Osmanlı Devleti, askeri gücü, stratejik fütuhat anlayışı ve fethettiği topraklardaki adil yönetimiyle kısa süre içerisinde güç kazanan bir yapıya sahip olmuştur. 
Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin faaliyetlerinin önündeki en büyük engel V. Karl (Şarlken)’dır. V. Karl, Pavia Savaşı (Pavya veya Pevye olarak da bilinir)’nda Fransa Kralı I. François’i mağlup ederek esir almış olsa da bu dönemde Fransa, Kanuni Sultan Süleyman’ın kişiliğinde Osmanlı Devleti’nden yardım ve destek talep etmiştir. Avrupa’da söz sahibi olmak ve V. Karl’ın Fransa’yı da kapsayacak bir güce ulaşmasının önünü alabilmek için Fransa’nın isteği kabul edilmiştir. 
Türk tarihinde Fransuva olarak da bilinen Fransa kralı François, Kutsal Roma İmparatorluğu’nun başına geçebilecek adayların en kuvvetlilerinden biriydi. Fransa tahtına geçtikten sonra bu göreve geçeceğini düşünmek olağan bir tahmindi. 
Ancak İmparatorluğun başına Habsburg Hanedanı üyesi İspanya kralı V. Karl geçti. Bu durum da tahmin edilemez değildi zira önceki İmparator Maximillan kendisinin dedesiydi ve o da varisti. İmparator Maximillan, Habsburg hanedanlığının gücünü ve saygınlığını artırsa da Fransa’da güçlü bir yönetim kurmuş olan Fransa Kralı XII. Louis, İmparator’un gücüne karşı durmuş ve yönetimindeki kuvvetlerle Maximillan’ın İmparatorluk ordusunu mağlup etmeyi başarmıştı. 
XII. Louis’in bu başarıları ve ölümünden önce İtalya’ya düzenlenecek sefer için bir ordu hazırlaması yeni kral I. François için önceden belirlenmiş bir hedef anlamına geliyordu. Bu çerçevede hareket eden I. François, tarihte İtalya Savaşları olarak adlandırılacak sefere çıktı. 
İtalya’daki egemenliğini pekiştirmek isteyen V. Karl ile karşılaşan François, Pavia Savaşı’nda ordusunun önemli komutanlarını kaybetmiş ve kendisi de esir düşmüştür (25 Şubat 1525). Bu durum, sınırları halihazırda Habsburgların hükmettiği topraklarla sıkıştırılmış halde olduğundan kendi egemenliği için olduğu kadar Fransa için de tehlike anlamına gelmekteydi. Valide Kraliçe Düşes Dangolen, oğlunun esir düştüğü Pavia Savaşı’ndan sonra oğlu ve kendi tarafından olmak üzere Kanuni’ye iki mektup göndererek yardım istemiş ve esir olan oğlunu kurtarmak için Sultan’ın, Macaristan’a bir sefer yapılmasını rica etmişti.
Fransa’dan gönderilen mektuplar, din farkına ve bu farktan dolayı bir ittifakın iki tarafın da saygınlığına zarar verebileceği ihtimaline rağmen yapılması sebebiyle, Fransa’nın içinde bulunduğu durumun ne derece zor olduğunu göstermektedir. Ancak yine de Fransa Kralı François, esir durumda da olsa Osmanlı Devleti’nin Batı’ya yönelişi için ciddi fırsattı. Öyle ki Orta Avrupa’da zaten Belgrad’ı fetheden Kanuni’nin gelecek fetihlerini bu mektup “Macaristan Seferi” olarak belirlemiş değildir; hedefte zaten Macaristan vardır. 
Macar Kralı’nın Osmanlı elçisini öldürtmesi ve Kral’ın annesinden gelen mektup, bir nevi Kanuni’ye aklındaki seferi gerçekleştirebilmek için geçerli sebepler sunmuştur. Ancak seferlerin tek sebepleri bunlar da değildir. Macaristan (Mohaç) Seferi’nin hazırlıkları devam ederken I. François’in serbest bırakılmasının sefer hazırlıklarını ve seferi etkilememesi bu durumun kanıtıdır. Fransa’nın, Kutsal Roma İmparatorluğu topraklarıyla çevrili olması ve Fransa Kralı’nın da İmparator olma iddiası taşıması, esir düşmüş de olsa Osmanlı Devleti için önem taşımaktaydı. 
Çünkü Fransa, Osmanlı’nın Avrupa’daki ilerleyişine engel teşkil edebilecek ve onu Batı’dan da bir kuşatmaya alabilecek en ciddi kuvvetlerden biriydi; üstelik gelinen noktada Osmanlı’dan yardım istemiş bulunuyorlardı. Macaristan başta olmak üzere Orta Avrupa meselelerine yön verici bir pozisyon elde etmek ve V. Karl’a rakipsiz bulunmadığını hissettirmek, Avrupa’daki en güçlü rakibini zor duruma sokmak için bu durum bir fırsattı.
Fransa’dan gelen yardım isteği I. Süleyman tarafından cevaplandırılmıştır. Sultan cevap mektubunun içeriğinde istenen yardımın verileceğini bildirirken I. François’in içini ferah tutmasını belirtmiştir. Bu mektup, iki devletin fiili ittifakının başlangıcı olsa da Katolik bir devletin Hristiyan Avrupa’daki etkisini sarsabilecek olduğundan bir süre boyunca bu ittifak gizli tutulmuştur. Esir Fransız Kralı 1.François ve annesinin mektuplarını, Kont Jan Frangian adlı bir elçi İstanbul’a getirdi. Mektupta kralın annesi Solvoie oğlunun kurtarılması için padişahın yardımını istiyordu. Kral ise, hapisten kurtulması halinde Kanuni Sultan Süleyman’a minnet duyacağını, köle gibi hizmet edeceğini bildiriyordu.Mektubunda: “Siz ki şanı yüce olan şahlar şahısınız. Bu işin çözülmesine yardım edilmesi neticesinde minnettarlıkla köleniz olacağımdan şüpheniz olmasın” diyordu. 
Bunu üzerine Kanuni, Fransa Kralına hitaben yazdığı mektupta; “Allah-ü Teâlâ’nın lütuf ve yardımıyla, peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V.)’nın mucizesi, dört halifenin ve Allah’ın sevgili kulları olan velilerin mukaddes ruhlarının yardımıyla: Ben ki; Sultanların Sultanı ve yeryüzünün taç dağıtan sahibi, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum’un, Zülkadriye’nin, Diyarbakır vilayetlerinin, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, İran’ın, Şam’ın, Halep’in, Mısır’ın, Mekke ile Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arabistan’ın, Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, büyük ecdadımın feth eyledikleri ve Cenab-ı Hakk’ın bana nasip eylemiş olduğu, ateş saçan kılıcımızla zafer kazanarak feth eylediğimiz nice diyarın Sultanı ve Padişahı, Sultan Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han oğlu, Sultan Süleyman Han’ım.
Sen ki; Françe memleketinin beyi, Françesko’sun. Saltanat makamıma elçi olan Jan Frangian ile gönderdiğin mektup ve ayrıca sözlü ricaların bana ulaştırıldı. Memleketinizi düşmanın işgal ettiğini ve halen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda benim tarafımdan yardım edilmesini dilemişsin. Her ne demiş ve istemişsen bana ulaştırıldı. Ve bana arz olunan hususlar tafsilatıyla bilgime sunuldu. Şöyle ki; beylerin esir alınıp hapsedilmesi, acayip şeylerden değildir. Gönlünü rahat tut. İçindeki ateşi söndür. Bizim büyük ecdadımız, Allah (c.c) kabirlerini nur etsin, daima düşmanı kovmak, memleketler fethetmek için savaş yapmaktan geri kalmamışlardır. Biz dahi onların yolunda yürümekteyiz. Her zaman memleketler ve aşılması güç, sağlam kaleler fethetmişiz. Gece-gündüz atımız eyerlenmiş, kılıcımız kuşanılmış durumdadır. Kader ne ise o olsun. Bizim fikrimizin ne merkezde bulunduğunu, gönderdiğiniz elçiden sorup öğrenebilirsin. Dilediğin üzere bütün teçhizatı ile donanmamı Hayrettin Paşa kumandasında gönderiyorum. 
Şarlken’in hilesinden kendini koru! Düşmanlarınla başa çıkabileceğin güce kavuşmadan sakın barış yapmayasın! Bana itibar gösterip güvenenlere Cenab-ı Hakk’da yardım eder. Zaferler kazanan kılıcımın gölgesinde huzur içinde olurlar”
Avrupa devletlerinin içinde bulunduğu durum, güçlü bir Kutsal Roma İmparatorluğu’nun rakibi konumundaki Fransa’nın, Osmanlı Devleti’nin desteğine muhtaç duruma düşmesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti, Macaristan’ı fethetmiş, I. François ülkesine dönmüştür. O dönemde Fransa Kralı, Türk hükümdarına köle olmaya hazırdır. Avrupa ve Asya ülkeleri ise Türkler’den maddi ve manevi yardım dilemektedir. Osmanlılar dünyanın en güçlü devletidir ve ekonomisi de sağlamdı