İnsanoğlu ölü bedenden hareketle ölüm ruhunun bulaşacağına inandığı her şeyi tehlikeli olarak kabul etmiştir. Ölen kişinin ruhunu da kendine bir tehlike olarak gören insanoğlu mitik kökenden gelen inanışları doğrultusunda ölüm anından yastan çıkıncaya kadar ölen kişinin ruhunu öteki âleme göndermek için birçok pratik sergilemiştir. Bu pratikleri Şamanizm de görebiliriz.

Birçoğumuzun gün içerisinde nedensizce yaptığımız ve belki ailemizden belki de çevremizden alıştığımız bazı davranışlar vardır. Örneğin tahtaya vurmak, kırmızı kurdele, nazara inanmak, 40 sayısının çok uğurlu olduğunu kabul etmek, yolcunun ardından su dökmek, ağaçlara bez ya da çaput bağlamak, ölünün üzerine bıçak koymak, kapı eşiğine basmamak ya da oturmamak, kurşun döktürmek ya da köpek uluması duyduğumuz zaman kötü bir şey olacağını düşünmek. Bu batıl inançların kimilerinin anlamını biliyor olsak da kimilerini hiç fikrimiz olmadan uygulamaya devam ediyoruz. Hayatımızın her alanında yer alan bu inançlar ise bizlere Şamanizm'den kalmış geleneklerdir.

Mesela, Yuğ veya Yoğ Türklerde cenaze törenine verilen isimdir ve Hunlar’dan beri Türkler’in bu töreni düzenledikleri bilinmektedir. Tabutun süslendiği bu törenin başlangıcında gençlerden ve hizmetkârlardan oluşan bir grup tabutu takip ederken diğer bir grup da kurban kesmekteydi. Daha sonra 7 kez matem ayini düzenlenirdi. Çin kaynakları Göktürkler’in ölülerini bir çadırın içine koyduklarını onun için kurbanlar kestiklerini matem alameti olarak yüzlerini kestiklerini, çadırlarının etrafında at koşturduklarını daha sonra da atıyla birlikte bütün eşyalarını yaktıklarını kaydeder. Bu törenlerin daha çok Manihaizm ve Budizm’i benimseyen Türkler arasında yapıldığını söylemek daha doğru olur. Bilindiği üzere Türkler birçok coğrafyaya hâkim olduklarından farklı inançlar ile tanış olup bazılarının etkisi altına girdikleri bilinmektedir.  

Ayrıca, Türk kültüründe cenaze törenlerinde ölü gömüldükten sonra cenaze evinde yas tutulur. Yas, ölüm karşısında kaybedilen kişinin üzüntüsü ile oluşan iç acının belli bir süre dışavurumudur. 

Türk coğrafyasında yas sürelerinde farklılık olsa da genellikle yaslar kırk gün sürer ve çeşitli pratiklerle yas tutanlar yastan çıkarılır. Altay Türkleri cana "süne" derler. Öteki âleme giden süneyi orada Erlik'in elçisi Aldaçı karşılar. Aldaçı, ölünün daha önceden ölen akrabalarından birinin ruhu olduğuna inanılır. Aldaçı ile süne bir müddet dünyadaki evinin çevresinde dolaşır. İnanışa göre çocukların sünesi yedi, büyüklerin sünesi ise kırk gün evlerinin etrafında dolaşır. Bu süre zarfında evden dışarıya eşya verilmez. Kırkıncı gün şaman, büyüsel ayinle Aldaçı ve süneyi evden uzaklaştırır. 

Günümüzde İslâmî motifler de dâhil edilerek yapılan kırk çıkarma uygulaması bir şaman âdetidir. Çünkü kırk çıkarmanın amacı süneyi büyüsel ayinle evden uzaklaştırmaktır. Ölü ruhunun evinin etrafında dolaştığı inanışının arkaik Türk kültüründeki kökeni bu uygulamada görülebilir. Ölen kişinin ruhu yas törenlerinde çeşitli uygulamalarla memnun edilerek hayattaki kişilere zarar vermesi engellenmeye çalışılır. Türk kültüründe ölen kişi adına helva, pişi ve lokma gibi yiyeceklerin hazırlanması ölen kişinin ruhu için yağ kokutma geleneğinin devamıdır. Kansız kurban olarak ölü ruhuna sunulan bu yiyecekler ölünün arkasından belirli günlerde verilir. 

Edirne Pomakları’nda evde ölüye koku olsun, o da orada yesin diye yedi gece lokma dağıtılır. Eğer hiçbir şey yapılamıyorsa iki yumurta pişirilerek evde koku oluşması sağlanır. Kandil günleri ve cuma günleri ölülerin ruhlarına gitsin, onlar da orada yesin düşüncesiyle evlerde helva kavrulur veya lokma pişirilerek evde koku çıkarılır.

Yağ yakma/koklatma Anadolu sahası dışında yaşayan Türk topluluklarında da görülür. Bulgaristan'da yaşayan Müslüman Türkler’in inanışına göre ruhun bedenden ayrıldıktan sonraki üç gün boyunca evinin etrafında gezinir. Ruhu sembolik olarak doyurmak için cenaze evinde ateş yakılır ve ateşe yağ atılarak baca yağ kokutulur. Şamanist inanışa göre ruhun varlığını koruması ve yaşayanlar gibi acıkması inanışına göre "pişen yemeğin kokusuyla ruhun doyması" anlayışı, Bulgaristan Türkleri arasında oldukça yaygın ve canlı bir biçimde devam etmektedir. Ölen kişilerin arkasından belirli günlerde koku yayarak ölünün ruhuna sunulan yiyecekler, ruhu memnun etmek için yapılan bir uygulamadır.

Cenaze evinde yas süresi dolduktan sonra gündelik hayat normale döner. Ancak Türk kültüründe atalar kültüne bağlı olarak mezarlıklar belirli günlerde ziyaret edilerek ölen kişinin başında ruh yâd edilir. Bu inanç sisteminin en açık görüldüğü ve uygulandığı Şamanizm günümüz Türkiye’sinde ve Türk Milleti’nin fertleri tarafında sık sık uygulandığı da bir gerçektir.