Mehmet Başaran, Aysun Sarıbey Haykıran ve Ali Özçelik’in kaleminden çıkmış “Atçalı Kel Mehmet Efe Batı Anadolu’da Eşkıyalık ve Zeybeklik”

Mehmet Başaran, Aysun Sarıbey Haykıran ve Ali Özçelik’in kaleminden çıkmış “Atçalı Kel Mehmet Efe Batı Anadolu’da Eşkıyalık ve Zeybeklik” kitabını bitirdim.

Sevdiğin bir insanı Tren’e bindirip ardından el sallamışsın ve Gar’da yapayalnız kalmışsın gibi bir his ve hüzün var içimde.

Tarihi bir kitap ama çok fazla hüzün, yıkım ve acı var içinde. Bir kaç hafta yanında gezdirince, İstanbul yolculuklarında bile sana eşlik edince sanırım biraz bağlanıyor insan kitaba.

Öncelikle böyle ayakları yere basan, sağlam bir kitabı benim için alan, elinde tutan ve bana ulaştıran, asker, yazar, ‘bilge adam’ İsmet Nadir Atasoy ağabeyime çok teşekkür ederim.

Sağ olsun, var olsun…

Bu güne kadar - her okur gibi - bir hayli benzeri kitap okudum ama “Atçalı Kel Mehmet Efe Batı Anadolu’da Eşkıyalık ve Zeybeklik” farklı, naif, teferruatlı ve oturaklı geldi bana.

Etraftan etkilenmeden, aşağı çeken etkilere kulak asmadan, konuşma yetisine sahip insanlar gibi sayfalarda anlattı bana genellikle Batı Anadolu’da neler olup bittiğini…

Celali İsyanları’ndan başlanmış, bu isyanları ortaya çıkaran saikler ele alınmış, Batı Anadolu’da Kıyı ve Kara Korsanlığına değinilmiş, Suhte, Umera ve Sekban İsyanları’na geçilmiş ve Eşkıyalarla Mücadele Yöntemleri’nin üstünde tek tek durulmuş.

On altıncı yüzyıldan hareket edip on sekizinci yüzyıla evrilen Batı Anadolu eksenli bir Osmanlı Tarihi kitabı var elimizde.

Yayınevi (Kitap Yayınevi) güzel basım yapmış, dipnotlar özenle verilmiş, insanı sıkmayan bir dil kullanılmış ve yeni neslin aşina olmadığı kelimelere de parantezlerle açıklık getirilmiş.

Bazı kitaplar kuşatır insanı, öyle veya böyle kendini okutur, içine çeker ve bırakmaz ya, 
“Atçalı Kel Mehmet Efe Batı Anadolu’da Eşkıyalık ve Zeybeklik”te o cinsten…

Üstelik eser kaleme alınırken her yazarın yapmasını istediğim bir tavır takınılmış, tarihe belli bir mesafede durulmuş.

Ne sarsılmaz bir devletçi yaklaşım sergilenmiş ne de başkaldıranlar bir tür duygusallıkla kutsanmış. Karar okuyucuya bırakılmış.

“Kitabın tadı damağımda kaldı,” dersem abartmış olmam.

Atçalı Kel Mehmet Efe, efelik kültürü için başlangıç sayılır. Yine Batı Anadolu odaklı 1830 ile 1920 arasını yazmalarını kitabın yazarlarından bekliyorum.

Bu tarihler arasını iyi okumazsak ve bilmezsek bazı şeyler eksik ve güdük kalır diye düşünüyorum.
***
Padişah, örneğin Sultan İkinci Mahmut ve Atçalı Kel Mehmet Efe ikisi de hem kurban hem kahraman aslında...

Çünkü kurdukları düzenin zarar görmesini istemeyen, siyasal ve ekonomik egemenliklerinin bir şekilde sürüp gitmesi için her türlü ayak oyununu hayata geçiren Tavaslızâdeler, İlyaszâdeler, Karaosmanoğulları gibi büyük, kudretli aileler var her devirde arada.

Bu hanedan misali aileler ortalığı bulandırıyor, gerçekleri saptırıyor ve yer yer ikili oynuyor. Her devirde olduğu gibi aileyle birlikte büyük sermaye, güç karşımıza çıkıyor.

Atçalı Kel Mehmet Efe, ihtilalin ikinci kısmında, Tepecik Savaşı’nda öldürüldü.

Ama bu gün Aydın, Sultanhisar, Atça’da heykeli var, adına kitaplar yazılıyor ve biraz akamete uğratılarak bile olsa hakkında filmler yapılıyor.

Atçalı Kel Mehmet'i hayattan koparan Karaosmanoğlu ailesine mensup Yetim Ahmet Ağa’yı ise kimse bilmiyor, tanımıyor.

Bir paradoks tabii ve kaderin bir cilvesi...

Kitabın yazarları, Mehmet Başaran’a, Aysun Sarıbey Haykıran’a ve Ali Özçelik’e ve Kitap Yayınevi’ne teşekkür eder, kitaplarla arası iyi olan herkesin, bilhassa Batı Anadolu insanlarının bu kitabı okumalarını isterim.

Tabii, sevdiğin bir insanı Tren’e bindirip ardından el sallamışsın ve Gar’da yapayalnız kalmışsın gibi bir his ve hüzün olmasını istiyorsanız içinizde…

“Atçalı Kel Mehmet Efe Batı Anadolu’da Eşkıyalık ve Zeybeklik” tarihi bir kitap ama çok fazla hüzün ve acı var içinde.

Bir kaç hafta yanında gezdirince, İstanbul yolculuklarında bile sana eşlik edince sanırım biraz bağlanıyor insan kitaba… Olsun kitaplara bağlanmak iyidir. Sonunda hayal kırıklığına uğratmaz insanı…