Son yazılarımda duygusal zekâ türlerine değinerek, üç farklı konuyu incelemiştim. Bunlar empati, farkındalık ve öz farkındalık konularıydı.

Bizleri iş hayatında duygusal açıdan güçlü kılacak, ikili ilişkilerimizde sürdürülebilir ve pozitif olmamızı sağlayacak, kendimizin eksik ya da hatalı yönlerini görmemizi fark ettirecek, kariyerimizde başarıya ve inovasyona ulaştıracak ve saygınlık kazandıracak en önemli duygusal zekâ türleri bunlardır. Bu yazıları kaleme alırken de kaynak olarak Harvard Business Review serisinin kitaplarından faydalandım ve sizlere bir nebze de olsa bu kitapların incelemesini yapmış oldum. Bu yazımda da serinin ve duygusal zekâ türünün dördüncü konusu ve kitabıyla devam ediyorum. Resilience yani duygusal dayanıklılık ya da psikolojik sağlamlık.

Gün içinde yaşadığımız problemler ve ufak sorunlar iş yerinde yapmamız gerekenlere engel mi oluyor? Profesyonel alanda yaşadığımız bu krizleri çözebilmek için duygusal açıdan nasıl güçlü kalabiliriz? “Resilience” kitabı bu tarz mücadelelerden daha güçlü çıkabilmenin yollarını, duygusal dayanıklılık açısından kaya gibi olmamızı sağlayan şifreleri, stresle başa çıkmak için beynimizi eğitmemizin taktiğini ve önemini, büyük krizlerden sonra bile kariyerimizi yeniden nasıl yapılandırabileceğimizi anlatıyor.

Kit Foto

Kitap gayet öğretici olmakla birlikte altı ana başlıkta toplanmış. Duygusal esneklik konusunun ne olduğu, duygusal esnekliğin kazanılmasının yolları, duygusal dayanıklılığı ölçme ve güçlendirme, eleştirilerden ders alma ve geri bildirimin önemi, büyük liderlerin felaketleri nasıl atlattıkları ve geri dönüşlerinin püf noktaları ve duygusal dayanıklılığın tahammülle değil toparlanmakla ilgili olduğu ele alınan konular olmuş. Kitap, serinin diğer tüm kitapları için de söylediğim gibi herkese kesinlikle tavsiyemdir. Özellikle kariyer hayatında ilk yıllarını geçirenlere, çalışmakta olduğu işinde çıkmaza girenlere ve meslek hayatına atılma evresinde henüz çiçeği burnunda olan, diploması hâlâ nemli olanlara tavsiyemdir.

Şimdi sırasıyla duygusal dayanıklılık üzerine bunlardan bahsetmek istiyorum ve konuya bir soruyla başlamak güzel olacak diye düşündüm. İş hayatınızdaki duygularınız performansınızı sizce ne kadar etkiliyor? Hiç düşündünüz mü? Yapılan araştırmalara göre çalışanların duyguları, ruh durumu ve genel eğilimleri; iş performansı, karar verme, yaratıcılık, ciro, takım çalışması, müzakereler ve liderlik üzerinde doğrudan etkiler yaratıyor. Duygusal açıdan güçlü olmak, beynimizi kontrol edebilmek bizi bu konuların hepsinde başarılı kılıyor. O yüzden de duygusal dayanıklılığımız burada çok kritik bir yerde duruyor.

Duygusal dayanıklılığı güçlü kişilerde ise üç temel özellik bulunmaktadır. Bunlardan birincisi gerçeği olduğu gibi kabul etmeleridir. Biliyorsunuz geçen haftaki yazımda gerçeği kabul etmekle ilgili, 11 Eylül 2001 günü Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan terör eyleminde Morgan Stanley’nin başarısını ele alan bir hikâye anlatmıştım. Duygusal dayanıklılığı güçlü olan insanlarda belirgin olan ikinci faktör ise hayatın anlamlı olduğuna dair dört elle sarılmaları ve bazı değerler konusunda güçlü inançlar beslemeleridir. Üçüncü belirgin özellik ise doğaçlama hareket edebilmeleri ve bu sayede yüksek yaratıcılık yetenekleridir. Ben burada üçüncü faktöre farkındalık yaratmak istiyorum, çünkü çıkmaza girdiğimiz konularda ya da önümüze ilk kez gelmiş bir problemde, bazı eski tecrübelerden yararlanarak hemen doğaçlama yapabilmek, çözüm üretebilmek duygusal dayanıklılığın bence en önemli gücü.

Bu konudan bahsedince de Fransızca bir kelime olan brikolaj akıllara gelmiyor değil. Çünkü brikolaj, modern çağda bir tür icat kabiliyeti anlamına gelmektedir. Elde doğru amaç veya materyal olmadan bir probleme çözüm üretme şeklinde de tanımlanabilir. Dolayısı ile brikolajcının kafası hep meşguldür ve başkasının elini kolunu bağlayan bir durumda, o yaratıcı bir çözümle ortaya çıkar.

Buraya kadar okuduktan sonra psikolojik sağlamlık nasıl kazanılır ya da nasıl ortaya çıkar diye düşünmedi değilsiniz sanki. Duygusal açıdan güçlü olabilmek için; stresi yönetmeyi öğreneceğiz, dengemizi koruyacağız, pozitif düşüneceğiz, kendimizi olduğu gibi kabul edeceğiz, hayır demeyi öğreneceğiz, pozitif psikoloji ile ilgileneceğiz, beynimizi kontrol etmeyi ve eğitmeyi öğreneceğiz, geri bildirim almayı alışkanlık haline getireceğiz ve kendimizle konuşacağız.

Üstte yer verdiğim duygusal dayanıklılık açısından güçlü olabilmenin yolları gerçekten ajandalarınıza işlemeniz gereken altın kurallardır. Bunlardan geri bildirim almaya ayrıca değinmek istiyorum. Psikolojik sağlamlık için geri bildirim almak zorundayız, kendimizi daha iyi öğrenmek için bunu yapmamız gerekiyor. Ve bu geri bildirimlerden yarar sağlamak istiyorsak, uygulamamız gereken bazı yöntemler bulunuyor:

-          Öncelikle eğilimlerimizi tanıyacağız.

-          “Ne” ve “Kim” sorusunu birbiriyle karıştırmayacağız.

-          Gerekiyorsa koçluk almaktan çekinmeyeceğiz ancak bunu yaparken de sizde kendi imajını yaratan bir koç değil sizi yeniden yaratma fırsatını sunan mentorları bulmak çok önemli.

-          Geri bildirimleri çözümleyeceğiz.

-          Geri bildirimi karşı tarafın vermesini beklemeden, yöneticimizden, çalışma arkadaşımızdan ya da astımızdan özellikle bizler isteyeceğiz.

-          Alınan geri bildirimden sonra küçük denemeler yapacağız.

İş hayatında bazen büyük problemler yaşayabiliriz, iş değişikliği gereken durumlarla karşılaşabiliriz, mevcut işimizde her şey yolunda gitmeyebilir ve yeniden ayağa kalkmak isteyebiliriz. Bu kısımda büyük liderlerin felaketleri nasıl atlattıkları bizlere yaşanmış örneklerdir. Öncelikle yeniden ayağa kalkabilmek için yaşanan başarısızlığı kabullenmek zorundayız. Çünkü başarısızlık bir son değil aksine yeni bir başlangıç olacaktır. Geri dönmek her zaman mümkündür ancak bu geleceğe bakmaktan geçmektedir. Gelişmelere göre davranmaktansa, önceden hesaplayıp proaktif davranmak akıllıca olanıdır. Sırf intikam için asla bir savaşa girmeyin ve bedeli ağır olacak galibiyetlerden kaçının. Bunun içinse önce bir adım geri çekilin ve sadece sonraki aşamada ne yapacağınızı düşünün.

Finale gelecek olursak, aslında duygusal dayanıklılığın anahtarı çok çalışmak, sonra durup dinlenmek ve tekrar çalışmaktır. Biyoloji bize bunu emreder. “Homeostaz”, beynin kendini sürekli olarak yenileyip sağlığını koruma becerisini ifade eden, temel bir biyolojik kavramdır. Çünkü dinlenmek başka, tazelenmek başka bir şeydir.

Çok okuyun, kitap ve sevgiyle kalın…