Yıl 2003’tü… Aradan tam 20 yıl geçti.
Bugün elimize iki kare fotoğraf geçiyor. Biri, o dönemlerin genç, sert ve gözü kara Demir Görkemli’si. Diğeri ise zamanla yoğrulmuş, saçları beyaza teslim olmuş, yüzüne yılların hikâyesi işlenmiş bir Latif Akgedik portresi. Aynı adam. Ama artık başka bir zamanın içinde...
Ve tam da burada insanın içi burkuluyor.
Çünkü bu iki fotoğraf sadece bir oyuncunun değişimini değil, bir çağın kapanışını, gençliğin sessiz vedasını, zamanın acımasızlığını anlatıyor. Dizi tarihimizin en kült yapımlarından birinde ölümsüzleşen bir karakterin, zamanla nasıl da gerçek hayata yenildiğini gözler önüne seriyor.
Latif Akgedik, yıllar önce Demir Görkemli olurken o rolün ağırlığını sadece sahnede değil, belki de hayatının içine taşıdı. O yüzden bugün baktığımızda hâlâ gözlerinde o sert ama kırgın ifadeyi, o suskunluğu görebiliyoruz. Ama artık ekran ışıkları yok. Kamera durmuş. Sahne arkada kalmış.
Geride kalan, sadece bir adam ve zaman...
Ve bir kez daha anlıyoruz ki, en büyük senarist zamandır. Ve o zaman, herkese bir rol verir; kimi zaman acı, kimi zaman hatırlı… Ama sonunda hep gerçek.