Elini kolunu sallaya sallaya gel benim ülkeme ye, iç oh ne ala…

Bir daire al, promosyon hediyesi olarak verdiğimiz pasaportunu da cebine koy, ondan sonra ver elini Amsterdam, oradan da bir Las Vegas yap.

Paran yoksa çık otobana sıkışan trafikte araçların içine bakarak dilenerek servetine servet kat. Biz yardımsever milletiz veririz, yedirir, içiririz.

Sonra çirkin çıkar ilişkilerine girdiğiniz zaman da istediğiniz gibi tartışın rahatsız olmayız. Rant kavgasında sözlü dalaşmalarınız yetersiz kalırsa çekin silahları birbirinizi vurun. Biz gelir sizin ölülerinizi defin için hazırlar, yaralılarınızı tedavi eder ve tüm imkanlarımızı seferber ederiz.

Rahat olun…

Sakın keyfinizi bozmayın.

Allah bizi sizlere nasibimizden nasiplendirmek için yaratmış.

Unutmadan Bahçeşehir’de geçenlerde Gürcistanlı ve Çeçen vatandaşlar arasında çıkan silahlı çatışmada 2 kişi ölmüştü. Her iki taraf birbirlerine karşı silahlarını ateşlemişti. Canlı canlı izledik. Bunlar silahları nereden alıyorlar.

Gündüz vakti yabancı oldukları bir ülkede nasıl ve hangi cesaretle silah taşıyabiliyorlar.

Bu olay adli bir olaydan ziyade psikolojik ve sosyolojik açılardan değerlendirilmelidir.

Bugün bu kişiler güçleri birbirlerine yettiği için bu silahlı çatışma yaşanmıştır.

Yarın istedikleri olmayınca kendilerini bizim karşımızda güçlü hissettiklerinde bizleri de mi vuracaklar.

Hiçbir şey tesadüf değildir.

Bu cahil, bu zalim ve niteliksiz göçmenler bilerek ülkemizde var edilmişlerdir.

Avrupa’da da göçmenler var. Ve inanın Avrupalılardan daha Avrupalı şekilde yaşıyorlar.

Musul’da, Suriye’de, Çin’de ve dünyanın birçok yerinde Türkler zulüm altında ve biz gözlerimizi kapatıyoruz. Konu Arap olunca hemen gönlümüze de sınırlarımızı da kesemizi de açıyoruz.

Kimse kusura bakmasın.

İnsanlık, yardımseverlik gibi duygu yüklü sözcüklerle beni kandıramazsınız.

Ben bu konuda net bir görüşe sahibim.

Bu vatan bizim vatanımız ve biz bize yetemez durumdayken başka milletlere benim gariban halkımın aşını vermem, verdirmem, verene de bir şey demem, çok şeyler söylerim.

Yeter artık!

Sabrımız taşıyor.

Arap tabelaları görmek istemiyoruz.

Kafelerde Arapların nargile partilerini gördükçe midemiz bulanıyor.

İkinci ve hatta üçüncü kadın olmak adına Türk erkek avına çıkan yabancı kadınları da istemiyoruz.

Bir satranç oynar gibi ilmek ilmek ördüler, planlarını kurdular ve ülkemizin genetiğinin balans ayarına müdahale ettiler.

Bizim zaten başımızda bir PKK belası var, şimdi bu belaya ek olarak Arap örgütleriyle mi mücadele edeceğiz.

Ne olursa olsun ülkemizi ve Ortadoğu’yu daha zor ve sıkıntılı yarınlar bekliyor. 

Lakin esas hedefin Osmanlı İmparatorluğunun torunlarının yaşadığı Türkiye’nin olduğu unutulmamalıdır. PKK, El Muhaberat, Işid derken belalar peş peşe çekim alanımızda… 

Orta Asya'dan çıkıp, Anadolu'yu yurt edinen daha sonra ise Viyana kapılarına kadar dayanan Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nde sınırlar aralanıyor. 

Sınır namustur ve ülkemize girip, çıkmak bu kadar kolay olmamalıdır. Biz Avrupa’ya elimizi kolumuzu sallayarak, girip, çıkamıyorsak yabancı vatandaşlarda vatanıma kolay girememelidir.

İster Faşist desinler ister kafatasçı desinler…

Ben ülkemde yabancı istemiyorum, İlla bir yabancı ülkemde olacaksa benim ülkemin kurallarına uyacak ve hareketlerine dikkat edecek.