2010’lu yılların başıydı. Aynı kurumda çalıştığım, özgüvenini karakterinden almayan bir iş arkadaşımın odasındaydık. Laf memleketten aç

2010’lu yılların başıydı. Aynı kurumda çalıştığım, özgüvenini karakterinden almayan bir iş arkadaşımın odasındaydık.

Laf memleketten açıldı, nereli olduğumu sordu.

“Aydın’da doğdum!” dedim “Sultanhisar’a bağlı, Atça vardır, şehir planı Türkiye çapında ünlüdür. Nazilli’ye de yakındır…”

O arkadaş “Nazilli’de Çingene çokmuş değil mi?” diye bir soru attı ortaya.

Ben pek bir alaka kurmasam da bu cümlenin üstünde durmadım ve “Her yerde olduğu kadar!” deyip çayımı içtikten sonra odadan çıktım.

Yarım saat sonra, aynı odaya, bu sefer evrak vermek üzere gittiğimde, yan masada çalışan bir kadının bana açıklama yapmak için uğraş verdiğini fark ettim.

“Kusura bakmayın, biraz önce, arkadaş, Nazilli’de Çingene çokmuş diyerek ayıp etti.” dedi yüzünde gerçekten anlamaya ve anlatmaya çalışan bir gülümseme vardı.

“Neden ayıp olsun, belki o öyle biliyordur!” dedim.

“Onu demiyorum, onun kurmuş olduğu cümleden sizin de Çingene olabileceğiniz anlamı çıktı!” dedi, masasındaki evrakların zımbalarını hızlıca çıkarırken, bir iş başardığını ve benim aklımı başıma getirdiğini düşünüyordu.

Gülerek “Olabilir!” dedim, “İnsan doğarken hangi milletten dünyaya geleceğini seçemez, ama ben sizin gibi anlamadım, hem Çingene olsam ne olacak olmasam ne değişecek sanki, bazı şeyleri bu kadar abartmaya gerek var mı?”

Kadının ikna olup olmadığını bilmiyorum ama ben lafı uzatmadım.

Böyle bir girizgâhı da şundan dolayı yaptım? Yazar Mustafa Aksu “Orhan Gencebay da Çingene’dir.” demiş geçenlerde.

Aslına bakarsanız Mustafa Aksu’ya “Orhan Gencebay’a Çingene olduğunu niye söyleme gereği duydun?” diye sormak, “Bunu diyerek, onu aşağılamak, dolayısıyla Çingeneleri küçümsemek için bu lafı ettiysen aslında kendini aşağılamışsın!” diyerek söze devam etmek lazım.

Fakat olay başka bir yöne doğru gitti.

Çünkü Orhan Gencebay, bu cümleye karşılık "Ben tam bir Karadenizliyim, Kırım kökenliyim. Zaten birileri hep konuşur. Fatih Sultan Mehmet için de, Atatürkümüz için de kötü konuşan bazı şerefsizler, bu tarz açıklamalarla bizim değerlerimizi kötülemeye çalışıyor, bize zarar vermeye kalkıyor. Bunlara inanmayın!" yanıtını veriyor.

Bu teferruatlı, kelimelere kuvvet kazandırılmış cümleyi birkaç defa okuyunca insan öyle kalıyor ve böyle bir hamasete ne gerek var diye kendine sormadan edemiyor.

Sayın Gencebay “Arkadaşlar yanlış yoldasınız, Çingeneliğe, o kültüre, yaşam mücadelesi timsali o değerli insanlara zarar veriyorsunuz, ben Çingene olsam ne değişir, Kırım Türkü olsam ne fark eder, hiçbir kavmin birbirine üstünlüğü yoktur.” demiyor çünkü.

Bir açıklama yapma gayreti, üste çıkma düşüncesi ve fazlasıyla rahatsız olmuş görüntüsü içinde farklı atıflarda bulunuyor.

Sürekli değerlerden, gönül insanı ve berhudar olmaktan bahseden Sayın Gencebay, yanıtının ortasına Fatih Sultan Mehmet’i, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü katıyor, muhayyel bazı insanları çok konuşmakla, değerlerimizi kötülemekle ve hatta şerefsizlikle suçluyor.

Üstelik, güya kendini savunmak için mücadele ederken ağzını bozmuş, beyefendi kimliğine zarar dahi getirmiş. Sanki Çingene doğmak suç, sanki Roman olmak küçük düşüren, insanı aşağıya çeken bir şey.

Oysa Mustafa Aksu’nun söylemiş olduğu laf ona hatırlatıldığında, gayet kendinden emin bir şekilde “Çingeneler, romanlar başımızın tacıdır, toplumumuzun önemli bir değeridir, parçasıdır, Mustafa Aksu böyle diyerek ne demeye çalışmış bence bunu kendisine sorun!” demesi, olayı kestirip atması lazımdı.

Böylece, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Fatih Sultan Mehmet’i işin içine karıştırmak, onlarla kendisini aynı statüde göstermek zorunda kalmazdı. Ayrıca bu tarz açıklamalarla kimsenin onun değerlerini kötülemeye çalıştığını ve ona zarar verdiğini sanmazdı.

Kendini yüceltmeye, mevcut durumun, dayandığı yerin konforunu yaşamaya çalışırken başkalarını alçaltma acizliğine düşmezdi.

Evet, anladık Orhan Gencebay Çingene değildir, tam bir Karadenizli’dir ve Kırım kökenlidir.