Hayatımızın neredeyse her döneminde güvensizliğin; kıskançlık kılıfıyla karşılaştık. Daha önce defalarca başımıza gelmiştir. Sırf birileriyle aynı statüde dünyaya gelmedik diye yargılandık. Hiçbirimiz doğduğumuz evi; o evin coğrafyasını, özelliklerini seçerek dünyaya gelmedik. Tercih hakkı sunulmayan hiçbir durum için eleştirilmeyi aslında hiç kimse hak etmiyor. 

Günümüzde işler çok değişti. Garip bir erkek türü türedi. Evet türedi. Ben bunları insan gibi göremiyorum. Sevgi ya da aşk adı altında hayatı zindan ediyorlar. Nasıl bu hakkı görebiliyorlar kendilerinde! Zavallı beyincikleri kısıtlarken -Seviyorum, aşığım- ifadesine sığınıyor. Ne sevgi ama…

Çingeneler Zamanı filminde "Yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum ben.”   Şeklinde harika bir replik vardı. Hadise bu bence. Kim size ne diyorsa önce kendisinde barındırdığının farkında. Ve tüm mesele de burada başlıyor. Kişi kendisinin yaptıklarını yaşamaktan delice korkuyor. Bu sebepten dolayı saldırganlaşıyor. Kaldıramayacağını biliyor.

Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey, kendi gibilerle mücadele etmektir. Ve takdir edersiniz ki; kalbi kibir yumağı olan, asıl düşüncelerini, kıskançlıkla sergileyen bireyler çoğunlukla bu kirli düşünceyi karşılarına çıkan insanlardan bekler. Ne yazık ki hastalık boyutunda oldukları için hem kabul etmez hem de deli gibi savunurlar. Bu çirkin sapkınlığı!

Bir insanın kalbinde ne varsa gerek kişiliğinde gerekse hayatında çoğu zaman karşısına çıkar. Kabullenir mi bilinmez. Kesin olan ise bu silsilenin sürüp gideceği.

Geçmişin de ihanete uğrayan insanlar, bir sonraki ilişkilerinde daha korumacı olur. Kendi içlerinde oluşturdukları savunma mekanizması onları çok daha zor bir hayata hazırlar. Farkında olmadan güvensizliği derilerinden sonra üzerlerine giyerler. En zor çıkarılan kostümdür güvensizliktir. Tabii önyargıdan sonra…

Güvensizliğin bir sonraki adımı önyargıyı oluşturuyor. Her bir ilişkiden sonra aynı sancılar aranacak. Kişi kendine kötülük yaptığını asla fark etmeyecek. Yanılgının en şiddetlisi bu olsa gerek ne acı…

Eğrelti duran, hiçbir tene yakışmayan güvensizlik illeti en zehirli maddeden daha tehlikelidir. Doktor, ilaç, rehabilite fayda olmaz içten içe zehirler. Kanser gibi sinsi bir şekilde ilerler. Tam, -Kurtuldum. Tek bir hücresi kalmadı.- dediğin anda, boğazına yapışır. Ve sen öldüğünle kalırsın.