ölenlerin cesetlerine dahi ulaşılamamıştır. Böylece ülkemizin önemli bir savunma sanayi hamlesi daha resmen yok edilmiş oldu." dedi.

Erdoğan, kendi başına uçak imal edip uçuran bir gazi astsubay pilotun hapis cezasına çarptırılmasının, yerli ve milli savunma sanayine karşı sergilenen hoyratlığın bir başka ifadesi olduğunu belirterek, "Bundan 59 yıl önce Bandırma Füze Kulübü'nü kurarak füze denemeleri yapan Kirkor Divarcı ve ekibinden oluşan gençlerimizin başlarına gelmeyen kalmamıştır. Kamuya ait savunma sanayi fabrikaları da Makine Kimya Endüstrisi Kurumu altında toplanmış ama hiçbir zaman arzu edilen atılımları ne yazık ki gerçekleştirememiştir." diye konuştu.

"Gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar üzerine "ölü toprağı serpilmiş" şekilde tamamen dış yardımlara bağımlı kaldığını dile getirerek, şunları söyledi:

"Kıbrıs Barış Harekatı'nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya ve tüm bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile haberleşme sistemlerine kadar her alanda yaşadığı ambargo, durumun vehametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur. Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı. Benzer sıkıntıları otomobilden bilgisayara teknolojiyle ilgili kadar her alanda görmek mümkündür. Yerli otomobilimiz Devrim'in hikayesi malumunuzdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha üretim iştiyakına galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için bu alandaki projeleri bütüncül değerlendirme yoluna gitmiştir. Dönemin şartları ve imkanları çerçevesinde birtakım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003'e geldiğimizde savunma sanayimizin ihtiyaçlarının ancak yüzde 20'si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı. Üstelik bu yüzde 20 içinde de yüksek teknolojiye dayalı maalesef pek bir şey göremiyorduk. Başbakanlığım döneminde bu alanı kişisel himayem altına alarak büyük bir atılım başlattık. Projelerin tasarımından finansmanına kadar her aşamasını bizzat takip ettim. Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek, tamamında milli ve özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65'ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir."

Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra önemli ihracat düzeyine de ulaştığına dikkati çeken Erdoğan, "Halen ülkemizde 600'ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer Afrin'de başarı sağladıysak, Cerablus'ta sağladıysak,Cudi'de, Gabar'da arka arkaya başarılar geliyorsa, Kandil'de, Sincar'da başarılar geliyorsa, işte bütün bunların büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik." dedi.

"Projelere ön açan bir iktidar var"
Son yıllarda yaşanan her hadisenin bağımsızlıkla teknolojinin, özellikle de savunma sanayisi arasındaki ilişkiyi tekrar tekrar gösterdiğini dile getiren Erdoğan, "Savunma sanayimiz geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı araştırma, geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri de hızlanmaya başladı. Bunun yanında finans teknolojilerini sağlık, enerji ve diğer kritik teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemeye çalışıyoruz. 'Dünyanın en büyük ekonomisinden biri olacağız.' derken aynı zamanda işin bu boyutunu da kastediyoruz. Bu çerçevede bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyor. Uluslararası lider araştırmacılar programı hazırlıyoruz. Buradan dünyanın her yerindeki bilim insanlarımızı, ülkemizde başlattığımız bilim ve teknoloji atılımımıza katılmaya davet ediyorum. Öte yandan 1930-1940'lardaki hamlelerimiz ne ise, şimdi yeniden bu hamleyi kazanmak ve bu adımı atmak durumundayız. O zaman engellendiler. Bu dönemde de elbette projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı." diye konuştu.

Erdoğan, artık bu projeleri sabote edecek bir iktidarın olmadığını belirterek, "Bu projelere ön açan bir iktidar var. Ne diyorlardı bize? 'Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi geliştirmeyi? Size en gelişmiş teknolojiyi verelim.' teklifleriyle karşılaştık. Sürekli daha iyisini, daha ucuza verme vaadiyle kandırılmak istendik. Şu insansız hava araçları... Vermediler. Bizzat oturduk, konuştuk. Vermediler. İki gün, üç gün, 48 saat... Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin tır silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ'ların, Nuri Killigil'lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu." ifadelerini kullandı.

"Ahlakının sahibi bir gençlik gördüğüm için Rabbime hamd ediyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin enerjisini, heyecanını, ufkunu, gayretini ve becerisini gördükçe geleceğe olan güvenlerinin daha da arttığına dikkati çekerek, "TEKNOFEST kapsamında düzenlenen teknoloji yarışmalarına katılan gençlerin çokluğu ve heyecanı geleceğimize daha bir umutla bakmamızı sağlıyor. Gençler, sizlere sesleniyorum. Sizden de cevap bekliyorum. Bugün burada 'Karşımda kim var?' diye seslenildiğinde sağına ve soluna bakmadan 'Ben varım.' diyen, ahlakının sahibi bir gençlik gördüğüm için Rabbime hamd ediyorum. Gençler, Anadolu kıtası büyüklüğünde dava taşını gediğine koyuyor muyuz? Surda mukaddes mi mukaddes bir gedik açıyor muyuz? Rüzgara 'Artık ne yandan esersen es.' diye meydan okuyor muyuz? İşte bizim gençliğimiz. İşte bizim geleceğimiz, işte bizim en büyük hazinemiz. Rabbim hepinizden razı olsun." şeklinde konuştu.

Festival alanını dolduran gençlerin "Evet" diye karşılık verdiği Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Devletlerin ve milletlerin hayatında tesadüflere yer yoktur. Allah bize çalıştığımız kadarını vadediyor. Eğer teknolojide ileri bir düzeye gelmek ve şöyle aşırı bir sıçrama hareketini gerçekleştirmek istiyorsak bunun tek yolu çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır. Bugün ülkemizde neredeyse her üniversitemizde mühendislik fakültemiz var ama hala mühendis sayımız yeterli değil. Daha bu okullardaki eğitimin kalitesini konuşmuyorum bile. Yazılımdan donanıma kadar her alanda katetmemiz gereken çok mesafe bulunduğunun farkındayız. Geldiğimiz yeri küçümsemiyoruz ama önümüzdeki yolun uzunluğunu da inkar etmiyoruz. Buradan tüm gençlerimize sesleniyorum. Lütfen hayallerinizin peşinden gidin. Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleriyle, araştırma geliştirme destekleriyle, teşvik programlarıyla, hibe uygulamalarıyla, tüm imkanlarıyla devletinizi bulacaksınız. Şair ne diyor, 'Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.' Bugün dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Asya kökenli bir girişimcinin kurduğu internet alışveriş sitesine gelinceye kadar yaşadıklarının hikayesi de azimle hedefinize yürüdüğünüzde nereye ulaşabileceğinizin örneklerinden biridir. Ülkemizdeki pek çok iş adamından da kendi benzer hikayelerini dinledim. Hatta kendi hayat hikayem de aynı şekilde gelişmiştir. Sizlerden isteğim, karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yolunuza devam etmenizdir. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı."

İnançlarında ümitsizliğe asla yer olmadığını hatırlatan Erdoğan, "Yüreğinizdeki iman asla bitmeyecek olan en önemli sermayenizdir. Şu aşamada size lazım olan tek şey gücünüzü imanınızdan alan kendi enerjiniz, azminiz, gayretiniz ve hedeflerinizdir. Kendinize güvendiğinizde, hatalarınızdan ders aldığınızda, kendinizi geliştirmekten vazgeçmediğinizde ve mücadeleyi bırakmadığınızda önünüzde kapıların birer birer açıldığını göreceksiniz. Günümüz dünyasındaki zenginlerin artık hep bireysel yeteneklerle takım çalışmasının birlikte anlam kazandığı teknoloji dünyasından çıktığını da unutmayın." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST'in herkese hayırlı olmasını dileyerek, emeği geçenlere teşekkür etti.

"İnşallah arkadan çok daha güçlüsü gelecek"
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra, Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nde, ilk günkü yarışı kazanan Dünya Süpersport şampiyonu motosikletçi ve AK Parti Milletvekili Kenan Sofuoğlu ile daha önce yapılan roket yarışması ve model uydu ile robotaksi yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödüllerini verdi.

Bilim olimpiyatlarında madalya alan öğrencilerle TEKNOFEST paydaşlarının temsilcilerini platforma çağırarak hatıra fotoğrafı çektiren Erdoğan, yaptığı konuşmada organizasyonun dünyanın ilkleri arasına girdiğini anlattı.

Bunun arkasının da çeşitli yatırımlarla geleceğini aktaran Erdoğan, "Sağolsun tabii, insansız hava aracı, silahlı insansız hava aracı ve inşallah arkadan çok daha güçlüsü gelecek. Baykar'ın yönetim kurulu başkanını da tebrik ediyorum. Çok eski bir dost, eski bir arkadaş ve azmin, gayretin, inancın neler getirebileceğini, ben şahsında ve çocuklarında gördüm, onun için tebrik ediyorum, kutluyorum." dedi.

Erdoğan, özellikle bundan sonraki süreçte gerek Milli Savunma Bakanlığı, savunma sanayisi ve buna yönelik olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın, Milli Eğitim ve hepsiyle atacakları toplu adımların Türkiye'nin sıçramasını sağlayacağını belirtti.

"Burası Türkiye, buranın parası Türk Lirası"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz bunların hepsini aşacağız, siz bu konuşulanlara filan bakmayın, dolar molar filan falan, biz bunların hepsini aşar geçeriz. Onun için buradan AVM'cilere bir daha sesleniyorum, Tük Lirası dururken hala dolarla hareket edecek olursanız, kusura bakmayın, takkeleri değişiriz. Burası Türkiye, buranın parası Türk Lirası."

"Açık oylama yapıyorum evet mi?" diyen Erdoğan, vatandaşların "evet" yanıtını vermesi üzerine, "kabul edilmiştir." ifadesini kullandı.

ATA uçağına F-16'lar eşlik etti
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivalinin düzenlendiği İstanbul Yeni Havalimanı'na uçakla geldi.

Kısıklı'daki konutundan ayrılan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra uçakla Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TEKNOFEST İSTANBUL Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'nin gerçekleştirildiği İstanbul Yeni Havalimanı'na geçti.

Erdoğan'ın içinde bulunduğu ATA uçağına F-16'lar da eşlik etti. Bir süre alçak uçuşla alandaki vatandaşları selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağı, alana indi. Gençlerin karşıladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunduğu pilot üniforması giydiği görüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı taşıyan uçağa, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da F-16 ile eşlik etti.

Stantları ziyaret etti
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivalinin düzenlendiği İstanbul Yeni Havalimanı'nda stantları ziyaret etti.

Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TEKNOFEST'in gerçekleştirildiği İstanbul Yeni Havalimanı'na uçakla gelen Erdoğan, F-16 ile kendisine eşlik eden Milli Savunma Bakanı Akar'ı da uçaktan selamladı.

Erdoğan, uçaktan inişinde kendisini karşılayan TEKNOFEST ekibindeki gençlerle fotoğraf çektirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar ile stantları ziyaret ederek, öğrencilerden projelerine ilişkin bilgi aldı.

Erdoğan, yoğun sevgi gösterisi eşliğinde hava kontrol kulesi önüne kurulan ana sahneye geçti. Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, sahneden halkı selamladı.

Bu sırada ATAK helikopterleri tarafından harmandalı gösterisi de gerçekleştirildi.

İstanbul Yeni Havalimanı yolunda trafik yoğunluğu oluşması nedeniyle vatandaşlar araçlarını yol kenarına park ederek, havalimanını arkalarına alıp fotoğraf çektirdi.